İnanç Uysal

İnanç Uysal

Eleştirilemezler ülkesi

Kendisinin olağanüstü şeyler yaptığına ve en iyi olduğuna bir ön kabul olarak toplumun kalabalıklarını ikna etmeyi başarmış olan taraf, yaşanan olumsuzlukların konuşulup üzerinde düşünülmesini elbette istemez. Doğal olarak bunların konuşulduğu ortamları da baskı altına almaktan çekinmez.

Bu durum elbette sadece bugün yaşanan bir hal değil ülkemiz için Osmanlının son dönemlerinden itibaren uygulanan bir politika. Ama iletişimin bu kadar geliştiği bir çağda suçu ve yanlış davranışı tanımlamak kontrol etmek ve bu suçları işleyenleri de tespit etmek son derece kolay olacaktır.

Zaten yazının girişindeki ikna etmeyi başarmak bölümü de aynı sebep ve kaynaktan beslenir. Eğer karşı taraf olarak konumlandırmayı başardığın bir grup siyaset ve o siyaseti destekleyen insanlar varsa bunun kendi tarafından bir kişi az olması da şu an kullanılan sistem için yeter duruma gelmiş oluyor.

Yazının Devamı

6 Şubat!

Elbette bugün tek konunun 6 Şubat depremleri olması gerekirdi. Orada yapılan çoktan tamamlanmış olan, yeniden kurulan şehirleri konuşmalıydık. Halkla yapılan röportajlarda herkesin yüzü gülmeliydi. Kalan ufak tefek eksiklikler ve aksaklıklar da olabilirdi ama onlar da hani nazar boncuğu derdik.

Cahit Sıtkı’nın "Memleket İsterim" şiirindeki gibi “Olursa bir şikâyet ölümden” olmalı idi ama o da eceli ile ölümden olmalıydı. Medyası da siyaseti de son derece parçalı hale gelmiş bir ülkede fazla ütopik bir talep olsa da en azından iktidar tarafının bir şekilde bunun üzerinde durmasını beklenirdi. Ama olmadı, olamadı.

Önce ülke içinde yeniden siyasetin ateşi yükseldi, medya ayak uydurdu bu duruma, her yerde, her kesimden hainler ve kahramanların adlarını duyduk, okuduk. Elbette sosyal medyada olay tam olarak kamplaşma halinde ve oraya bakmaya bile gerek yoktu.

Yazının Devamı

118 bin konut eksik!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümetin depremin yaralarını sarmak için çalışmalarına hız kesmeden devam ettiğini vurguladı. Şimdiye kadar 201 bin 431 bağımsız birimin hak sahiplerine teslim edildiğini belirten Erdoğan, perşembe günü Adıyaman’da yapılacak yeni teslim törenine katılacağını duyurdu. (Bu haberin tarihi, 03.02.2025 yani daha dün.)

"İlk bir sene içinde 319 bin konutu inşa edip hak sahiplerine teslim etmeyi hedefliyoruz. Ahdine sadık bir hükümet olarak yerine getirdiğimiz diğer tüm vaatlerimiz gibi bu sözümüzü de inşallah tutacağız." (Bu haberin tarihi de 10.08.2023)

Muhalefet tarafının konu ile ilgili bütün diğer eleştirilerini görmezden gelerek bu iki haberi peş peşe okumak dahi durumu anlamak açısından önemli aslında.

Yazının Devamı

Acelesi olan kim?

Türkiye’de bugün çok yakıcı sorunlar var. Önce bu sorunların ve çözüm yöntemlerinin, halkın geniş kesimleri tarafından nasıl algılandığının analizini yapmak gerek sanırım. Elbette bunları yapmak için bilimsel ve istatistiki yöntemler de var. Bu işlere biraz kafa yormuş herkes de bu yöntemleri biliyor olmalı.

Halk adına ve halk için en iyisini bilenlerin dili bu topraklarda çok defa yenildi.

Bu onların fikirlerinin yanlış olduğu anlamına gelmiyordu çoğunlukla, haklı oldukları fikirlerini kendi aralarında konuşup karar vermelerinden ve bunu halkla gerektiği gibi konuşmamaktan kaynaklanıyordu. Zaten ülkenin asıl sorunu da temelde bu oldu çok uzun zaman. Siyasetten başka bir şey konuşmadık neredeyse. Belki çok da doğru fikirler ürettik ama bir kısmımız bunu halka aktarmak konusunda sıkıntı yaşadık.

Yazının Devamı

"Bu sefer ama siz de"

Bazı şeylerden kaçamazsınız. Evet ülkenin asıl gündemi ekonomi olmalı diye itiraz ettim bir süre, elbette ekonominin de hukuk ve siyasetten bağımsız olmadığının farkında olarak. Ama son gelinen noktada hukuk konusu ne yazık ki ülkenin gündemini ağır şekilde işgal etmiş durumda.

Ben her seferinde bilmediğim konularda üstten ahkam kesmemek konusunda ısrarcıyım. Ama birkaç fikrim var bugün yaşananlarla ilgili. Birincisi net olarak ifade etmek isterim ki gazetecilik yapan arkadaşların muhalefet yapmak gibi bir görevleri vardır aslında. Bu muhalefetin kime yapılması gerektiği üzerine de fikrim “Herkese” şeklinde özetlenebilir. Bazı arkadaşlardan bu konuda muhalefete muhalefet yapılmaz diye itiraz da aldım. Ama muhalefetin de yanlış davranışlarına ve kararlarına muhalefet etmek gazeteciliğin ruhunda olmalı diye düşündüm ben hep.

Meslek olarak benim baktığım yer böyle gerektiriyor ama yanılıyor olabilirim. Ancak kesin olan ve yanılmadığımdan emin olduğum şey, gazeteciliğin de tıpkı yargı gibi tarafsız değil adil yapılması beklentisi.

Yazının Devamı

Sistem mi kişi mi tartışıyoruz?

Bugünden duyulan endişe ve memnuniyetsizlik, genelde geleceğe dair bir ümitle beslendiği takdirde bugün olanı değiştirme inancını da besler. Ya da tam tersi olabilir yani bugünden duyulan memnuniyet geleceği de muhafaza etmek adına değişime karşı çıkma potansiyelini besler.

Bu iki durumun aynı anda aynı coğrafyada yaşayanlar arasında yaşanması anormal değildir. İçinde bulunulan durumdan memnuniyet duyanların ve duymayanların olması son derece normaldir. Bu durum ne kadar da bilinçli ve bilinçsiz toplum diye ayrılmaya müsait olsa da gerçek pek öyle değildir. Daha çok idealize edilen durum toplumsal değil şahsi olur. Ama bunu dillendirmek gerçek fikrini açık etmek kimsenin pek işine gelmez.

Elbette bu iki taraf arasında ve tarafların kendi içinde, zaten o bilinç düzeyleri arasında da bir eşitlik ya da yaklaşık olma durumu yoktur. O zaman asıl sebepleri gizleyen daha büyük kalabalıkların olduğunu kabul etmek gerekir.

Yazının Devamı

Zamanın ruhu!

Yirmi yıl ve daha fazla hapis cezası uygulanacak suçlarda; olağan zamanaşımı süresi 10 yıldır. Olağanüstü zamanaşımı süresi ise 15 yıl olarak belirlenmiştir. Müebbet hapis cezasının uygulanacağı suçlarda; olağan zamanaşımı süresi 12 yıl 6 ay olarak düzenlenmiştir. Olağanüstü zamanaşımı süresi ise 18 yıl 9 aydır.

Bu durumun nasıl ve ne şekilde uygulanacağına elbette mahkemeler karar veriyor. Yani suçun niteliği burada oldukça önemli. Buradan bakınca gezi davası ile ilgili başlatılan soruşturmalarda uygulanması gereken cezalar ve isnat edilmesi muhtemel suçların nitelikleri açısından gezi protestoları bir çeşit kalkışma olarak sınıflandırılacağı gibi bir sonuç çıkıyor.

Neticede üzerinden geçen süre bugün itibari ile 11 yıl civarı.

Yazının Devamı

Bir kez daha yetki ve sorumluluk

Ne kadar trajikomik bir hal aslında bir kez daha bir felaket sonrasında yaşananların kimin sorumluluğunda olduğunu tartışıyoruz. Kimin alması gereken tedbirleri almadığını, kimin yapması gerekenleri yapmadığını tartışıyoruz. İşin daha da kötüsü bunu neredeyse acılarımız daha çok taze iken yapıyoruz.

Öfkemiz acılarımızı bastırıyor. Ama öfkemizi kime yöneltmemiz gerektiğini bize desteklediğimiz ideoloji ya da parti söylüyor. Dün özellikle sosyal medyada istenen istifalar oldu. Bir taraf Bolu Belediye Başkanı'nın diğer taraf ise Kültür ve Turizm Bakanı'nın istifasını istedi. Bundan seneler ve seneler önce olan olaylarda böyle istifalar istenmesi belki daha anlaşılır olabilirdi.

Neticede kesin çizgilerle ayrılmış ve tereddütsüz kendi tarafına inanmış bir toplumuz biz. Ancak artık kendisi de bir Turizmci olan ve teknokrat olarak kabul edilmesi daha mümkün olan, yani siyasetçi olmayan Sayın Bakanın istifası bu sistemde ancak bir ‘pardon’ demek olabilir.

Yazının Devamı

Hukuk “Haklar” demektir

Alman Hukuk Felsefecisi Carl Schmitt, olağan ve olağan üstü halin ne olduğuna egemenin karar verdiğinden bahseder. Buradaki egemen tanımlaması sadece bir kişiyi, bir partiyi ya da bir yargı erkini işaret etmeyebilir. Çok daha geniş anlamda düşünülebilir, mesela hâkim ideoloji bir egemen olabilir.

Ancak Schmitt‘in bu tespitleri yaptığı zamanlarda değiliz ve bu durum yeni egemenlerin de oluştuğu gerçeğini de düşünmemizi gerektiriyor. Eskiden de var olan egemenlerden medya üzerine, sosyal medya da eklenerek çok güçlü bir egemen haline geldi. Zaten var olan sermaye egemenliği başından beri diğer egemenlerle de dirsek temasını sürdürüyor.

Ama asıl konumuz egemenin kim ve ne olduğundan çok olağan halin ve olağan üstü halin zamana ve zamanın ruhuna göre değişmesi. Yani zamanın ruhu diye tanımlanan ve aynı eylem, söz ve davranışların o anki egemen düşünce yapısına göre değişim göstermesi durumu.

Yazının Devamı

Gündüz kuşağı programları

Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin’in gündüz kuşağı programları ile ilgili birincisi eylül ayında, ikincisi de kasım ayında yapılmış açıklamaları ve onların medyaya yansıması aşağıda. Yaşananlardan kendilerinin de oldukça endişeli olduğunu söylemiş Sayın Başkan, hatta o zaman konu ile ilgili şikayetlerin çokluğunu da rakam vererek anlatmış. 26 binden fazla şikayetten bahsetmiş. Yasakçı bir izlenim vermek istemediklerini de söylemiş.

"Artık kantarın topuzu iyice kaçtı. Yapıcı ikazlarımız görmezden gelindi," diyen Şahin, "Artık son aşamaya geçiyoruz. 'Yasakçı RTÜK' eleştirilerine aldırmadan bu programlarla ilgili sert ilke kararları belirledik" diye konuştu. Şahin ayrıca, söz konusu programları yayınlayan kanalların üst düzey yöneticileriyle Ankara'da toplantı yaptıklarını ama sonuç alamadıklarını ifade etti.

Narin cinayeti ile ilgili haberler konusunda da Ebubekir Şahin: "Söz konusu aile üzerinden genel olarak aile ve akrabalık ilişkileri zedelendi. İzleyicide travma oluştu."

Yazının Devamı

Öteki kim?

Daha iyi seneler diye yıl başı kutlamak caiz mi değil mi diye tartışmalarımızı tamamlamadık ama gündem ekonomimiz konusunda konuşmamıza bir türlü elverişli hale gelmiyor farkındaysanız. Yani daha senenin başında olmamız nedeni ile bugün bile yeterli bulmadığımız gelir artışlarının üzerinden konuşamazsak, onlara itiraz edemezsek senenin sonuna yaklaştığımızda oluşacak sefalet üzerinden hiç konuşamayacak olduğumuzu bir türlü fark etmeyeceğimiz gerçeğini atlıyoruz sanki.

Aslında basitçe durum şöyle enflasyon ve gelir dağılımının bugün geldiği noktaları yaşayarak hissettiklerimiz ve TÜİK tarafından açıklananlar olarak ayırmayı başarmış olan her türlü iktidar sahipleri şu anda hislerimizin öneminin olmadığını ve memleketin çok daha önemli sorunları olduğunu anlatıyor bize. Onları konuşmamızın çok daha acil olduğuna ikna ediyor bizleri.

Oysa bahsedilen ve her biri gerçekten çok önemli olan o sorunların temelinde de ekonomik durumumuzun olduğunu fark etmemiz istenmiyor. Dünyada da bu gidişata uygun politikaların uygulanmaya başladığına ikna ediliyoruz. Son cümle doğrudur, evet dünyada da bu gidişata yakın gelişmeler oluyor. Güvenlik endişesi ve hakimiyet talepleri üzerinden güçlü liderlikler oluşuyor. Ancak oralarda nedense böyle enflasyonlar yok mesela. Dahası gelir dağılımlarında da böyle büyük uçurumlar yok.

Yazının Devamı

Siyaset, din ve para

Menzil de yaşananlarla ilgili olarak daha önce de bazı yazılar yazmıştım. Ancak geldiğimiz son nokta Türkiye’de artık hemen hiçbir konunun başlangıç anlamı ile devam etmediğini bize net olarak gösteriyor.

Holdingleşen bir din algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Başlangıçta ideoloji haline dönüştürülen ve ardından o ideoloji haline getirilmiş din üzerinden servet ve miras kavgası görüntüleri en çok o dini temsil ettiğini söyleyenler ile dinin mensuplarına zarar veriyor.

Dediğim gibi konu ile ilgili daha önce de bazı bilgiler ışığında yazılarım olmuştu. Orada da konuştuğum ve meseleye son derece samimi olarak bakan birçok arkadaşım bana durumun neredeyse tamamen ekonomik bir hal aldığından ve bu durumdan endişelerinin gittikçe büyüdüğünden bahsetmişlerdi.

Yazının Devamı

3 haber 1 endişe

Sırrı Süreyya Önder: “Şu an çözersek bu işi iki tarafla çözeceğiz çözemezsek 72 taraf müdahil olacak.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Diyarbakır’sız bir Türkiye yetim kalır. Türkiyesiz bir Diyarbakır öksüz kalır."

Üçüncü haber: “Suriye'nin geleceği Roma'da masaya yatırılıyor. Katılan ülkeler ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya.” Suriye'yi binlerce km uzaktaki ülkeler konuşuyor ama bu ülkeyle 900 km'den uzun sınırı olan Türkiye masada yok.

Yazının Devamı

Aile yılı gerçekten başlamış!

Aslında burası Türkiye, normaldir diyerek başlamalı yazıya. Sabah saatlerinde medyaya düşen bir habere göre Hazine Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’in talebi doğrultusunda ailelere yapılan destek ödemeleri sonlandırıldı.

Haber kesin değil, öncelikle onu belirtelim ve ben de bu haberin gerçeği yansıtmayacağını düşünenlerdenim. Sayın Şimşek, gerçekten böyle bir talepte bulunmuş olabilir. Ekonomik veriler muhakkak buna işaret ediyordur. Yani bu yardımların kesilmesi gerektiği ekonominin şartları gereğidir. Lakin bu haberlerin çıkması ve oluşacak tepkiler nedeni ile sonuç farklı olabilir. 13 Ocak günü aile yılında yapılacaklar ilan edilirken birden bire ailelere bir müjde verilebilir.

Hatta bugün devam etmeyeceği söylenerek mutsuzluğa düşürülen aileler birden bire o yardımlara zam yapıldığı söylenerek daha da mutlu iktidar destekçileri haline de getirilebilirler. Hani Anadolu’da bir söz var ya “Allah sevdiği kuluna önce eşeğini kaybettirir, sonra buldururmuş" diye, işte öyle bir şey olabilir. Büyük ihtimalle de öyle olur. Üzerine zam da yapılır verilecek rakamların.

Yazının Devamı

Aile yılınız kutlu olsun

Size bir iyi, bir de kötü haberim var. İyi haber emekliler yılı bitti, kötü haber ise bu sefer de aile yılı başladı.

Detayları 13 Ocak’ta açıklanacakmış. Ama Sayın Cumhurbaşkanımız ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız konu ile ilgili açıklamalarını yaptılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili açıklamasında LGBT ile ilgili endişelerini ve bu endişelerin aile yapısına olan olumsuz etkilerinden bahsetmiş.

Kendisine bu konuda yürekten katıldığımı baştan belirteyim. ”Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu. LGBT gibi aileyi kökten dinamitleyen akımlara karşı ailenin önemini vurgulayan Erdoğan, 2025'in 'aile yılı' ilan edildiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aileyi güçlendirmek adına bu kapsamda önemli çalışmaların gerçekleştirildiğini vurguladı.”

Yazının Devamı

Her şey siyaset için mi?

Bir iki gün önce gördüm sanırım haberi; AKP Ankara İl Başkanlığı partilerinin üye sayısının bir milyona yaklaştığını açıklamıştı. Türkiye genelinde rakam ise 11 milyon civarına ulaşmış. Merakımdan bazı başka rakamlara da baktım. Mesela son seçimde Ankara’da CHP’nin adayı Mansur Yavaş yaklaşık 2 milyon oya ulaşırken, AKP’nin adayı Turgut Altınok 1 milyondan çok az fazla bir oy almış. Kaldı ki o seçimlerde CHP adayı Mansur Yavaş’ın karşısında da yine bir ittifak söz konusu idi. O sebeple bu rakamlara ulaşılmasının etkisi üzerine de AKP tarafının bir çalışma yapması fena olmaz.

Aynı durum CHP’nin kazandığı birçok belediye düşünüldüğünde, Ankara dışında da söz konusu oldu elbette. Üzerine bir de il genel meclisi oylarını düşünürseniz son seçimlerde gerçekleşen sonuçlara göre AKP oyları ile üye sayısı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu söylemek zor.

Aslında bu daha önceki seçimler açısından da o kadar doğru bir veri değildi. Üye sayısı 1 milyon 500 bin civarı olan CHP açısından yukarıdaki veriler üzerinden gidilir ise herhangi bir seçimde önde olmak bile imkansız olurdu. Ankara özelinden bakarsak mesela sadece Mansur Yavaş’ın aldığı oy bile Türkiye genelindeki CHP üye sayısından fazla zira.

Yazının Devamı

‘Yeni Ankara’, ‘Eski Türkiye’

Yeni Ankara’nın adı üzerinden nedense ‘Eski Türkiye’ söylemleri ile ulaştığımız nokta geldi aklıma. Eski Türkiye’de şikâyet ettiklerimize bir gün yeniden maruz kalacağımızı aslında ekonomik açıdan birçok kişi öngörüyordu.

Ama şimdi eski Türkiye’de bile gündemde olmayan başkaca büyük sorunlarımız da var. Bu sorunlar konusunu da uyarı olarak defalarca gündeme getirenler oldu ama seslerini bir türlü duyuramadılar. Bunun elbette birden çok sebebi var ama en önemli sebeplerden birisi artık yok. Karnı istediği gibi doyduğu sürece gidişatın hesabını yapmayan bir toplum olarak karnımız eskisi gibi doymayıncaya kadar beklemeyi tercih ediyoruz. Lakin ciddi şekilde zaman kaybetmiş de oluyoruz. Bu sefer kaybettiğimiz zaman, iş işten geçti şeklinde tanımlanacak bir seviyeye ulaşmamıştır umuyorum.

Takip edenler bilir iflah olmaz bir kötümserim. Tedbirli falan diye de geçiştiremeyeceğim bu halimi, çünkü tedbir alacak makamda da değilim. Uyarı yapabilmek ve bunun ciddiye alınması ulaşabileceğimiz en yüksek makam şu durumda.

Yazının Devamı