Cumhuriyetin yücelttiği, siyasetin ezdiği öğretmenler

Ali Murat Karabağ

Ali Murat Karabağ

Tüm Yazıları

Cumhuriyet, daha ilk adımında öğretmeni devletin omuzlarında taşıdı. Öğretmen, bir mesleğin değil bir ülkünün temsilcisiydi. Millet Mekteplerinden Köy Enstitülerine kadar öğretmen, bu toprakların aklı, vicdanı, ilerleme iradesiydi. Çünkü bir ülke, öğretmen kadar güçlüydü.

Bugünse aynı mesleğin mensupları, kendi ülkesinde en çok konuşulan ama en az dinlenen insanlar hâline geldi. Cumhuriyetin yücelttiği öğretmen, siyasetin dar alanında sıkıştırılan bir memura dönüştürülüyor. Eğitim, uzun vadeli devlet politikası olmaktan çıkıp dönemlik siyasi tartışmaların kolay hedefi hâline gelince; yük yine en çok öğretmenin omuzlarına biniyor.

Bir yanda geçim derdiyle boğuşan, ek iş yapmak zorunda kalan, mesleki itibarını sosyal medya kampanyalarında arayan öğretmenler…

Diğer yanda her sabah sınıf kapısından içeri adımını attığında gözlerinde pırıl pırıl öğrencileri için yeniden ayağa kalkan aynı öğretmenler…Bugün toplumun her kesimi eğitimden şikâyet ederken, kimse şunu yüksek sesle söylemiyor: Öğretmeni güçlü kılmadan hiçbir eğitim reformu güçlü olamaz. Siyasi tartışmaların sert dilinin en kolay hedefi öğretmen olmamalı. Atama arayışından müfredat tartışmalarına, sınav düzeninden okul güvenliğine kadar her meselede öğretmenin sesi duyulmalı.

Çünkü bu ülkede çocuklara geleceği öğreten insanlar, kendileri geleceksizliğe mahkûm edilmemeli. Cumhuriyetin öğretmene biçtiği değer çok açıktı: “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren özgür ve saygın bir öğretmen.”

Bugün bu ilkeye yeniden dönmek, sadece öğretmenin değil, ülkenin geleceğine sahip çıkmaktır.
Evet… Öğretmenler yoruldu, kırıldı, kimi zaman unutuldu.
Ama yine de sınıfa girdikleri her gün, Cumhuriyet’in o büyük idealini taşımaya devam ediyorlar.
Şimdi yapılması gereken şey basit ama bir o kadar zor:
Siyasetin ezdiği öğretmeni yeniden Cumhuriyetin yücelttiği yere koymak.
Çünkü öğretmeni ayağa kaldırmak, bu ülkenin yarınını ayağa kaldırmaktır.