Satranç: Hayatın sessiz öğretmeni

Ali Murat Karabağ

Ali Murat Karabağ

Tüm Yazıları

Satranç yalnızca taşların tahtada hareketi değildir; aklın, sabrın ve öngörünün ince ince işlendiği bir strateji sanatıdır. Yüzyıllardır oynanan bu oyun, aslında yaşamın küçük bir modelini sunar bize. Her hamle bir tercihtir, her tercih bir sonuç doğurur. Ve tıpkı hayat gibi, geri dönüşsüzdür.

Satranç insana en başta öngörüyü öğretir. Bir hamleyi yapmadan önce birkaç adım sonrasını hesaplamak, olası ihtimalleri zihinde kurmak, riskleri ölçmek... Hayatta da öyledir; bugün attığımız adımlar yarının kapılarını açar ya da kapatır.

Ama satrancın öğrettiği belki de en kıymetli ders şudur: Aynı hedefe farklı yollarla varılabilir. Bir piyonun yavaş ilerleyişi ile bir vezirin keskin hamlesi aynı amacı güdebilir. Tıpkı yaşamda olduğu gibi, bazen küçük ama sabırlı adımlar, hızlı ve gösterişli hamlelerden daha kalıcı zaferler getirir.

Elbette her zaman kazanç yoktur. Tahtada yanılsak da, oyunu kaybetsek de, satranç bize şunu hatırlatır: Yeni bir stratejiyle yeniden başlayabiliriz. Bu yönüyle satranç, umudun ve yeniden denemenin öğretisidir. Yönetimden işletmeye, bireysel kararlardan toplumsal süreçlere kadar birçok alanda bu bakış açısı bize rehberlik eder.

Belki de satrancın asıl büyüsü buradadır: Hayatı yönetmekle oyunu yönetmenin aynı masada buluşması. Her taş bir karar, her hamle bir sorumluluk, her zafer bir tecrübedir.

Satranç tahtasında öğrendiğimiz sabır, öngörü ve strateji, yaşam yolculuğunda bize sessiz ama güçlü bir pusula olur. Çünkü satranç, sadece bir oyun değil; hayatın kendisini okuma sanatıdır.