Deprem? Milletimizi sarsıyor… Ne hikmetse sorumluları sarsmıyor!

Durak Karabulut

Durak Karabulut

Tüm Yazıları

Defalarca yazdık, günlerce söyledik…
Sadece deprem olduğunda, canlar yitip gittiğinde birkaç gün televizyonlar, ekranlar, bilim insanları ve siyasiler, yetkililer konuşuyorlar.

Sonra? Yine suskunluk…
Ta ki yeni bir deprem olana kadar.

Evet, yine Balıkesir Sındırgı’da 6.1 büyüklüğünde bir deprem oldu.
Çok sayıda yıkıntı var, yaralı var.
Çevre iller de sallandı, vatandaşlar korkuyla sokaklara döküldü.

Ama asıl sarsılması gereken kimdi?
Hükümet mi? Yerel yönetimler mi? Siyasetçiler mi?
Hiçbiri sarsılmadı!

Bu ülkenin her karışının deprem kuşağında olduğunu bile bile, neden hâlâ önlem alınmaz?
Neden tek bir bina bile “deprem testinden geçirildi mi?” diye sorulmaz?

Devletin, yetkililerin ve yerel yönetimlerin birinci görevi bu değil midir?
Gidip gereksiz gündemlerle uğraşacaklarına, semt semt, mahalle mahalle dolaşıp yapı denetimi yapmaları gerekmez mi?

Eğer zemin uygun değilse, bina çürükse; tehlike varsa yıkın kardeşim!
Milletin canından, çocuğundan, sevdiklerinden daha değerli ne olabilir?
İnsanlar ölmesin, gerisi kolay.

Ama yaşanan durum tam tersi…
Her gün siyasetin boş gündemleriyle meşgul olanlar, “gerçek gündem”i görmezden geliyor.
İşte size gerçek gündem: Can güvenliği!

Balıkesir’de deprem oldu, hemen ardından Gebze’de altı katlı bir bina çöktü, yerle bir oldu.
Can kaybı var.
Durup dururken bir bina neden çöker?
Cevap basit: Denetim yok.

Kamu kurumları, belediyeler yeterince denetim yapmıyor, kontrol etmiyor.
Müteahhit “en ucuza nasıl mal ederim, nasıl kâr ederim” hesabında.
Yüksek fiyatlara daireler satılıyor, denetimsiz çürük yapılar yükseliyor.
Sonra bir gün yer sallanıyor ve altında kalan yine gariban, yine masum halk oluyor.

Bina yapılmadan önce zemin etüdü ciddi yapılmalı, bina yapıldıktan sonra deprem testi uygulanmalı.
Vatandaş bu konuda bilinçli olmalı.
Ev alırken fiyatına değil, sağlamlığına bakmalı ve mutlaka sağlamlık raporlarını görmelidir.
Çünkü hiçbir şey candan kıymetli değildir.

Ama ne yazık ki ülkede “boş konuşmak” bina denetlemekten daha kolay, “şov yapmak” önlem almaktan daha popüler hale geldi.
Yetkililerin, belediyelerin, tüm kurum ve kuruluşların birinci görevi deprem olmalı:
İnsanın can güvenliğini sağlamak.

Yöneticilerin birinci görevi budur, gerisi laf-ı güzaf.

Unutmayalım ki ülkemiz bir deprem ülkesidir.
Ve artık her deprem, sadece toprağı değil, vicdanları da sarsmalıdır.

Siyasiler seçim meydanlarında “dikey değil, yatay mimari” diye söz veriyorlar;
bir bakın etrafa, her yerde göğe uzanan beton kuleler…
Yatay mimari nerede?

Deprem gerçeğiyle yaşamak zorundayız, ama çaresiz değiliz.
Yeter ki önlem alınsın, bilim rehber olsun, siyaset değil.

Bu vesileyle, canını, malını, geleceğini korumak isteyen tüm yurttaşlara çağrımdır:
Kendi oturduğunuz binaları sorgulayın, belediyelerinizi bu konuda sıkıştırın, sessiz kalmayın.
Çünkü deprem değil, ihmal öldürüyor.

Sizden oy istemek için gelenlere ilk sorunuz şu olsun:
“Depremle ilgili ne yaptınız, bu konudaki projeleriniz ve vaatleriniz nedir?” diye sorun.

Ve son olarak —
Cumhuriyetimizin 102. yılını, en büyük bayramımızı kutlarken şunu unutmayalım:
Cumhuriyet; aklın, bilimin, vicdanın ışığında yaşamaktır.

O ışığı söndürmeden, Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda yürümek borcumuzdur.

Yaşasın Cumhuriyet!