Ali Murat Karabağ

Ali Murat Karabağ

"Abicim Günaydın"

Geçen hafta yayınlanan “Gençleri Okuldan Uzaklaştırmak” başlıklı yazımıza çok kıymetli geri dönüşler oldu. Bunlardan biri ve en etkileyicisi Abdullah Sina Güdek Beyfendi'den gelendi. Kendisinin izniyle sadece giriş kısmını paylaşıyorum:

"Abicim Günaydın. Bu haftaki gençleri okuldan uzaklaştırmak başlıklı yazınızı okudum. Yazdıklarınızda ve vurguladıklarınızda noktası virgülüne kadar haklısınız. Lakin bu sessiz çöküşün ayak seslerinin bir silsilenin eseri olduğunu düşünüyorum. Yazının tamamı gençlerin hislerine olduğu kadar biz eğitimcilerin içine düştüğü çıkmazlara da güçlü bir tercümandı."

"Bu sessiz çöküşün ayak seslerinin bir silsilenin eseri olduğunu düşünüyorum," diyordu Abdullah Bey. Ne kadar da haklı… Çünkü bugün gençlerin okulla, öğretmenle, bilgiyle, hayalle ve umutla kurdukları zayıf bağın arkasında eğitim politikalarından okul mimarisine, sınav sistemlerinden öğretmen atamalarına, veli ilgisizliğinden sosyal medya etkisine kadar uzanan karmaşık bir silsile…

Yazının Devamı

Gençleri okuldan uzaklaştırmak: Sessiz bir çöküşün ayak sesleri

“Herkes okumak zorunda değil." Son zamanlarda kamuoyunda sıkça karşılaştığımız, adeta bir savunma duvarı gibi kullanılan bu cümle, ilk bakışta bireysel tercihleri yüceltmek gibi görünse de aslında çok daha derin ve karanlık bir gerçeği örtmeye çalışıyor: Eğitim sistemine ve okullara olan inanç, özellikle lise kademesinde, hızla sarsılıyor.

Bu cümleyi tekrarlayanlar, gençlerin eğitimden kopuşunu makulleştirmek, devletin ya da yerel kurumların gençleri okulla buluşturmadaki başarısızlığını perdelemek, hatta kendi sorumluluklarını gençlerin “tercihine” yıkarak görünmez hâle getirmek istiyor olabilirler. Oysa bir gerçeği unutmamalıyız: Eğitim bir tercih değil, bir haktır. Bu hakkın uygulanmasını sağlamak da kamu kurumlarının temel görevidir.

Liseyi sadece bir tercih meselesi gibi sunmak, gençleri “okul dışı”na doğru itmenin kapısını aralıyor. Ve bu kapının arkasında ne yazık ki pek de parlak bir tablo yok. Erken yaşta ve çoğu zaman isteğe değil, zorunluluğa dayalı evlilikler... Sokakta, sistemin dışına itilmiş gençleri bekleyen bağımlılık tuzakları... Farklı grupların kolayca etkisi altına alabileceği yönsüz zihinler... Tüm bunlar, eğitimin dışına itilmiş her bir gencin karşılaşabileceği tehditlerden yalnızca bazıları.

Yazının Devamı

YKS ve LGS çok az kaldı!

Sevgili öğrenciler, kıymetli anne-babalar ve öğretmenlerimiz, kritik bir döneme girildi. Bu günler, kimi öğrenciler için büyük bir sıçrama fırsatı sunarken, kimi öğrenciler için de "yoruldum" bahanesiyle düşüş yaşanabilecek bir tuzak haline gelebiliyor. Özellikle gelecek olan son 40 günde disiplinden kopmadan, motivasyonu yüksek tutarak çalışmanın büyük fark yaratacaktır.

İşte tam da bu amaçla hayata geçirilen *"40 Gün 40 Gece Kampı"*, öğrencilerin sınav sürecinde hem akademik hem de mental yönden güçlenmelerine büyük katkı sağlayacaktır.

*"Unutmayalım, başarı, Son 40 Günün Hakkını Vermekten Geçer"*

Yazının Devamı

Eğitim lideri veliler

Çocuğunuzu bir okula yazdırdığınızda yalnızca dört duvar arasındaki eğitime değil, bir topluluğa da dahil olursunuz. İşte bu toplulukta herkesin rolü farklıdır. Bazı veliler vardır ki sabırsızca açık arar, sorunları kişisel fırsatlara dönüştürmenin peşindedir. Bazıları ise okulla çocuğu arasında görünmez bir perde çeker; bir nevi “emanet ettim, gerisi sizde” diyerek uzaklaşır.

Ama bir grup daha var: Adeta sahne arkasındaki yönetmenler gibi... Onlar, eğitim lideri velilerdir.Bu veliler, yalnızca kendi çocukları için değil, bütün sınıf, hatta okul için sorumluluk alırlar. Gerektiğinde diğer velileri bir araya getirir, gerektiğinde yöneticilerle yapıcı bir dille iletişim kurarlar. Bazen bir okul bahçesinde sohbet ederken bir veli grubunun diğerini nasıl motive ettiğine tanık olursunuz. Bazen de WhatsApp gruplarında yalnızca doğum günü organizasyonları değil, bir sınıfın ihtiyaçları, bir öğrencinin eksikleri, bir öğretmenin desteği konuşulur. İşte o konuşmaları başlatan, yöneten ya da harekete geçiren veliler bu üçüncü gruptandır.

Eğitim kurumları her zaman bu tür velilere sahip olmayabilir. Hatta bazen onların yapıcı çabaları, sistemin alışıldık ritmini bozar gibi görülebilir. Ancak uzun vadede onlar sayesinde sınıflar huzurlu, çocuklar destekli ve okullar daha güçlü hale gelir.

Yazının Devamı

Liderlik yol çizmektir

"Şimdi yollarda olanlar, bilmezler ki çizdiğimiz yoldalar. Ama bilmek zorundalar. Çünkü liderin izi silinirse, yol da kaybolur."

Bu cümle, liderliğin en sade ama en güçlü tanımı belki de. Bir liderin ardında yürüyen kalabalık, çoğu zaman bu yolun nasıl açıldığını, hangi zorluklarla inşa edildiğini bilmez. Çünkü yol görünür hale geldiğinde, zorlukları çoktan aşılmıştır. Ancak her yürüyen lider değildir. Herkes yürüyebilir; ama yolu açan olmak, apayrı bir meziyet ister.

Günümüz toplumunun en büyük yanılgılarından biri de budur: Önde gitmekle lider olmak karıştırılıyor. Oysa lider, sadece önde gitmez; yolu da çizer, rotayı da belirler. Hedefi gösterir, cesaretiyle rehber olur. Lider olmak, yalnızlığa da razı olmaktır; çünkü ilk adımı atmak çoğu zaman tek başına yürümektir.

Yazının Devamı

Kurs merkezleri ne yapmalı?

Son yıllarda üniversiteye hazırlık sürecinde kurs merkezlerini tercih eden öğrenci sayısında ciddi bir düşüş gözlemleniyor. Bu durumun ardında yatan nedenler ise oldukça çeşitli ve derin. Özellikle öğrencilerin değişen ihtiyaç, istek ve beklentileri ile öğretmen yeterliliği, rehberlik uygulamaları ve dijitalleşmenin eğitim üzerindeki etkileri dikkat çekiyor.

2023 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan "Eğitim İzleme Raporu", lise öğrencilerinin yüzde 42’sinin dijital eğitim platformlarını bireysel öğrenmede daha etkili bulduğunu ortaya koydu.

Öğrenciler, dijital platformlarda konuları defalarca izleyebilme, diledikleri zaman erişebilme ve yargılanmadan öğrenme imkânı buluyor. Buna karşın kurslarda, öğretmenlerin yoğun müfredat baskısı altında her öğrencinin anladığından emin olamadan ilerlemek zorunda kalması, öğrencilerde soru sorma özgüveninin azalmasına neden oluyor (Yılmaz & Aydın, 2021). Ayrıca öğretmen yeterlilik alanları ve yeterlilik göstergelerindeki (yeterliklere sahip olabilme düzeyini ortaya koyan bilgi, beceri, tutum ve davranışlar) zafiyet öğrencilerin öğretmenlere karşı inançları sarsmaktadır.

Yazının Devamı

Kültürel miraslarımızdan, bayramlar

Günümüz çekirdek ailelerinin yaşamından bayramları çıkarın geriye ne kalır? Geçmişe dair hikayeleri, anıları alınmış; yemek tarifleri defteri hiç olmamış; konuk ağırlama ritüelleri yaşamamış; ev baklasını hiç tatmamış, evin her odasından ayrı kahkahaları duymamış, ev ev dolaşmaktan uyuyakalmamış birileri kalır. Fıkralar, nükteler aktarılamaz, önceki kuşağın esprileriyle yeni neslin hazırcevaplığı kapışamaz ve kuşaklararası kopukluk başlar.

Velhasıl Ramazan ve Kurban Bayramları, yalnızca dini görevlerin yerine getirildiği günler değil, aynı zamanda kültürel mirasın nesilden nesle aktarıldığı önemli günlerdir. Gelenekler, ritüeller ve değerler, çocuklara bayramlar aracılığıyla öğretilir ve toplumun ortak hafızası korunur.

Bayram sabahı aile büyüklerinin ellerini öpmek, misafir ağırlamak ve çocuklara harçlık vermek gibi adetler, yıllardır süregelen bir kültürel mirasın parçaları olarak biliniyor. Ancak modern yaşamın hızla değişmesi, bazı geleneklerin unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Bayramların, geçmişle gelecek arasında güçlü bir köprü görevi gördüğünü ve bu değerlerin yaşatılmasının toplumsal bütünlüğü güçlendirdiğini unutmayalım.

Yazının Devamı

Geleceğin liderleri, hukukçuları, öğretmenleri

Kıymetli dostlar, "baklava çalan çocuklar" dediğimde herkesin aklına baklava çaldıkları için 9 yıl ceza alan ve Rahşan affıyla çıkan çocuklar gelecektir.

Bu olaydan yola çıkarak son günlerde yaşanan olaylarla ilgili bir iki kelam edip eğitimde hak, adalet kavramına geçeceğim.

Kıymetli dostlar, maalesef ülkemizdeki temel sorunlardan biri az çalanla çok çalana verilen cezaların birbiriyle ters orantılı olmasıdır. Aza çok, çok'a hiç yok. Kumar, kara para aklama, rüşvet, dolandırıcılık, ihanet... Boyutu ne kadar büyükse arka kapıdan çıkışın bir o kadar kolay olduğunu gören evlatlara hangi adaleti, hangi hukuku, hangi alın terini, dürüstlüğü, erdemi anlatacağız? "Yer ama yapar." anlayışı artık öyle doğal ve öyle hücrelerimize işlemiş ki kendisinden olduğu sürece iki taraf için de sorun yok. Tek sorun diğerinin 'yiyeni.'

Yazının Devamı

Anne babalar dikkat!

Çocuklarının gelişimi için en iyisini isteyen anne babalar, çok sayıda çocuk gelişimi kitabı arasından doğru olanı seçmekte zaman zaman zorlanabilir. Bu hafta ailelerin bu kitapları seçerken nelere dikkat etmeleri gerektiğini açıklayalım.

Kıymetli anne ve babalar, uzmanından okunacak kitap önceliğimiz olmalı. Uzmanın deneyimi ve vizyonu bizler için çok önemli. Sadece teorik bilgi yeterli olmayacaktır. Kitabın teorik bilgilerin yanı sıra, gerçek hayattan alınmış anekdotlarla zenginleştirilmiş olmasına dikkat edelim. Bu tür öyküler, ebeveynlerin karşılaşabilecekleri durumlar hakkında pratik çözümler sunarak, onların rehberlik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur.

Kitaplardaki etkinlik örneklerinin de anne babaların çocuklarıyla verimli vakit geçirmesine imkan verdiğini belirtelim. Bu etkinliklerin, çocukların zihinsel ve hissi gelişimini desteklediğini de ekleyelim. Bunun yanı sıra, pratik uygulamalarla teorik bilgiler pekiştirilerek, öğrenme daha kalıcı hale gelir.

Yazının Devamı

Tüketim bizi tüketiyor

Günümüzde tüketim, insan yaşamının merkezinde yer almaktadır. Tüketim nefes almak kadar doğal hale gelmiştir. Ancak bu durumun uzun vadede bireyler ve toplumlar için büyük tehlikeler barındırdığı gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Üretimin azalması, tüketim alışkanlıklarının kontrolsüz bir şekilde artması ve üretimin büyük şirketlerin tekelinde olması tüm dünyada ekonomik ve sosyal sorunlara yol açıyor. Bu nedenle üretken bir nesil yetiştirmek için çocuklara küçük yaşlardan itibaren üretimin önemi öğretilmelidir.

Tarihsel olarak, üretken toplumlar kendi ihtiyaçlarını karşılamak için iyi bir donanıma sahipti. Çiftçilik yapıyor, kendi aletlerini üretiyor ve hayatlarını el emeği ile kazanıyorlardı. Çoğumuz dedelerimizin, ninelerimizin köy evlerini hatırlarız. Kurutulmuş meyve sebzeler, asılı duran mısırlar... Ancak Sanayi Devrimi ile birlikte üretim büyük ölçekli fabrikaların eline geçti ve insanlar tüketici konumuna düşürüldü. Bu durum teknolojinin gelişmesiyle daha da hızlandı. Artık ürünleri tamir etmek yerine yenisini almayı tercih ediyor ve üretim sürecini düşünmeden sadece satın alıyoruz. Tüketim odaklı bu yaşam tarzı sadece ekonomik bağımlılığı değil, toplumsal eşitsizliği de artırıyor.

Üretimi kontrol eden büyük şirketler arzı kontrol edebiliyor ve fiyatları istedikleri gibi belirleyebiliyor. Örneğin, bir ürünün arzının az olduğu söylendiğinde insanlar onu almak için hücum ediyor, fiyatlar yükseliyor ve alternatif üretim olmadığı için tüketiciler buna uymak zorunda kalıyor. Eğer toplum olarak üretim konusunda daha bilinçli olursak, bu tür manipülasyonlara karşı daha fazla direnebiliriz.Bu nedenle çocuklara üretimin önemi anlatılmalı ve erken yaşlardan itibaren nasıl üretici olabilecekleri öğretilmelidir.

Yazının Devamı

Ters yüz öğrenme modeli

Çocuklar ekrandan başını kaldırmıyor, kaldıramıyor mu? O zaman size yeni bir eğitim modelinden bahsedelim. Bildiğiniz tüm süreçleri unutun. Her şeyi ters yüz edip başlayacağız.

Kıymetli okurlar, kendi yaşamlarımızda farklı öğretmenler ve farklı öğretim yolları gördük, yaşadık. Kimi bize hiç hitap etmedi kimi ise bizi öyle bir kavradı ki geleceğimizi şekillendirdi. Çocuk gelişimi için öğretmen yöntemi, yaklaşımı çok önemli. Düz anlatanlar, oyun oynatanlar, drama süreçleriyle yapılandıranlar ve şimdi de süreçleri tersten ele alan “Ters Yüz Öğrenme Modeli” karşımıza çıktı.

Genelde ders anlatılır, ihtiyaç halinde konu pekişsin diye konu ile ilgili videolar, filmler izletilirdi. Film bir destek kuvvetti “Ters Yüz Eğitim Modelinde” ise film, video çıkış noktası. Klasik öğrenme modelini tersine çeviren bu sistem, çocukların eğitime katılımını artırmayı ve öğrenmeyi daha etkili hale getirmeyi hedefliyor.

Yazının Devamı

Şiirden liderliğe

Eğitim, bireyin psikolojik, duygusal ve sosyal gelişiminin desteklenmesi sürecini ifade eder. Bu süreçteki en önemli unsurlardan biri de edebiyattır. Edebiyatın en sade dallarından biri olan şiir, yalnızca eğitici bir sanat formu değil, aynı zamanda kişisel konuşma ve liderlik becerilerinin genel gelişimi için de önemli bir araçtır. Şimdi bu aracın özelliklerine bir göz atalım.

Şiir, kısa ama etkileyici yapısıyla bize duyguları derinlemesine ifade etmeyi öğretir. Bir şiiri okumak veya ezberlemek, kelimenin anlamına, tonuna ve vurgusuna dikkat etmeyi gerektirir. Bu, çocukların konuşma becerilerini geliştirir ve etkili konuşmalarını sağlar.

Eğitim uzmanları, şiir okuyan çocukların kelime dağarcığını genişlettiğini, ifadelerde daha akıcı hale geldiğini ve topluluk önünde konuşma konusunda daha özgüvenli hale geldiğini söylüyor. Bunun en çarpıcı örneğini okulda düzenlenen şiir okuma etkinliklerinde görürüz. Bu aktiviteler çocukların sahne korkusunu yenmelerine ve toplum içinde kendilerini etkili bir şekilde ifade etmelerine olanak sağlar.

Yazının Devamı

Deli çocuklar

Yaşam, değişim ve dönüşüm üzerine insanın kendini dengeleyebilmesi üzerine kuruludur. Dengeyi tutturanlar huzurlu, tutturamayanlar uyumsuz, tutturmak istemeyenler deli olarak tanımlanır. Huzur ve huzursuzluğun nedenleri her insan için değişirken deliliğin nedeni (psikolojik rahatsızlık dışında delilikten bahsediyoruz.) başkaldırı, toplumsal normların ötesine geçip kendi ruhunun yolunu takip etmeyi seçen bireylerin cesaretini ifade eden bir durum olabilir.

Başkaldırı, çoğu ebeveyn için korkutucu bir kavram gibi görünebilir. Ancak burada bahsedilen başkaldırı, haksızlık, tekdüzelik ve sıradanlığa karşı bir duruş sergilemektir. Deliler, haksızlığa, tek düzeliğe, sıradanlığa, beklentilere göre değil ruhunun yoluna göre hareket edenlerdir. Yaşama anlam katmak, yaşamlarını anlamlı kılmak isteyenlerdir. Değişim ve dönüşümü harekete geçirenlerdir. Çocuklarımızın, toplumun dayattığı beklentiler yerine kendi içsel değerlerini takip etmeleri, uzun vadede daha anlamlı ve tatmin edici bir yaşam sürmelerine olanak tanır.

Onları "itaatkâr bireyler" olmaya zorlamak yerine, sağlıklı bir sorgulama ve kendi kararlarını alabilme yeteneği kazanmaları için teşvik etmeliyiz. Ruhlarının sesini dinlemeleri ve bu doğrultuda hareket etmeleri, onların yaşamlarını anlamlı kılmalarını sağlayacaktır.

Yazının Devamı

Bilgelik zekâsı

Kıymetli okurlar, zeki ama çalışmayan çocuklarımızın da tutunacak bir dalı olsun diye değil gerçekte var olan zekâ alanlarıyla ilgili bugün konuşacağız. Bildiğiniz üzere Howard Gardner, zekânın tek bir genel yetenekten ziyade birden çok farklı yetenekten oluştuğunu savunur. Bu zekâ alanlarını şu şekilde sıralar. Dilsel Zekâ, Mantıksal-Matematiksel Zekâ, Görsel-Mekânsal Zekâ, Bedensel-Kinestetik Zekâ, Müzikal Zekâ, Kişilerarası Zekâ, İçsel Zekâ, Doğa Zekâ, Varoluşçu Zekasını sonradan öneren Gardner’ın listesine son zamanlarda yeni bir zekâ alanı eklenmiştir.

Nedir bu bilgelik zekâsı, üstün zekalı gibi bir tanımlama mı? Bilgi üstü olan nedir?

Kıymetli okurlar, bilgelik zekâsı bireyin yaşam tecrübesiyle karşısındaki kişiyi anlaması (duygusunu hissetme değil anlama, onun gibi düşünme), olayı sezme ve analiz etme, karmaşık durumları değerlendirme ve anlamlı çözümler üretme ile evrensel ahlak ilkelerini gözetmek yeteneğini ifade etmektedir. Bu zekâ türü, akademik veya analitik zekadan farklı olarak, daha çok yaşamın bütününü anlamak, insanlar ve olaylar arasında bağ kurmak ve uzun vadeli bir bakış açısıyla hareket etmekle ilişkilidir. Bilgelik zekasının keşfedilme süreci, çok uzun bir zaman almıştır. Felsefeden modern bilime uzanan uzun bir yolculuk. Antik çağlarda bir erdem olarak görülen bilgelik, günümüzde insan yaşamının anlamını ve karmaşıklığını anlama ve yönetme kapasitesi olarak bilimsel bir temel kazanmıştır. Bu süreç, insanlığın bilgelik üzerine düşünmeye devam etmesiyle sürekli gelişmektedir.

Yazının Devamı

Çocuklar için Finansal Okuryazarlık

Pandemi ile birlikte kaynakların kullanımı konusunda algımız tamamen değişti. Yokluk algısı hepimizi sardı ve çıkış yolları aradık. Kimi bağ-bahçe aldı kimi stok yaptı kimi hiç oralı bile olmadı. Yüksek binalar ve betonlar arasında öyle bir dünyamız vardı ki toprağın bereketini hepimiz unuttuk. "Kaynak az, insan çok" algısı zihinlere ve ruha korku olarak yerleştirilmeye çalışıldı. Oysa toprak olan her yerde tarım yapılabilirdi ve bizde de öyle verimli araziler var ve verimsiz olsa da teknolojiyle verimli hale getirilebilecek öyle çok toprağımız var ki... Sorun kaynak azlığı değil sorun kaynakları ve onları nasıl kullanacağını bilmeyen bir nesil olarak yetişmemiz.

Kıymetli anne ve babalar, çocuklarımızın geleceği tehlike altında ve bu işin aslı yokluktan dolayı değil bilgisizlikten dolayı. Çöllerin bile yeşertildiği dünyamızda ülkemizin verimli kaynaklarını kullanabilme, sürdürülebilir bir ekonomi süreci inşa edebilmek için çocuklarımızı bilinçlendirmek zorundayız. Bu nedenle erken yaşlarda çocuklarımıza finansal okur-yazarlık öğretmeli ve doğayla buluşturup doğanın bereketini, gücünü hissettirmeliyiz.

Günümüzde finansal okuryazarlık, bireylerin erken yaşlarda kazanması gereken hayati becerilerden biri haline gelmiştir. Parayı anlama, tasarruf etme ve bilinçli harcama alışkanlıkları, bireylerin yaşam boyu finansal başarılarında büyük rol oynar. Ancak bu beceriler, sadece yetişkinlikte değil, okul öncesi dönemde de temelleri atılabilir.

Yazının Devamı

Ergenlikte sınırlar

Dirim sürecinin anne ve babaları en çok zorlayan dönemi diyebiliriz. Ergenlik genellikle çatışmalar ve tartışmalarla geçebilir. Bu tartışmalar uzun bir süre aile içi uzaklaşmaya neden olabilir. Bu nedenle ergenlik süreci başlamadan iletişim sürecimizi güçlendirmeliyiz. Bireyin kimliğini bulma ve bireyselleşme yolunda attığı bu önemli dönemde anne ve babalar, çocuklarının bireysel alanlarına saygı duyarken, aynı zamanda rehberlik etmek ve belirli sınırlar koymak zorundadır. Ancak bu dengeyi kurmak kolay değildir. Peki, ergenlerin bireysel alanlarına saygı duyarken net ve mantıklı sınırlar nasıl konulabilir?

Ergenlik döneminde bireyler sadece fiziksel ve psikolojik gelişim açısından değil duygusal açıdan da çevreden bağımsızlık arayışına girerler. Bu süre zarfında insanlar kendilerine ait bir alan yaratma konusunda güçlü bir ihtiyaç halinde olur. Bu alan fiziksel bir odadan daha fazlasıdır; Karar verme, düşünceleri ifade etme ve yaşam tarzı seçimleri gibi birçok işlevi içerir. Çocuğunuzun kişisel alanına saygı duymak onun kendisini ifade etmesine olanak tanır ve ona güvenilir olduğu mesajını verir.

Ergenin kişiselleştirilmiş çabaları ne kadar önemli olursa olsun, bu dönemde rehberlik ve denetim de aynı derecede gereklidir. Ancak bu kontrolün baskıya dönüşmemesi için sınırların açık, mantıklı ve açık bir şekilde çizilmesi gerekmektedir.

Yazının Devamı

Ergen ısrarı

Her çocuk ergen olacaktır. O zaman ergenliğe kadar zamanımız var. Ne için? Diyalog yolları oluşturmak, anlamak, dinlemek ve sürdürülebilir bir ortak dil oluşturmak için. Bunun temelini bebeklik süreci itibariyle atmaya başlamazsak sanırım 3 yaş sendromundan daha hasarlı bir süreç yaşayabilirsiniz. Ergenler, bebek ve çocuk olmadıklarına inanan ve bu uğurda yanlış da olsa yanlışında ısrar eden ve hatta yanlıştan dönmeyerek başını belaya sokan bir yaşam türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşam türü derken lütfen ergenlerimiz alınmasın zira biz de o türün bir versiyonu olarak o yolları geçtik.

Kıymetli anne ve babalar! Ergenlik, bireyin kimliğinin gelişimindeki en önemli aşamalardan biridir. Bu dönemde gençler bağımsızlık ve özerklik çabası içinde yetişkinlere karşı isyan etme eğiliminde olabilirler. Açıkça yanlış olan şeylerde ısrar etmeleri ve ebeveynlerinin fikirlerini dinlemeyi reddetmeleri yaygındır. Anne-babanın bu duruma karşı tutumu ergenin gelişim seyrini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir... Bu nedenle bir ebeveynin ilk adımı empati göstermek olmalıdır. Çocuğunuzun zihnini anlamaya çalışmak ve neden bu kadar ısrarcı olduğunu anlamaya çalışmak aralarındaki iletişimi artıracaktır. Araştırmalar, empatik bir yaklaşımın gençlerin kendilerini daha değerli hissetmelerine ve daha açık iletişim kurmalarına yardımcı olabileceğini gösteriyor.

Ergen bireyler duygusal değişimlerden etkilenerek kararlar verebilir ve savunmacı tutumlar sergileyebilirler. Bu durumlarda sabırlı ve sakin bir tutum sergilemeniz çok önemlidir. Yüksek sesle tartışmak veya çocuğun duygularını küçümsemek, çatışmayı derinleştirebilir. Bunun yerine, sakin bir ses tonuyla konuşarak çocuğun kendini ifade etmesine olanak tanınmalıdır. Demokratik ve sakin bir tutumun ergenlerin duvarlarında beklenmedik bir etki yaratacaktır. Duvarlar sarsılınca yeni bir inşa sürecine geçtiğinde “Babam beni dinliyor, annem beni anlıyor.” düşüncesiyle daha sağlıklı bir iletişim sağlanacaktır.

Yazının Devamı

Çocuk oyunları ve oyuncakları

Oyun oynamak, çocuklar için dünyayı anlamanın ve öğrenmenin en etkili yollarından biridir. Oyuncaklar ise bu sürecin önemli bir parçasıdır. Oyun sırasında çocuklar hem hayal güçlerini hem de becerilerini geliştirir. Peki, oyun oynarken çocuklar neler yaşar, hisseder ve nasıl gelişir? Anne babalar için bu sürecin önemi, somut örneklerle açıklanmaya değerdir.

Oyun, dünya içinde dünyalar kurmaktır. Kurulan dünyalar gerçeğiyle bire bir aynı olmak zorunda değildir ve hatta kurallar dışında her şey değiştirilebilir, dönüştürülebilir. Bir değnek, at olur, süpürge olur, uçan süpürge olur, ok olur, beyzbol sopası olur… olur da olur. Çocuk oyunla hayal gücünü geliştirir, oyuncakla bu hayal dünyasını somutlaştırır.

Oyunlar ayrıca çocukların yaşadıkları duyguları dışa vurmaları için bir aracıdır. Örneğin, bir yapbozu tamamladıklarında başarı hissi yaşar, bir sorunla karşılaştıklarında ise hayal kırıklığını deneyimleyebilirler. Eğlenirler, mutlu olurlar. Sinirlenirler, üzülürler. Neye, nasıl tepki vereceklerini oyun içinde deneyimler gerçek hayatta duygularını daha sağlıklı bir şekilde yönlendirebilirler. Oyunlar, çocukların duygusal dayanıklılığını geliştirir. Kaybetmek, beklemek veya hatalarından ders almak gibi deneyimler, çocuğun duygularını yönetmeyi öğrenmesini sağlar.

Yazının Devamı

Deneme sınavı nedir, ne değildir?

Kıymetli okurlar, malum bu hafta neredeyse tüm özel okullar bursluluk sınavı yapıyor. Sınav öncesinde sizlerle deneme sınavlarının ne olduğu ve ne olmadığıyla ilgili paylaşımda bulunacağım. Lütfen bu konuyu çocuklarımızla paylaşalım, onların kaygı süreçlerini kontrol altına alalım.

Kıymetli okurlar, deneme sınavları, öğrencilerin belirli bir konu veya sınav türüne ilişkin bilgilerini ölçmek, zayıf yönlerini anlamak ve gerçek sınava hazırlanırken strateji geliştirmelerine yardımcı olmak için kullanılan bir değerlendirme yöntemidir. Bu sınavlar özellikle lise ve üniversiteye giriş sınavlarına hazırlıkta önemli bir araçtır. Ancak deneme sınavlarının ne olduğu ve nasıl değerlendirildiği konusunda ebeveynlerin doğru şekilde bilgilendirilmesi önemlidir.

Deneme sınavları öğrencilerin akademik performanslarını ve sınava girme becerilerini geliştirmek için tasarlanmış uygulama oturumlarıdır. Bu sınavlar gerçek sınav formatlarına göre hazırlanmakta ve öğrencilerin hangi konularda güçlü, hangi konularda eksik olduğunu tespit etmelerine olanak sağlamaktadır. Ayrıca sınavlar sırasında zaman yönetimi, stres kontrolü ve konsantrasyon becerilerini geliştirme fırsatı da sağlar.

Yazının Devamı

Velilerin gündemi bursluluk sınavları

Kıymetli okurlar, bu aralar tüm yollarda, ekranlarda özel okulların bursluluk sınavları görsellerini görüyoruz. Kurumların sınav tarihlerine dikkat ettiyseniz çoğu 11 Ocak’ta sınavını yapıyor. Neden? Hem veliler hem de okullar 15 tatil sürecinde ekonomik olarak planlarını yaparak önlerini görsün ve eğitim politikalarında gerekli düzenlemeleri yapabilsinler diye... Aynı zamanda veliler, kayıtlarını gerçekleştirerek çocukların istikbali için gerekli çalışmalara el birliğiyle başlasınlar düşüncesi var.

Hepimizin bildiği üzere Türkiye’de artan enflasyon oranları, eğitim alanındaki maliyetleri de doğrudan etkiliyor. Özellikle özel okullarda eğitim görmek isteyen aileler, yüksek öğrenim ücretleri nedeniyle ciddi bir ekonomik yük altında kalıyor.

Veliler, bu ekonomik koşullar altında çocuklarının iyi bir eğitim almasını sağlamak için alternatif çözümler ararken, bursluluk sınavları öne çıkıyor. Eğitim masraflarını karşılamakta zorlanan aileler için bursluluk sınavları, çocuklarının kaliteli eğitime erişiminde önemli bir alternatif haline geliyor. Okullar, başarıyı ödüllendiren bu sistem sayesinde hem nitelikli öğrencileri bünyelerine katıyor hem de maddi olarak zorlanan ailelere destek sağlıyor.

Yazının Devamı

Çocuk gelişiminde oyunun önemi

“Oyun oynamak ciddi bir iştir.” Bu cümleyi ilk duyduğumda çok etkilenmiştim. Düşündükçe oyuna olan bakış açım değişmiş ve kendimi oyun araştırırken, drama ile ilgilenirken bulmuştum. 2006’da ilk kitabımın yolculuğu da bu cümleyle başlamıştı. Drama eğitimleri, çocuk oyunları araştırmaları ve uygulamalarını mesleğimle birleştirme arzusuna kapılmıştım. Dönemin popüler kavramlarından “Çoklu Zekâ Kuramı” etkinlikleri ve o dönem yeni telaffuz edilmeye başlanılan “Yapılandırmacı Yaklaşım” ile Drama arasında bağ kurarak dersleri yapılandırmaya başlamıştım. Dersler eğlenceli olmasının yanı sıra nitelikli öğrenme de sağlanıyordu.

Şimdi geriye dönüp baktığımda “Çoklu Zekâ”, “Yapılandırmacı Yaklaşım” eskisi kadar heyecanla dillendirilmediğini görüyorum ancak “Drama” hâlâ aynı heyecanıyla öğretmenler tarafından takip ediliyor, uygulanıyor. Çünkü temelinde “Oyun” var.

Kıymetli anne ve babalar, “Oyun oynamak ciddi bir iştir” sözü, oyunla ilgili genellikle gözden kaçan derin anlamları ortaya koyar. Oyun, çocukların sadece vakit geçirdiği, eğlendiği bir etkinlik olmanın ötesindedir. Oyun, bir öğrenme süreci, bir keşif alanıdır; çocukların zihinlerini şekillendiren, duygusal ve sosyal becerilerini geliştiren, dünyaya bakış açılarını oluşturan ciddi bir iştir.

Yazının Devamı

Bebek ve yemek

Bebeklik dönemi, en güzel zamanların ilki. Sevgi dolu bu günler aynı zamanda sorumluluğun da çok fazla olduğu çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişiminin temelinin atıldığı önemli zamanlardır. Bu süreçte bebeğin beslenme-uyku ve hijyen ihtiyaçlarını yerine getirmek büyük bir gayrete aşıktır. Bu yazımızda, bebeklerin beslenme alışkanlıklarının nasıl şekilleneceğini, doğal gıdaya geçiş sürecini ve olası boğazda yemek kalma durumlarında yapılması gerekenleri ele alacağız.

Bebekler ilk 6 ay sadece mucizevi anne sütü ile beslenmelidir. 6 aydan kısa süreyi yarım kalmış, üzerini ise yanına kâr kalmış olarak düşünebilirsiniz. Eğer anne sütü yeterli değilse, doktor tavsiyesiyle uygun bir mama kullanılabilir. Aksi durumda bebeğin sindirim sistemi henüz katı gıdalara hazır olmadığı için ek gıdaya başlanması önerilmez.

6. ay itibariyle doğal gıdaya geçiş süreci başlar. Bu dönemde yavaş yavaş doğal ve taze besinlerle tanışmaları sağlanmalıdır. İlk olarak püre kıvamında sebze ve meyveler tercih edilebilir. Havuç, kabak, elma ve armut gibi hafif gıdalar başlangıç için idealdir. Besinler mümkün olduğunca az işlem görmüş ve katkı maddesi içermeyen doğal gıdalar olmalıdır. Her yeni besin üç gün boyunca denenmelidir. Bu yöntem, bebeğin herhangi bir alerjik reaksiyon gösterip göstermediğini anlamak için önemlidir. Ayrıca, bebeğe su verme alışkanlığı da bu dönemde başlamalıdır. İnek sütü gibi ağır gıdalardan ve havuç gibi gıdaları doğrudan vermekten mümkün olduğunca uzak durun. Boğazda yemek kalması veya nefes borusunun tıkanması olayı en fazla havuç nedeniyle yaşanmaktadır.

Yazının Devamı

Başarıyı ve hataları anlamlandırma süreçlerinde çocukları nasıl yönlendirmeliyiz?

Hatasız çocuk olmaz. Çocukluk dönemi güvenli alanda hata yapma özgürlüğüdür. Çocuk düştüğünde nasıl düşmeyeceğini kendi deneyimler. Bu ve birçok konuyu deneyimlemek için geniş bir zaman aralığı ve yanında onu kuruyan ailesi vardır. Oysa yetişkinlik dönemine geldiğinizde hata yapmanız için bekleyenler ve hatalı iş yapmanız için anı kovalayanlar vardır. “Geri dönüp öğreneyim, bekleyin yapayım.” şansınız pek bulunmamaktadır.

Bu nedenle çocuklara fırsat sunmalıyız, hata yapmaları, deneyimlemeleri, deneyimlerini değerlendirmeleri ve süreci yeniden kurgulayıp yeniden denemeleri için. Unutmayalım ki çocukların gelişiminde başarı kadar hata yapma süreci de oldukça önemli bir yer tutar. Ancak, bu süreçlerin doğru şekilde anlamlandırılması, çocukların özgüvenlerini güçlendirir ve hayatta karşılaştıkları zorluklarla baş etme becerilerini geliştirir. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin çocuklara başarı ve başarısızlık kavramlarını anlama konusunda nasıl rehberlik ettikleri, onların kişisel ve akademik gelişimlerinde hayati bir rol oynar.

İlk adım, başarıyı tanımlamak ve yalnızca sonuçlara odaklanmak değil, aynı zamanda sürecin kendisini de kutlamaktır. Çocuklarınıza bir görevi tamamlamayı, bir problemi çözmeyi veya bir beceriyi geliştirmeyi öğretmek de bir başarıdır ve onların çabalarının takdir edilmesini sağlar. Çocuklar, başarının sadece ödüllerle veya dışarıdan tanınmayla ilgili olmadığını, aynı zamanda kendi gelişimleriyle de ilgili olduğunu anlamalıdır. Bu yaklaşım onları sürekli öğrenmeye ve gelişmeye teşvik eder.

Yazının Devamı

Aile değerlerinin aktarımı

Günümüz toplumunda ailelere kişisel ve toplumsal değerleri çocuklarına aktarma konusunda büyük bir sorumluluk düşmektedir. Aile, çocuğun eğitim aldığı ve kültürel kimliğinin temellerinin atıldığı ilk yerdir. Kültür ve değerler eğitimi onların sadece ahlaki açıdan gelişmelerini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda topluma uyum sağlayabilen insanlar olmalarını da sağlar. Bu süreç hem aile içinde hem de onun çevreyle olan etkileşiminde önemli rol oynar.

Kültür ve değerler eğitimi, ailelerin çocuklarına sosyal ve kültürel değerleri öğretme sürecidir. Her toplum kültürel mirasını geleceğe aktarırken, bu değerleri aktarmanın en önemli görevi de ailelere düşmektedir. Kültürel kimlik dil, gelenek, inanç, tarih gibi unsurlar etrafında şekillenir. Bu değerlerin çocuklara doğru şekilde aktarılması onların sosyal aidiyet duygularını geliştirebilir. Ayrıca çocukların bu değerleri hayatlarında somut olarak deneyimlemeleri kimlik gelişimlerini güçlendirmektedir.

Peki, kültürel değerler eğitimi nasıl yürütülmelidir? Öncelikle ailelerin çocuklarıyla iletişimde aktif rol alması gerekiyor. Aileler değerlerin aktarımını sadece sözlü öğretimle değil örnek davranışlarla da sağlayabilirler. Örneğin aile içindeki saygı, sevgi, empati gibi değerler ebeveynlerin tutum ve davranışları aracılığıyla çocuklara modellenmektedir. Birlikte yemek pişirmek, aile büyüklerine saygı göstermek, konukseverlik göstermek gibi geleneksel ritüeller çocukların kültürel miraslarını etkili bir şekilde anlamalarına yardımcı olacaktır.

Yazının Devamı