Durak Karabulut

Durak Karabulut

Al bayrağa sarılı canlarımız

İki gün önce, 12 vatan evladımızı toprağa verdik. Milletçe yüreğimiz yandı.Yine sessiz anneler, kan ağlayan babalar, boynu bükük çocuklar...Al bayrağa sarılı tabutlar, bu milletin yüreğine bir kez daha ateş düştü.

Bu ülkede bazı acılara alışılmaz, alışılmamalıdır. Şehitlerimiz bunun başında gelir.Çünkü bu vatanın evlatları siyaset üstüdür.

Parti ya da ideoloji fark etmeksizin; onlara gösterilecek vefa, sadece bir yas değil, ahlaki bir duruşun, millet olmanın gereğidir.

Yazının Devamı

Üçgenin içinde boğulan emekli ve dar gelirli

Enflasyon açıklandı. Resmî enflasyon yüzde 24,73.Gayriresmî ise market poşetlerinde, ekmek sıralarında, kiralardaki nefessizlikte…

Ancak asıl üçgen: Enflasyon, ekonomik kriz ve siyaset.Bu üçü el ele vermiş, vatandaşı —özellikle emekliyi ve dar gelirliyi— tam ortasında sıkıştırıyor.

Geçim derdiyle boğuşan halkın, çaresiz emeklinin 15 bin liraya terk ediliş süreci, milyonların çığlığıdır;ne karar verenler duyuyor,ne de 200 bin lira maaş alıp “milleti temsil ediyoruz” diyenler.

Yazının Devamı

Savaşsız savaşın faturası

Ortadoğu’da İsrail’in başlattığı kargaşa, sırayla birçok ülkeyi etkisi altına aldı. Gazze, Lübnan, Suriye derken son olarak İran...

İran’la 12 gün süren sıcak çatışma, “sözde barış” denilerek sonlandırıldı ancak sonuç bir kez daha değişmedi: Olan yine masum halka oldu.Savaşın yaşandığı her coğrafyada mazlumlar hayatını kaybetti, evsiz kaldı, yaralandı.Çünkü savaşlar; karar verenlerin değil, o kararlardan habersiz yaşayanların hayatını altüst eder.Ve ne yazık ki Ortadoğu’da bu tablo hiç değişmiyor.

Savaşın Türkiye’ye uzanan etkileri ise sessiz ama yıkıcı biçimde hissedilmeye başlandı.Ekonomi zaten kırılgan bir noktadaydı; şimdi daha da ağırlaştı.Piyasalar durdu, üretim yavaşladı, güven kayboldu.Tıpkı geçmişte olduğu gibi...

Yazının Devamı

Göz göre göre gelen ama görülmeyen tehlike

Söylendi.Yine söyleniyor.

İsrail önce Filistin’e (Gazze) saldırdı. Ardından Lübnan, Suriye, Yemen ve Irak’a yöneldi.Şimdi ise İran’ın kapısında. Ve aralıksız saldırıyor.

Bu coğrafyada hâlâ farkında olmayanlar varsa, açıkça söyleyelim:Hedef Türkiye olabilir.Çünkü Ortadoğu’da güç dengelerini değiştirmek isteyenler, önlerinde en büyük engel olarak Türkiye’yi görüyor.

Yazının Devamı

Saptırma sanatı: Gerçekler dururken gölgelerle oyalanıyorlar

Gündem her geçen gün biraz daha yapaylaşıyor. Memleketin derinleşen sorunları yerine, toplumun dikkatini dağıtan, çözüm değil tartışma üreten konular konuşuluyor. Sokağın gerçekleriyle ekranların gündemi arasındaki uçurum büyüyor. Geçim sıkıntısı, adalet arayışı, anayasal meseleler bir kenarda dururken; gözler başka yöne çevriliyor. Bu artık bilinçli bir yönlendirme halini aldı.

Dış dünyada da benzer bir tablo var. Ortadoğu’da barış umudu aranırken, İsrail saldırılarını tırmandırıyor. Yardım taşıyan sivillere yapılan müdahaleler, dünyanın gözleri önünde yaşanıyor. Uluslararası hukuk ihlal ediliyor ama büyük güçlerden çıt çıkmıyor.

Amerika’da ise büyük bir eyaletin halkı sokaklarda. Protestolar büyüyor, sistemin iç çelişkileri su yüzüne çıkıyor. Özgürlük ve demokrasi söylemleriyle dünyaya ders vermeye çalışanlar, kendi halklarının sesini kısmaya çalışıyor.

Yazının Devamı

Dürüst olmak suç mu?

Bu yazım bireysel bir değerlendirme değil; sokağın, halkın, kamuoyunun son günlerde yüksek sesle dile getirdiği bir tepkinin kaleme dökülmüş hâlidir. Gözlemlediklerimiz, vatandaşın anlattıkları ve milletin vicdanındaki yankılarla şekillendirilmiş bir köşe yazısıdır.

Son günlerde kamuoyunu meşgul eden bir kampanyayı hayretle ve üzüntüyle izliyoruz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yürütülen iftira, linç ve hakaret süreci artık sokağın dilinde de konuşulur oldu. Bu tablo, birçok yurttaş tarafından organize bir kötülüğün ürünü olarak değerlendiriliyor.

CHP Genel Başkanlığı döneminde, bir televizyon programında kendisine yöneltilen dikkat çekici bir soruya açıkça, saklamadan yanıt verdi:“Evet, ben Aleviyim. Seyyid Mahmut Hayrânî'nin torunuyum.” dedi.

Yazının Devamı

Halka vaat değil, vade düştü!

Vaat edilenle vade günü arasında sıkıştı halk.

Her ayın ayrı bir çilesi var: Beşi başka, onu başka, yirmisi apayrı.Çünkü takvimde vade geldi mi, gerçek konuşur; vaatler susar.

Ekonomi yönetimi “uçuyoruz” diyor,Siyasetçiler alkışlıyor.Ama dar gelirli halk yere çakılmış, kimse görmüyor.Sokakta bir bakkal, bir emekli, bir genç sessizce hesap yapıyor.Hayaller değil, harcamalar konuşuyor.

Yazının Devamı

TÜİK’e göre cennet, gerçekte yangın yeri

Memleket normalleşiyormuş…

Kimin için, hangi şartlarda, nasıl bir normalleşme bu derseniz; öyle her vatandaşın bildiği türden değil.Bu ülkede fakirlik artık "normal", işsizlik sıradan, gençlerin yurtdışına gitmesi alışıldık, adaletsizlik ise gündelik hayatın rutini…

Bir de TÜİK var tabii…O her ay millete bir güzel moral veriyor: Et fiyatı düşmüş, kira ucuzlamış, akaryakıt bedava, enflasyon azalmış…Herkes şükretsin, TÜİK’e göre cennetlik bir memleketteyiz!

Yazının Devamı

Keşke gelmese bayram...

Garibanı aldı bir düşünce...Kurban Bayramı yaklaşıyor.

Eskiden bayram denince akla;Kurbanlık telaşı,Çocukların bayramlık sevinci,Torunlara harçlık,Sofralarda birlik ve beraberlik gelirdi.

Şimdi ise...Vatandaş kurban pazarının önünden bile geçemiyor.Kurban hissesi almak hayal oldu,Tavukla, horozla bile hissedar olamıyor insanlar.Emeklinin eli cebine uzanamıyor.Torununa harçlık veremiyor,Veremediği gibi, mahcup bakışlarla gözlerini kaçırıyor.

Yazının Devamı

Gerçekler gölgede kaldı, milletin yükü ağırlaştı

Ülke içinde yoğun bir şekilde gündem değiştirme çabaları sürerken, ne yazık ki gerçekler unutturulmakta, adeta sis perdesinin ardına itilmektedir.

Her geçen gün biraz daha göz ardı edilen emekliler, gençler, dar gelirli yurttaşlar derin bir umutsuzluğun içinde kendi kaderlerine terk edilmiş durumdalar.

Zor şartlar altında yaşamaya tutunmaya çalışıyorlar artık.

Yazının Devamı

87 liralık hayat: 3 domates

Gerçekler yine unutuldu. Gündem yine başka yerlere çekiliyor…

Sabah oluyor, televizyonu açıyorsunuz.Ekranlarda kayyum tartışmaları, valiz görüntüleri, otel lobileri, bantlanmış kameralar...Vatandaşı ilgilendirmeyen her şey var. Bir tek gerçekler yok!

Saatlerce sürüyor bu yayınlar…“Trump ne dedi, Almanya’da neler oluyor, Fransa’da eylem varmış, Papa ölmüş yerine kim gelecekmiş…”Bize ne?

Yazının Devamı

Egemenlik kimin?

Saraylar Yükseliyor, Çocuklar Ne Durumda?

104 yıl önce bu topraklarda bir bayram doğdu.Adı 23 Nisan’dı…

Çocuklara armağan edilen, dünyada eşi benzeri olmayan bir bayram.Ama yalnızca bir bayram mıydı bu?Hayır.Aynı zamanda halkın egemenliğini Meclis aracılığıyla kullanacağının ilanıydı.Saltanatın sonu, milletin sözünün başlangıcıydı.

Yazının Devamı

Orta Doğu’da barut kokusu, Türkiye’de çelik irade

Bazı ülkeler savaş çıkarır, bazıları da tarihi yazar.

Bu millet, tarih yazmayı tercih etti.

Çanakkale’de düşman gemilerinin sayısını kimse tutmadı ama herkes o gençlerin göğsünü siper ettiğini biliyor. Ne tank vardı, ne uçak ama inanç vardı. Ve o inanç, Cumhuriyet’in harcına karıldı.

Yazının Devamı

"Cepler boş, bayramlıklar raflarda kaldı… Yetkililer duysun!"

7 Nisan'da başlayıp 13 Nisan'a kadar devam eden Polis Haftası. Kutlu olsun…Ancak biz, halkın güvenliğiyle ilgili sorumluluğu sadece polisimize yükleyemeyiz.Sokakta hâlâ tedirgin yürüyen, yoksulluktan sesi kısılan vatandaşların güvenliği, sadece üniformada değil, vicdanlarda aranmalı.

Bir kadının, otobüse binerken veya gecenin geç saatlerinde sokakta yürürken hissettiği korku, o kadar yaygın ki…

Kadına şiddet ve cinayetler artık sıradan hale geldi. Peki, güvenliği sağlama görevi sadece polise mi ait, yoksa tüm toplumu ilgilendiren bir mesele mi?

Yazının Devamı

Ülkenin gerçek gündemi ve parti tartışmalarının gölgesi

Ülkede kriz gittikçe derinleşiyor, sınırlarımızda yaşanan olaylar her geçen gün daha da gerginleşiyor. An itibariyle İsrail, Suriye'yi vuruyor, Suriye karşılık veriyor. Türkiye bu çatışmaların içine mi çekilmeye çalışılıyor? Bir tarafta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, uluslararası dengeleri sarsacak kararlar alıyor, akıl almaz adımlar atıyor.

Bu gelişmeler yaşanırken, ülkemizdeki ekonomik kriz derinleşiyor. Emekliler, asgari ücretliler ve dar gelirli vatandaşlar, hayat pahalılığı karşısında temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi veren milyonlar, geçim sıkıntısının gölgesinde hayatta kalmaya çalışıyor. Bu süreçte boykot tartışmaları gündemde: Bir taraf, esnafın, işçinin ve çalışanın mağdur olacağını savunurken; diğer taraf, giderek artan pahalılığa karşı vatandaşın sesini yükseltmekten başka çaresi olmadığını dile getiriyor. Boykotun sonuçları ne olacak, bunu zaman gösterecek.

Üstelik bütün bunlar yaşanırken, olağanüstü gelişmelerle gerçek gündemin üzeri örtülmeye çalışılıyor.

Yazının Devamı

Türkiye içeride ve dışarıda nereye sürükleniyor?

Orta Doğu’da tansiyon yeniden yükseldi. İsrail, uluslararası tepkilere rağmen ateşkesi bozarak Gazze’de saldırılarını artırdı. Sivillerin zarar gördüğü bu saldırılar, bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirirken küresel ekonomi ve diplomasi üzerinde de ciddi etkiler yaratıyor. Türkiye de bu gelişmelerin ekonomik ve siyasi yansımalarına karşı dikkatli adımlar atmak zorunda. Özellikle artan enerji fiyatları ve küresel piyasalardaki dalgalanmalar, ülkemizin mevcut ekonomik kırılganlıklarını daha da artırıyor.

Ancak tüm bu gelişmeler yaşanırken, içeride de kamuoyunun dikkatini dağıtacak bir gündem yaratıldığı gözlemleniyor.

Türkiye, ekonomik sıkıntılar ve dış politikadaki zorluklarla mücadele ederken, halkın öncelikli sorunları yerine farklı tartışmaların öne çıkarıldığı bir süreç yaşanıyor. Geçim sıkıntısı, işsizlik ve hayat pahalılığı gibi milyonları ilgilendiren temel meseleler geri planda kalırken, kamuoyunun ilgisi daha çok siyasi polemikler ve kutuplaştırıcı söylemlerle yönlendiriliyor.

Yazının Devamı

Büyük krizin ayak sesleri: Faiz, dolar ve ekonomik gerileme

Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması, döviz piyasalarında ani ve sert dalgalanmalara yol açtı. Ancak, bu olaydan önce de faiz oranlarının kademeli olarak düşürülmesi, döviz kurlarının istikrarlı bir şekilde yükselmesine neden oluyordu. Son gelişmeler, ekonomimize büyük zararlar vermekte ve geleceğe dair endişeleri artırmaktadır.

Temel sorun şu: Faiz oranlarının düşürülmesi, Türk lirasının zayıflamasına ve doların yükselmesine yol açıyor. Doların ve Euro'nun yükselişi ise ekonomide maliyetleri artırıyor, vatandaşların Türk lirasından dolara yönelmesine sebep oluyor ve bu da dövizin daha da yükselmesini tetikliyor. Bu durumda esnaf ve işletmeler ciddi finansal zorluklarla karşı karşıya kalıyor.

Mevcut verilere göre:

Yazının Devamı

İstiklâl Marşı ve birlik ruhumuz

12 Mart 2025, milletimizin bağımsızlık mücadelesini simgeleyen İstiklâl Marşı’nın kabulünün 104. yıl dönümü. Aynı zamanda bu anlamlı gün, marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy'u anma günü olarak da hatırlanıyor. Bu vesileyle hem İstiklâl Marşı’mızın önemini hem de Akif’in bizlere bıraktığı derin mirası bir kez daha anmak istiyorum.

İstiklâl Marşı, bu milletin bağımsızlık uğruna verdiği destansı mücadelenin bir nişanesidir. Mehmet Akif Ersoy, o zorlu günlerde kalemiyle cephedeki asker kadar cesurca savaşmış, milletin ruhunu dizelere dökmüştür. O, bu marşı yazarken sadece bir şiir kaleme almadı; bir milletin umudunu, kararlılığını ve inancını ölümsüzleştirdi.

Akif’in, “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!” sözü, bize geçmişte ödenen bedelleri unutmamamız gerektiğini hatırlatır. Çünkü bu marş, bağımsızlık için çekilen acıların, dökülen gözyaşlarının ve verilen canların bir yankısıdır. Bir daha öyle bir mücadeleye mecbur kalmamak, özgürlüğümüzü korumak ve bu değerleri gelecek kuşaklara aktarmak hepimizin sorumluluğudur.

Yazının Devamı

Millet unutmaz: Sandıkta iradesine sahip çıkar

Demokrasi, milletin iradesiyle şekillenir. Seçmen, sandığa giderken yalnızca bir isme oy vermez; o ismin temsil ettiği fikre, savunduğu siyasete ve bağlı olduğu partiye destek verir. Oy pusulasındaki isim, aslında bir ideolojinin, bir duruşun simgesidir.

Ancak son dönemde sıkça gördüğümüz bir tablo var: Halkın oylarıyla seçilen milletvekillerinin, seçimden sonra partilerinden ayrılarak bambaşka bir siyasi anlayışa geçmeleri…

Seçmen, destek verdiği kişiye oy verirken onun savunduğu düşüncelere, partisinin politikalarına güvenerek tercihini yapar. Sandıktan çıkan sonuç, "Beni burada, bu çizgide temsil et!" mesajıdır. Ama seçilen bir vekil, kendisine verilen bu vekaleti farklı bir siyasi çizgiye taşıdığında, bu durum halkın iradesini görmezden gelmek olur.

Yazının Devamı

Milletin derdi geçim, siyasetin derdi seçim

Siyasetin gündemi seçim-aday belirleme. Milletin derdi ise geçim.

Halkı unutanlar, seçim diyor ve halka gidip seçim günü destek isteyecekler.

Peki, halk size sormayacak mı:“Emekli için ne yaptınız?Dar gelirli için hangi adımları attınız?Bugüne kadar ortaya koyduklarınız, yarınki vaatlerinizin teminatı olacak mı?”

Yazının Devamı

Ankara 3.5 ile sarsıldı!

17 Şubat 2025 Pazartesi günü Ankara’da meydana gelen 3.5 büyüklüğündeki deprem, halkı korkuttu ve sokaklara döktü. Küçük ama dikkat çekici bir uyarı olan bu sarsıntı, Başkent'in deprem gerçeğinden muaf olmadığını bir kez daha hatırlattı.

Ancak yetkililer bu sarsıntıdan pek etkilenmiş gibi görünmüyor. Her deprem sonrası aynı cümleleri duyuyoruz: "Önlemler alınacak, riskli binalar yıkılacak, kentsel dönüşüm hızlanacak..." Ama kısa süre sonra her şey unutuluyor, ta ki bir sonraki felakete kadar!

Türkiye, geçmişte 1999 Gölcük ve Düzce depremleri, 2020 Elazığ ve İzmir depremleri gibi büyük felaketler yaşadı. Son olarak 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli depremlerde, Hatay, Gaziantep, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye ve Elazığ’da on binlerce insanımızı kaybettik.

Yazının Devamı

Sığınmacılar ve unutulan geri dönüş gerçeği

Türkiye, yıllardır milyonlarca sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. İlk yıllarda insani sorumluluk çerçevesinde yönetilen bu süreç, zamanla ekonomik ve toplumsal açıdan önemli bir mesele haline geldi. Bugün geldiğimiz noktada sorun, yalnızca güvenlik veya vicdani bir konu olmaktan çıkmış, doğrudan halkın geçim sıkıntısını etkileyen bir boyuta ulaşmıştır.

Suriye’de yönetim değiştiğinde, sınır kapılarında hareketlilik yaşandığına ve geri dönüşlerin başladığına dair görüntüler paylaşılıyordu. Ancak kısa süre içinde bu süreçle ilgili herhangi bir açıklama yapılmaz hale geldi. Yetkililerden, kamuoyuna dönüş sürecine dair bilgilendirici bir açıklama gelmedi. Sahadaki duruma baktığımızda ise sığınmacılar arasında geri dönüş hazırlığında olan kimsenin bulunmadığını görüyoruz.

Önceki yönetimin baskıları nedeniyle ülkelerini terk edenlerin, yönetim değiştikten sonra geri dönmelerinin beklendiği açıktır. Ancak şu an için böyle bir eğilim gözlemlenmemektedir. Türkiye, ekonomik anlamda ciddi bir kriz içindeyken, mültecilerin ülkelerine dönüşü için gerekli koşulların oluşturulması ve bu sürecin, Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslararası kuruluşlar tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Sığınmacıların, kendi ülkelerinde insanca yaşayabilecekleri şartların sağlanması, Türkiye’nin ekonomik yükünü de hafifletecektir.

Yazının Devamı

"İktidarı anladık da muhalefet neyin peşinde?"

İktidarın, ekonomik koşulların ağırlaştığı bir dönemde gündemi değiştirmeye çalışması alışıldık bir strateji. Ekonomideki olumsuzlukları perdelemek ve dikkatleri başka konulara çekmek bilinen bir hamle. Ancak muhalefetin de benzer bir yaklaşım sergilemesi düşündürücü.

Muhalefetin asıl görevi, halkın gerçek sorunlarına eğilmek, ekonomik sıkıntıları görünür kılmak ve çözüm önerileri sunmaktır. Ancak seçimlere henüz dört yıl varken tüm enerjisini "Cumhurbaşkanı kim olacak?" tartışmasına harcıyor. Oysa önce politikalar ve vaatler belirlenmelidir; yani önce temel atılır, aday sonra gelir. Zamanı geldiğinde, toplumun geniş kesimlerinden destek alabilecek ve seçimi kazanabilecek bir aday belirlenebilir. Önemli olan, bugünden itibaren halkın güvenini kazanacak, iktidarın yanlış politikalarına karşı güçlü bir duruş sergileyecek bir siyaset inşa etmektir.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı Ocak 2025 enflasyon verileri, ekonomideki sıkıntıların derinliğini gözler önüne serdi. Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), ocak ayında %5,03 artarken, yıllık bazda %42,12 seviyesine ulaştı. Alım gücünün her geçen gün düştüğü bu tabloda, vatandaş temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Sağlık hizmetlerindeki fiyat artışları %23,6 gibi yüksek bir orana ulaşırken, gıda ve kira fiyatları dar gelirliyi tamamen çaresiz bırakmış durumda.

Yazının Devamı

Hayal kırıklığından çaresizliğe…

Önce asgari ücretlinin umutları suya düştü. Beklentiler büyüktü, ancak gelen rakam hayal kırıklığı yarattı. 22 bin küsur lira olarak açıklanan yeni asgari ücret, geçim sıkıntısını hafifletmekten uzak kaldı. Ardından emekliler için de benzer bir tablo ortaya çıktı. En azından asgari ücret seviyesinde bir maaş beklenirken, sonuç 14 bin küsur lirada kaldı. Umut yerini derin bir çaresizliğe bıraktı.

Artık ne gıda almak kolay ne de faturaları ödemek. Kiralar hızla artarken, milyonlarca insan geçim mücadelesi veriyor. Devletin, toplumun en kırılgan kesimlerine destek olması beklenirken, alınan ekonomik kararlar bu yükü daha da ağırlaştırıyor.

Öyle bir noktaya gelindi ki artık insanlar harcamalarını değil, yaşamlarını idame ettirebilmenin hesabını yapıyor. Emekli, pazarda en uygun fiyatlı ürünü bulmaya çalışırken bile zorlanıyor. Dar gelirli, market raflarına bakıp eli boş dönüyor. Asgari ücretli, maaşı cebine girmeden borçlarını hesaplamak zorunda kalıyor.

Yazının Devamı