Aynadaki yansımamız
Çocuk, dünyaya geldiğinde boş bir sayfa gibidir. O sayfaya ilk yazılan harfler, anne ve babadan gelir. Kalıtımsal özellikler dediğimiz; göz rengi, saç yapısı, boy uzunluğu belki ilk bakışta fark edilen yanlarımızdır ama daha derine indiğimizde, asıl mirasın kişilik özelliklerinde saklı olduğunu görürüz.
Bir bakmışsınız çocuğunuzun öfke anında yüzündeki ifade tıpkı babasına benziyor.
Bir başka gün, küskünlüğü annesinin yıllar önceki hâlini andırıyor. Aslında bu durum hiç şaşırtıcı değildir. Çünkü çocuklar yalnızca genlerle değil, görerek, duyarak, hissederek anne ve babalarından izler taşır.
Sinirlenmek, kolay vazgeçmek, kırıldığında içine kapanmak… Bunlar anne ve babadan öğrenilen olumsuz mirasın parçalarıdır. Çocuk, ebeveyninin davranışlarını izler, onları model alır. Bazen farkında bile olmadan bu tepkileri kendi karakterine işler.
Ama aynı şekilde güçlü iletişim kurmak, sabırlı olmak, kararlı davranmak da yine anne ve babadan öğrenilen değerli miraslardır. Çocuğun başarısında, hayata bakışında ve ilişkilerinde bu olumlu izler yol gösterici olur.
Anne ve baba, çocuğuna sadece sözleriyle değil, davranışlarıyla da öğretir. Çocuğa sabırlı olmayı anlatmak yerine, sabrı göstermek çok daha etkilidir. Sinirlenmek yerine sakin kalmayı başarabilen bir ebeveyn, çocuğuna en büyük armağanı vermiş olur.
Herkes, anne ve babasından bir miras taşır. Önemli olan, olumsuzlukları fark edip dönüştürmek; olumlu özellikleri ise çoğaltıp geleceğe taşımaktır. Böylece çocuk yalnızca anne babasının kopyası değil; onların en iyi yanlarını geliştiren, yeni bir yol açan birey olur.