İnanç Uysal

İnanç Uysal

Keşke bir sonu olsa

Sakarya'daki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'nda yedi işçinin can verdiği, 127 işçinin yaralandığı patlamanın üzerinden iki gün geçmişti. Fabrikada ‘Çin Mahallesi' adı verilen, patlamanın meydana geldiği alanda dev kraterler oluşmuş

5 Temmuz 2020'de Hendek Cumhuriyet Başsavcılığı, jandarmaya yazı yazarak, soğutulmuş kimyasal ve patlayıcıların güvenli alana taşınıp imhasını istedi. Jandarmaya bağlı Patlayıcı Madde İmha Timi, taş ocağı yeri belirledi. Belediyeden kamyon alındı. Yükleme ve imha için Ferizli Cezaevi Bölük Komutanlığı'ndan erbaşlar görevlendirildi.

Sonrasını biliyoruz zaten yine canlarımız gitti. Askerlerimiz savcılığın emirlerini tatbik etmeye çalışırken, üçü şehit oldu. Tarih 9 Temmuz 2020

Yazının Devamı

Taşınabilir tehlike!

Artık elimizdeki telefonlar sadece banka, takvim, kamera değil. Onlar, aynı zamanda 7 gün 24 saat açık birer kumarhaneye dönüşmüş durumda. Etrafınıza baktığınızda bunu hemen her şekilde gözlemlemek mümkün, bazıları yasal bazıları yasa dışı ama kesinlikle en azından çocuklarımızı tamamından uzak tutmamız gereken şeyler değil mi?

Peki o telefonlara ya da diğer dijital araçlara kadar sirayet edebilen bu uygulamaları nasıl çocuklarımızdan uzak tutabiliriz ki hadi yasal olmayanları ile bir şekilde mücadele ediliyor da ya yasal olanlar için bir önerimiz var mı acaba?

Milli Piyango uygulaması, bunun en somut örneği. Kimseyi iddia bayisine, loto gişesine gitmeye zorlamıyor; çünkü artık bütün bu uygulamalar ve daha fazlası cebimizde, tabletimizde, çocuklarımızın elinden de bu araçlar düşmüyor elbette

Yazının Devamı

İstikrar!

Orman yangınları, mutfak yangınları, iklim krizi, emekli maaşları asgari ücret. Üzerine muhalif belediyelere yapılan operasyonlar.

Bu operasyonlar yapılırken cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin topyekun siyasallaştırdığı bir yönetim biçimi ile de sınanıyoruz elbette ama bu meselede tepki vermemiz gereken taraf sadece iktidar tarafı olmamalı diye düşünenlerdenim.

Çünkü ülke bütün aşamalardan geçerken muhalefet de iktidar da vardı. Hatta bu iktidardan önce de Türkiye vardı ve o zamanlarda da her şey güllük gülistanlık değildi diye hatırlıyorum. Adı başka olsa da bu iktidarın öncülleri de vardı. Hatta aynı isimli muhalefet de vardı.

Yazının Devamı

Ateş düştüğü yeri mi yakar?

Açık söylemek gerekirse gündemden kopmak gerek diye düşünüyorum ara sıra ülke yangın yeri neticede. Ama gündem hep bir yerlerden birbirine bağlanıyor gibi. Haber doğru mu bilmiyorum ama ormanlarımızı yakanların yine kendilerine “ateşin çocukları” diyen ve aslında PKK'ya bağlı oldukları söylenen örgüt olduğuna dair bilgiler paylaşılıyor.

Daha doğrusu bu örgütün üstlendiğine dair haberler. Neticede böyle bir sabıkaları var, daha önce bunları yaptılar ve üstlendiler. PKK'ya bağlı olduklarını ise her zaman net şekilde ifade etmediler. Hatırlıyorum da önceki bazı yangınlarda PKK'ya aciz kaldıkları ve devletimizle baş edemeyeceğini anladığı için bu yangınları organize ettiği şeklinde seslenen yetkililerimiz olmuştu.

Oysa ordunun karşısına çıkmak, ya da onlarla düzenli şekilde çarpışmak gibi bir tercihleri hiç olmamıştı. PKK neticede bir terör örgütü, terör ahlak barındırarak yapılan bir eylem değil ki korkaklıkla suçlanmaktan alınacak kişiler tarafından yapılsın.

Yazının Devamı

Ateş çemberi

Ülkemizde ormanlar bölgemizde ülkeler yanıyor. Ülkemizde insanlar neredeyse açlık sınırında gelirlerle mücadele sürdürüyor. İstikrarlı bir ülkeye dönüşmek niyeti ile getirilen ve koalisyonlardan bizi kurtaracak olan yeni sistemimiz, koalisyonları seçimlerin dışına dahi taşımız olmaktan ibaret kaldı.

Bölgemiz bir ateş çemberi, biz de bu çemberin içine düşmeyelim diye uğraşırken ülkemizin kuruluş ayarlarından, sisteminden ve hatta devlet biçiminden dahi fedakarlık edebilecek duruma geldik. Yeni nesil bir Osmanlıcılık adı altında denemeler yapıyoruz. Elbette bir günde olmayan şeyler bunlar, zamana yayılması nedeni ile kazanma hissini muhafaza eden tarafın da başında bin türlü gaile var açıkçası.

Bütün bunlar olurken bir de karikatür meselesi ekleniyor gündem eksik kalmış gibi, karikatürü çizenler ve yayınlar bunun sonuçlarının olacağını elbette biliyorlar. O sonuçların birilerine yol olacağını, ne kadar yanlış davranırlarsa davransınlar haklı çıkacaklarını bilmiyor olamazlar.

Yazının Devamı

Beyaz yakalı olmak

Belki de tarihin kırılma noktalarından birini yaşıyoruz ama iç siyaset bize o kırılma noktalarının ehemmiyetini unutturacak kadar heyecanlı bir film gibi ilerliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da durumu mütemadiyen tespit ediyor. Daha doğrusu görüntü olarak tespit etmekle yetiniyor.

Yine ve yeniden hainlerle, kahramanların arasında kalıyor ülke, bu kadar çok tekrar eden hadiseler ve bu tekrarların her birinden zararlı çıkmasına rağmen her seferinden tekrar etmesine izin veren bir halk bulmaz sanırım, siyaset açısından bulunmaz nimet.

Kendi sıkıntıları üzerine değil de bütün gün siyasetin kendi arasındaki meselelere kafa yoruyorlar ama bu kendi meselelerini çözmek açısından hiçbir işe yaramıyor. Yoksulluğu yöneterek, eğitimi kalitesiz bir biçimde uzatarak, çalışarak hayatını kurtaramayacağını düşünen nesiller oluşturarak ulaştığımız bir noktadayız.

Yazının Devamı

"Aydınlanmış sömürgecilik"

Tarih 1798 yani Fransa da 1. Cumhuriyet'in devamlı şekilde kendisini dönüştürmeye ve yenilemeye çalıştığı bir dönem. Fransa da Cumhuriyet o dönemlerde oldukça çetin yollar aşmış olmalı. Aşmaya devam ediyor da olmalı hatta.

Hatta Amerika’da bağımsız Virgina’nın ikinci valisi olarak görev yapan Thomas Jefferson tam da 1785 ile 1789 arasındaki dönemde Paris’te Büyük elçi idi. Daha sonra ABD'nin 3. Başkanı oldu. Virginia haklar bildirgesi ile Fransız İhtilali arasındaki ilişkiyi merak edenler tespit edebilir.

Belki de ABD'nin simgesi olan Özgürlük anıtının Fransa tarafından hediye edilmesi bile bu yüzden olabilir.

Yazının Devamı

Bitti mi gerçekten?

Birilerinin ne olacağını bildiği ama bizim bilmediğimiz garip bir savaş başladı ve bitti. Savaşa dahil olan her kesim birbirini tebrik etti, teşekkür falan etti. Sanki hakemin ve her iki takımın dahil olduğu şikeli bir maç izledik. Sonuçta ABD bu işten karlı çıktı. Petrol fiyatları hızlı geriledi ve daha da gerileyecek gibi duruyor.

Peki öyle mi oldu gerçekten şikeli bir maç mı izledik yoksa prova ve tehditlerin içinden yükselen çok ve beyaz saçları olan bir kahraman olaylara el mi koydu. İran’da bir çok kişi öldü mesela, o ölenler başka bir filmde figüran ya da başrol oyuncusu olarak çıkacaklar mı karşımıza. Yoksa savaş gerçek değilse de çoğunluğu İran’da ölenlerden oluşan o insanlar gerçek mi idi?

Zannedersin olay film platosunda geçi. Adı bile konuldu '12 Gün Savaşları.' Adını koyan adını öneri olarak söyledim dese de tarih bunu böyle yazacaktır diye düşünüyorum. 12 Gün Savaşlarını kim kazandı peki? Başta da yazdığım gibi tebrik ve teşekkürler havada uçuştuğu için kazanan sadece petrol fiyatlarını yükseltmek istemeyenler oldu gibi görünüyor.

Yazının Devamı

Bakış açısı, neye göre?

Senin bakış açını senin durduğun yer belirlese de sana bakılan yer de aynı derecede önemlidir…

Aslında en ehemmiyetli meselemiz hemen her karar alıcının ve uygulayıcının bir işaret fişeği beklemesi ve o fişeğin havadaki yönüne göre kendisine istikamet belirlemesidir. Bu durumda gerçekten eylemlerin ya da sözlerin kıymet takdirini nasıl yapacağını bilemez bir toplum haline dönüşmek son derece kolay olmaktadır.

Dün bir işaret fişeği ve akabinde de bu fişeğin aydınlattığı noktada neler olabileceğini farklı örneklerle gördük ve hatta yaşadık.

Yazının Devamı

Bu sefer tarafım

Türkiye’de sıradan bir gün ve akşamı, Ümit Özdağ’ın rehinliği sona erdi diye mutlu oldu kendisini destekleyenler ama Demokles’in kılıcı hala hocanın başından çekilmedi. Ne olduğu belli olmayan bir süreç yaşandı ve Özdağ, iki ana konudaki net itirazlarının karşılığı olarak bir şekilde cezaevinde rehin kaldı. Hukukçu değilim ve genel olarak kimseye kefil olmam ama Özdağ’ın tutuklu olduğu zamanlar açısından baktığınızda durumun tuhaflığı kimsenin dikkatinden kaçacak gibi değildi.

Hatta, Ümit Özdağ’ın hukuken bizim bilmediğimiz bir başka suçu varsa bile yargının davranış biçimi Özdağ’ın masumiyet karinesini ekstra olarak güçlendirdi.

Bundan çok kısa bir süre önce de Mansur Yavaş üzerinden bir Talat Paşa hadisesi yaşanmıştı. CHP’li Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Yavaş, Talat Paşa’nın anısını yaşatmak için Ankara’da bir anıt yaptırmış ve bu anıt özellikle DEM Partililer ve tırnak içinde bir kısım Osmanlıcılar tarafından son derece sert bir şekilde eleştirilmişti.

Yazının Devamı

Kafa karışıklığı

Çok sıkıldık değil mi her gün Ortadoğu da neler oluyor ve dahi neler olacak analizlerinden, oysa hayatta başka şeyler de var. Kuşlar, çiçekler, böcekler ve dahi keneler var.

Keneler de bu hayatın gerçeği, hatta o kadar gerçeği ki nerede ciddi bir yeşillik varsa orada dolaşmak için ciddi bir cesaret ve üzerine bir de donanım gerekiyor. O bakımdan belediyeler bu konuda uyarılar yapıyor ve hummalı çalışmalara girişiyorlar. Keneler için henüz bir sığınak formülü bulunmuş değil, belki yakında o da olur ama yeşillikler kenelere sığınak vazifesi görüyor.

Yeşillikler derken bir de yeşil sahalar var, her gün bütün tasamızı unutmamızı sağlayan yeşil sahalar, orada yıldızlarımız var, bizim yıldız savaşlarımız da oralarda oluyor o yüzden. Adana’da İncirlik Üssü var, Malatya’da Kürecik Radar İstasyonu.

Yazının Devamı

Yine Orta Doğu

Aslında son derece korkunç bir zamandan geçiyoruz. Ama yine de inanılmaz korkunç bir şekilde seyrediyoruz hadiseleri.

İçinde bulunduğumuz bir coğrafyanın ateşi artık kapımıza kadar gelmişken nelerle uğraştığımıza bakarsanız anlarsınız ikinci korkunç ifadesinin anlamını. Seyretme ifadesi de burada herhangi bir soyutlama içermiyor ne yazık ki. Bildiğiniz seyrediyoruz, hem de film gibi seyrediyoruz, gece karanlığında havada uçan ışıklar olarak görünüyor onlar bize. Bir çeşit bilgisayar oyunu gibi geliyor belki de, birçoklarımıza.

‘Ateş düştüğü yeri yakar’ ifadesindeki gibi seyrediyoruz. İran ve İsrail arasında yaşanıyor şimdiki durum ama daha çok kısa süre öncesine kadar Orta Doğu’nun geri kalan hemen her yerinde de yaşandı, yaşanmayan yerlerinde hissedildi.

Yazının Devamı

Bu sefer, o sefer…

Muhalefeti daha önce de bundan çok daha bir arada ve güçlü görmüş olabiliriz aslında, hatta o zamanlarda bir yüzde 51 şartı bile yoktu. Defalarca bir araya gelerek bu iktidara karşı birleşen muhalif halkın arkasına takılarak "bu sefer tamam" dediler.

Azımsanmayacak, hatta gerçekten önemsenecek kalabalıklar topladılar. O zamanlarda da bu söylemlerine itiraz ettim yine edeceğim ve yine birileri bana "kripto AKP'li" diyecek ama sanırım birilerinin bunları yazması, söylemesi gerekiyor.

Yüzde 50 artı bir kişi sisteminde, belki karşıtlık üzerinden konsolide oluşturmak daha kolay olabilir ama bunun tam tersi de doğrudur. Dahası kalabalıkların alışkanlıkları önemlidir. Genç neslin a-politik tavrını bir umursamazlık olarak değerlendirmekteki ısrar onları gerçekten umursamaz bir hale de çok çabuk getirebilir.

Yazının Devamı

Müjde!

Artık üniversiteye girmek daha kolay. Ama bu bir reklam değil.

Aslında güzel haber ama nedenleri ve zamanlaması açısından elbette o kadar da iç açıcı değil. ‘Üniversite sınavlarına başvurular düştü’.

Güzel haber olması için hiç artmamış olması gerekiyordu aslında o nedenle çok iç açıcı bir durum olmasa gerek. Geçen yıl 3 milyon 120 bin 870 adayın başvurduğu Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) bu yıl 2 milyon 560 bin 640 aday başvuru yaptı.

Yazının Devamı

Bayram mı?

Haydi bayram yapalım, çocukluğumuza dönelim desek hep beraber el kaldırırız. Ama adına bayram ya da çocukluk demeyince geçmişe dönmek o kadar da zaman ayıracağımız ve seveceğimiz bir ihtimal değil.

“Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, avunmak istemeyiz böyle bir teselli ile” cümlesindeki gibi, hasretini çektiklerimizin daha iyisine ulaşmak arzusudur fıtratımız. Neticede yine geldi bir bayram, dayanışma dini, İslam’ın en yüksek dayanışmayı göstermemizi emrettiği zamanlardan birisi.

Yurt dışında kesilen kurbanlar sayesinde enflasyonla mücadele ediyor artık hayır yapacak olanlar. Zekat vermeyi de unutmazlar muhakkak. Yoksulluğu yönetmeye talip olanların dini bir ritüelinden ibaret değil oysa bunlar.

Yazının Devamı

Talat Paşa ve Türk Dünyası

Dün gündemde iki enteresan haber vardı. İkisi de Başkent'le ilgili idi, birisinde Talat Paşa’nın anıtının dikilmesine Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin eski başkanı Melih Gökçek tarafından verilen tepki, diğeri ise, Ankara Büyük Şehir Belediye’sinin Türk Dünyası Belediyeler Birliğinden ayrılma kararı alması oldu.

Talat Paşa ile ilgili tartışmayı Ankara’nın neden istifa ettiği hala tam olarak belli olmayan eski Belediye Başkanı Melih Gökçek alevlendirdi.

Başka bir hesabın paylaşımını alıntılayan Gökçek:” Helal olsun sana Mansur Yavaş...

Yazının Devamı

Çocuklar yanında olmasaydı?

Dünden beri en önemli konulardan birisi çocuklarının önünde yumruklanan baba. Çocuklar olmasa mesele buraya gelmeyecekti elbette.

Sosyolojik bir facia yaşıyoruz aslında ama şiddetin gündem olabilmesi açısından illa ki o çocukların yanında yaşanması gerekti olayın. Elbette bu cümleden çocuklarının yanında bir babaya saldırılmasını normalleştirmeye çalıştığım sonucu çıkmaz ama başka türlü de bu denli gündem olma ihtimalinin olmamasından rahatsızım.

Çocukların korkuları yüzlerine yansımıştı. Onlar babalarının haklı ya da haksız olması ile bile ilgilenecek değillerdi doğal olarak. Kavgaya karışan ya da dayak yiyen kişinin babaları olması onlar için her şeyden önemli idi. Meselenin bu tarafı durumu elbette daha vahim hale getiriyordu.

Yazının Devamı

Çok ulusluluk!

Bir kez daha çok ulusluluk konusuna geldik sanırım, Anayasa’nın 66. Maddesi üzerinde tartışmalar bundan sonra en üst perdeden sürecek gibi görünüyor. Zaten yeni bir anayasa çalışması yapılacağı ve bunun için de AKP tarafından bir kurul oluşturduğunu haberlerde gördük hepimiz.

İlginçtir, o kuruldaki isimlerin bir kısmına AKP’lilerin bile eleştirilerine uğramış bazı isimleri de barındırıyor. Sanki biraz “rağmen” mesajı veren bir liste o bakımdan. Ama 66. Madde konusu bu heyetin tek konusu olmayacak elbette, zaten çalışmaların kısa sürmeyeceği de açıklamalarda net şekilde yer aldı.

Baştan sona yepyeni bir anayasadan bahsediyoruz, bunu yaparken de elbette önde DEM Partinin işaret ettiği meseleler çözülecek ki memlekete demokrasi gelsin. Zaten sistem değişikliği dönemlerinde çok acil olarak duyulan ihtiyaç nedeni ile uyum yasaları da yarım kalmıştı, onlar da aradan çıkarılır belki.

Yazının Devamı

Düşünmek mi maruz kalmak mı?

Anketlerden yine enteresan sonuçlar geliyor. En son AREA araştırmanın bir anketinde dikkatimi pek de alışılmadık bir soruya verilen alışılmadık bir cevap çekti. "Bugün seçim olsa" anketleri devamlı yapılan anketlerdir zaten ama bu adı çözüm olmayan süreçle ilgili olarak sorulan sorular doğal olarak daha alışılmadık.

Zaten Area’nın araştırmasının adı da "Terörsüz Türkiye" anketi. Araştırmada elbette klasik soru da sorulmuş ve çok beklenmedik, değişik bir durum olmamış. MHP ile İYİ Parti nerede ise eşitlenmiş görünüyor. Ülkede neresinden bakarsanız kendilerini farklı partilerde ve farklı içeriklerle tanımlasalar da yüzde 30’un üzerinde bir Türk Milliyetçisinin var olduğu zaten biliniyor.

Lakin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni başarılı buluyor musunuz? "Hayır" diyenlerin oranı hâlâ sadece yüzde 57.5! Bu durumda ne muhalefette ne de iktidarın tamamında bir kesin kanaat değişikliği oluşturulamamış gibi duruyor.

Yazının Devamı

Güvenlik politikaları

Ankara’da metro ve Ankaray birlikte hesaplandığında 57 durak var. Aslında 2017 yılında alınan bir kararla bu duraklardaki toplam 100 girişe x-ray cihazı konulması kararı verilmişti ve süratle de bu karar uygulandı o zamanlar. Bu 100 girişte ne kadar cihaz var kesin olarak bilinmese de hemen her girişte en az iki cihaz olduğunu tahmin etmek zor değil.

Bu uygulamanın o dönemde Ankara’da yaşanan terör saldırıları nedeni ile hayata geçmesi kararı alınmıştı. İlk karar tarihi Şubat 2017 idi.

Sonra cihazlar alındı ve duraklara yerleştirildi. Ankara’da yaşayanlar hatırlayacaklardır, bu cihazlar oldukça uzun bir süre nedense fişe takılı değildi.

Yazının Devamı

TRUMP’ın yeni uçağı

ABD Başkanı Trum, Orta Doğu’yu silaha boğuyor, yine ve yeniden. Yine ve yeniden ifadesinin altında ABD ile Orta Doğu’nun bir kısmının malum ilişkisi olsa da insan anılarını tazelerken bile kendisine bu durumu tekraren ispat etmek istemez aslında.

Yeni haberlere baktığınızda Trump’ın Suudi Arabistan ile tarihin en büyük silah satış anlaşmasını imzaladığını okuyorsunuz. Tam 142 milyar dolarlık bir anlaşmadan söz ediliyor burada. Zaten Suudi’ler bu konuda hemen hiçbir zaman ne bize ne de Orta Doğu’nun geri kalanına büyük güven aşılayan bir geleneği temsil etmiyorlar.

Ancak bu 142 milyar dolarlık anlaşma 2025 rakamları ile her ne kadar tarihin en büyük anlaşması olarak kayıtlara geçse de bundan tam 8 yıl önce, yani 2017'de hem de yine mayıs ayında başka bir haber düşmüştü ajanslara. Orada da 110 milyar dolarlık bir anlaşmadan söz ediliyordu. Yine Trump ve yine Suudi Arabistan vardı haberde.

Yazının Devamı

Bilmediğimden soruyorum

Meselenin tam olarak ne olduğu gerçekten anlaşılabilmiş olmasa da büyülü kelime barış her zamanki gibi arz-ı endam ediyor belki de tarihin hiçbir döneminde bulamayacağı bir destek buluyor. Öyle bir noktaya gelinmiş durumda ki siyasetin içinden yükselen itirazlar bile son derece kısıtlı mecburen.

İtirazlarını biraz yüksek sesle dile getirenler de temkini elden bırakmadan yapmak zorunda kalıyorlar bunu, çoğunlukla. Çünkü karşılarında son derece geniş bir koalisyon var ve bu koalisyonun elinde de son derece önemli bir iletişim gücü.

Sadece iletişim de değil aslında, yüksek sesle itiraz eden ve bu itirazını temellendirenlerin kendilerinden değilse de toplumsal mutabakattan da endişeleri olduğu muhakkak. Çünkü dillendirilen itirazların sonsuz süre muhalefette kalmak gibi bir karşılığı olduğunda itiraz olarak kalmaktan başka bir karşılığı olmayacak gibi.

Yazının Devamı

Uşi, LOZAN’da bir semt

18 Ekim 1912'de imzalanan ve bizim tarihimizde Uşi Anlaşması olarak kayıtlara geçen anlaşmanın imzalandığı yer olan Uşi, Leman Gölü kıyısında ve Lozan’da bir semtin adıdır. Bu anlaşma İtalyan kaynaklarında Lozan Anlaşması olarak geçer, ancak bizde daha sonraki Lozan Anlaşması ile karıştırılmaması adına Uşi (Ouchy) anlaşması olarak kayıt altına alındığı düşünülmektedir.

Ama yine de inatla bu karıştırma eylemi gerçekleştirilmiştir. Hatta o kadar karıştırılmıştır ki, bile bile bunların belgelendirildiği iddiaları dillendirilmiş, Uşi Anlaşması, Lozan Anlaşması gibi de takdim edilmiştir hem de defalarca.

Orada bahsedilen 12 ada adından dolayı, 12 adadan oluştuğu düşünülmesine rağmen aslında 20'den fazla adadan oluşmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında buradaki belli başlı 12 ada, bir tek vali yönetimine verilmiş, daha sonra bu valiliğe başka adalar bağlanmasına rağmen adı 12 ada olarak kalmıştır.

Yazının Devamı

Bu yazı tamamen hayal ürünüdür

“Bir aptalla tartışmak, bir güvercinle satranç oynamaya benzer; güvercin taşları devirir, satranç tahtasına pisler ve oyunu nasıl kazandığını anlatmak için sürüsüne geri döner."

Kötülüğü tanımlamak ve kötülüğe karşı mücadele etmek nispeten kolaydır. Karşınızdakinin kötü olduğunu bilmeyen taraftarları mücadelenizin asıl kaynağı olmalıdır.

Alman Teolog Dietrich Bonhoeffer, tarafından yazılan “Ahmaklık teorisi” adlı kitaptan alıntılanmış bir cümle yukarıdaki ilk ifade.

Yazının Devamı