Temiz siyaset

Durak Karabulut

Durak Karabulut

Tüm Yazıları

Türkiye’nin gündemi yine toz duman…
İstanbul’da İBB’ye dair iddianameler, Ankara’da bitmeyen tartışmalar, televizyon ekranlarında sabaha kadar süren münakaşalar…
Bütün bu gürültünün ortasında aslında apaçık bir gerçek duruyor:

Türkiye’nin en temel ihtiyacı olan temiz ve dürüst siyaset.

Bugün hangi partiye oy verirsek verelim, toplumun ortak talebi aynıdır:
Şeffaf, hesap verebilir ve adil bir siyaset düzeni.
Çünkü siyaset kirli ilişkilere sığındığında, dokunulmazlık zırhlarına yaslandığında; hem adalete güven zayıflar hem de devletin itibarı örselenir.

Temiz siyaset bir süs cümlesi değil, devlet düzeninin omurgasıdır.
Hesap vermeyenlerin hesap sormaya kalktığı, sorumluluk almayanların millete rota çizmeye çalıştığı bir düzen sürdürülemez.

Temiz siyasetin temelinde siyasi etik vardır.
Etik bir çerçeve olmadığında, görevin sınırı da sorumluluğun ölçüsü de belirsizleşir.

Oysa siyasi etik sadece “yanlış yapmamak” değildir.
Kamu gücünü kişisel menfaatten uzak tutmak, milletin hakkını korumak ve taşıdığı görevin ağırlığını unutmamaktır.

Bu nedenle yıllardır bekletilen Siyasi Etik Yasası, artık bir tercih değil zorunluluktur.
Bu yasa olmadan siyaset temizlenmez; siyaset temizlenmeden devlet nefes almaz.

Temiz siyasetin bir diğer vazgeçilmez boyutu ise yolsuzlukla kararlı mücadeledir.
Hangi görüşten olduğunun, hangi makamda oturduğunun hiçbir önemi yoktur.

Kamu kaynağına zarar verenin tek adresi vardır:
Bağımsız yargı.

Yetimin hakkına uzanan elin bahanesi olmaz.
Adalet, ancak herkese aynı mesafede durduğunda adalettir.

Ancak bütün bunların ötesinde, Türkiye’nin uzun süredir görmezden geldiği bir gerçek daha var:
Bu ülkede siyasete giren çok, fakat yönetmeye ehil olan azdır.

Bir memur olmak için yıllarca sınavlara giren, değerlendirmelerden geçen milyonlar varken; milyonların kaderine yön veren makamlara herhangi bir yeterlilik ölçütü olmadan aday olunabilmesi büyük bir çelişki değil midir?

Bu nedenle mesele devletin kurumları değil; o kurumları yönetmeye talip olanların ehliyetidir.

Nasıl ki araç kullanmak için ehliyet gerekiyorsa; bir ülkeyi yönetmeye talip olanların da bilgi, birikim ve devlet terbiyesini gösteren bir “yönetim ehliyeti” olmalıdır.

Bu, kimseyi dışlamak için değil; görevin ehline verilmesini sağlamak için gereklidir.

Türkiye’de siyaset bugün savruluyorsa nedeni bellidir: Yıllardır hesap vermeyenlerin, hesap soranların yerini almış olması…

Oysa milletin beklentisi açıktır:
Şeffaf, temiz, adil ve liyakate dayalı bir düzen.

Siyaset temiz olacak ki devlet güçlensin. Devlet güçlü olacak ki milletin güveni artsın.

Son söz:
Temiz siyaset bir hayal değildir.
Yeter ki siyasete talip olan herkes sorumluluğunun farkında olsun.
Yeter ki kurumlar şeffaflaşsın, görev alan herkes hesap verebilir olduğunu bilsin.

Bu ülkenin geleceği; berrak, ehil ve dürüst ellerde yükselecektir.