Tabelada gelecek yazıyor…

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Ankara’da sıradan bir yön levhasının, Kızılay tabelasının, bir anda gençlerin akınına uğraması ilk başta eğlenceli bir sosyal medya akımı gibi göründü. Fakat bazen toplumun en derin fay hatlarını en sıradan nesneler ortaya çıkarır. Bir tabelanın önünde oluşan kuyruk, gençlerin görünür olma mücadelesinin küçük bir sahnesi olmanın ötesinde, aslında büyük bir sessizliğin ve umutsuzluğun işaretlerini taşıyor.

Türkiye uzun zamandır giderek yaşlanan bir toplum. Bunun demografik verilerle sabit olduğu artık herkesin malumu. Hatta devlet politikasının önemli bir başlığı da daha fazla genç nüfusu teşvik etmek. Ancak nüfusu gençleştirme isteği, mevcut gençlerin ne hissettiği gerçeğiyle yan yana konduğunda ortaya tuhaf bir çelişki çıkıyor. Bir yanda “genç nüfus geleceğimiz” söylemi; diğer yanda kendini görünmez hisseden, sözünü duyuracak mecralar bulamayan, umutla bağını giderek zayıflatan bir gençlik.

Tam da bu nedenle, Kızılay tabelası gibi basit bir sembol bir anda gençlerin toplandığı, adeta varlık gösterdiği bir alana dönüşebiliyor.

GÖRÜNÜRLÜK YENİ BAŞARI ÖLÇÜSÜ

Yeni akademik tartışmalarda gençliğin başarı ve görünürlük ilişkisine dair dikkat çeken bir vurgu var: Bugün pek çok genç, uzun vadeli çaba gerektiren başarı biçimlerinin güven vermediğini düşünüyor. Emek ile karşılığın aynı denklemde buluşmadığı bir dünyada, görünürlük kısa yoldan varlık gösterebilmenin cazip bir alternatifi hâline geliyor.

Sosyal medya bu yeni denklemin ana sahnesi. Gençler için sosyal medya sadece bir paylaşım mecrası değil; kimliklerini kurdukları, onay aldıkları, “ben de buradayım” dedikleri yeni kamusal alan. Dolayısıyla Kızılay tabelası da onlar için sıradan bir işaret levhası olmaktan çıkıp, anında geri dönüş alınabilen bir sahneye dönüştü. Birkaç saniyelik bir video ya da fotoğrafla hem arkadaş grubuna hem de daha geniş bir izleyici kitlesine kendini kanıtlama alanı.

Yeni akademide bu tarz eğilimler “görünürlük ekonomisi” kavramı üzerinden tartışılıyor. Bu ekonomide değer üretmenin yolu üretmekten çok fark edilmekten geçiyor. Gençler de sosyal medyanın sunduğu bu hızlı görünürlük fırsatını, geleceği belirsiz bir toplum düzeninde kendilerine açılmış gerçek bir kapı gibi görüyorlar.

UMUTSUZLUK ARTIK DERİN DEĞİL, YAYGIN

Bugün gençlerin içinde bulunduğu ruh hâlini açıklarken sadece ekonomik kaygılara değinmek yetersiz kalıyor. Gençler uzun zamandır iş bulma zorlukları, artan yaşam maliyetleri ve geleceğe dair belirsizliklerle boğuşuyor. Fakat artık daha yapısal bir sorun var: Umut üreten mekanizmaların zayıflaması.

Eğitim sistemi, iş piyasası, siyaset ve hatta sosyal ilişkiler… Yeni akademik çalışmalarda gençlerin bu kurumların hiçbirine güven duymadıkları, dolayısıyla uzun vadeli bir kişisel hikâye inşa edemedikleri vurgulanıyor. Gençlerin hayatında “gelecek” giderek soyut bir kavrama dönüşüyor. Belirsizlik ise sadece bireysel değil, kuşaksal bir duygu hâline geliyor.

İşte böyle bir atmosferde küçük bir trendin peşine takılmak, aslında büyük bir anlam arayışının yansıması oluyor. Kızılay tabelası etrafında oluşan kalabalık, hafif bir eğlence değil; gençlerin “şimdi ve burada”ya tutunma ihtiyacının görsel bir karşılığı.

BİR KUŞAĞIN SESİNİ DUYURAMAMASI

Türkiye’de gençler uzun süre gündemde “geleceğimiz” olarak anıldılar. Ancak bu ifade, gençlerin bugünkü sorunlarına karşı sürekli ertelenen bir duyarlılığın da bahanesi hâline geldi. Gençlerin bugünü, hep geleceğin yatırım alanı olarak görüldü; onların bugün yaşadıkları sıkışmışlık, yalnızlık ve değersizlik çoğu zaman tali meseleler gibi sunuldu.

Oysa bugün gençler bir araya gelmek ve kendilerini ifade etmek için geleneksel mecralarda yer bulamıyor. Siyasi alan kapalı, ekonomik alan belirsiz, sosyal alanlar sınırlı. Bu durumda sosyal medya ve sembolik mekânlar gençler için “alternatif kamusal alanlar” hâline geliyor. Yeni akademik perspektifler, gençlerin bu alanları sahiplenişini bir protesto değil, bir varlık mücadelesi olarak yorumluyor.

Bu yüzden Kızılay tabelasının çekim gücü küçümsenmemeli. Gençler orada sadece fotoğraf çektirmiyor; aynı zamanda toplumsal görünmezliğe karşı küçük bir meydan okuma gerçekleştiriyorlar. “Buradayım, beni gör” talebi bu davranışın arkasındaki temel duygu.

BİR TABELANIN ANLATTIĞI

Bütün toplumsal göstergeler bize şunu söylüyor: Eğer gençler kendilerini gösterecek alan bulamazsa, toplumun başka hiçbir politikasında başarı sağlanamaz. Genç nüfusu artırmak isteniyor ama mevcut gençlerin düşünceleri, kaygıları ve duyguları yeterince dikkate alınmıyor. Bu da gençleri; üretim, bilim, sanat, siyaset gibi uzun vadeli alanlardan uzaklaştırıp, hemen sonuç alınabilir mecralara yönlendiriyor.

Kızılay tabelasının önünde fotoğraf çektiren her genç, aslında çok sade bir cümleyi dile getiriyor:
“Beni görün.”

Bir yön levhasının bir kuşağın aynasına dönüşmesi belki ilk bakışta sıradan bir sosyal medya fenomeni gibi görünebilir. Fakat toplumsal gerçeklik çoğu zaman çok basit bir işaretin etrafında görünür hâle gelir. Tabela sadece fiziksel bir nesne değil; gençlerin sıkışmışlığının, umut kırıklığının ve bir türlü duyulamayan sesinin simgesi.

Belki de bu yüzden mesele bir tabeladan çok daha büyük. Mesele, gençlerin kendilerine ait bir gelecek penceresi bulmak yerine, kısa süreli görünürlük anlarına sığınmak zorunda kalmaları. Ve bu, uzun vadede hiç kimseye kazandırmayacak bir tablo.