Al bayrağa sarılı canlarımız

Durak Karabulut

Durak Karabulut

Tüm Yazıları

İki gün önce, 12 vatan evladımızı toprağa verdik. Milletçe yüreğimiz yandı.
Yine sessiz anneler, kan ağlayan babalar, boynu bükük çocuklar...
Al bayrağa sarılı tabutlar, bu milletin yüreğine bir kez daha ateş düştü.

Bu ülkede bazı acılara alışılmaz, alışılmamalıdır. Şehitlerimiz bunun başında gelir.
Çünkü bu vatanın evlatları siyaset üstüdür.

Parti ya da ideoloji fark etmeksizin; onlara gösterilecek vefa, sadece bir yas değil, ahlaki bir duruşun, millet olmanın gereğidir.

Ruhları şad olsun. Milletimizin başı sağ olsun.

GEÇİM MÜCADELESİ: EMEKLİYE YAPILAN ZAM VE ÇARESİZLİK

Zam beklerken vicdan kayboldu, umutlar tükendi.
Artık emekliye yapılan zam bir sevinç değil, bir matem haline geldi.
Bir önceki yazımda en düşük emekli maaşı 17 bin TL olur demiştim. Yanıldım.
Okurlarımdan özür diliyorum: 17 değil, 16 bin 880 TL oldu.

Bu rakam, temel geçim sınırının dahi altında.
Çarşıyla pazarı bir yana bırakın, insan onuruyla bağdaşmayan bir rakamdır bu.
Kira mı ödensin, ilaç mı alınsın, toruna harçlık mı verilsin?

Sessizlik, çaresizliğe mecbur bırakılan milyonların ortak kaderine dönüştü.

Buradan Meclis’e çağrımızdır:
Derhal özel bir yasa çıkarılmalı, bu adaletsizlik giderilmelidir.
Sokaklardan yükselen “İmdat!” sesine kulak verilmelidir.

SİYASETİN KIRILGAN YÜZÜ: KUTUPLAŞMA, YOLSUZLUK VE GÜVEN EROZYONU

Türkiye’de siyaset artık sorun çözmüyor, sorun üretiyor.
Mikrofon başında birbirine bağıranlar, kapalı kapılar ardında kol kola...
Tek amaçları var: koltuklarını kaybetmemek.
Bunun için her yol mubah görülüyor.

Oysa ki artık, siyasi partiler birbirine değil, halka hesap vermelidir.

Belediyelerde her gün yeni bir yolsuzluk dosyası gündeme geliyor.
Görevden almalar, tutuklamalar, operasyonlar derken; halkın siyaset kurumuna olan azıcık güveni de sarsılıyor.

Kamu malına el uzatan kim olursa olsun, adalet önünde hesap vermelidir.
Adalet herkese eşit olmalıdır.

Hangi partiye, hangi görüşe mensup olursa olsun; ayrım yapılmadan yolsuzlukların üzerine gidilmelidir.
Yolsuzluklar şeffaf biçimde incelenmeli, delilleriyle millete açıklanmalıdır.
Ve evet, siyasi partiler de belediyeler gibi denetime tabi olmalıdır.

DIŞ POLİTİKA: SESSİZLİK DİPLOMASİ DEĞİLDİR

Etrafımız ateş çemberine dönmüş durumda.
Ortadoğu yanıyor; Gazze’de masum bir halk yok ediliyor, topraklarından sürülüyor.

İsrail'in Gazze’de sivillere yönelik yıkıcı ve kitlesel saldırıları, uluslararası kamuoyunun soykırım tartışmalarını da beraberinde getiriyor.
ABD’nin gölgesi altında bu saldırılar sürerken, dünya sessizliğini koruyor.

Ukrayna-Rusya savaşı hâlâ tüm şiddetiyle devam ediyor.
Karabağ sonrası Azerbaycan ile Rusya arasında tansiyon yeniden yükseliyor.

Tüm bu gelişmeler karşısında Türkiye’nin dış politikası sessizliğe yaslanmış bir görüntü veriyor.
Ama unutulmamalıdır:
Sessizlik, her zaman diplomasi değildir.

Türkiye, bu coğrafyada ne yapacağını bilen, ama nasıl yapacağını da milletle paylaşan bir anlayışla hareket etmelidir.
Çünkü bu meseleler sadece dış politika değil, milletin kaderiyle ilgilidir.

TERÖRLE MÜCADELEDE YENİ DÖNEM: TERÖRSÜZ TÜRKİYE – SİLAHLARIN SONSUZA DEK SUSMASI

Son günlerin gündemi, “PKK’nın silah bırakacak olması.”
Konu dikkatle izlenmelidir.

Süreç ne olursa olsun, şehitlerimizin anısına gösterilecek hassasiyet en öncelikli meselemiz olmalıdır.

Bundan sonraki temennimiz:
Hiçbir askerimiz, polisimiz, bir vatandaşımız dahi teröre kurban gitmesin.
Bu topraklarda artık silahlar değil, barış konuşulsun.

Savaş değil; yurtta ve dünyada kalıcı huzur egemen olsun.

Sonuç olarak:

Bu yazının başına şehitlerimizi koydum, çünkü biliyorum ki:
Benim için onlardan daha önemli bir gündem yoktur.

Tüm diğer meseleler, onların uğruna can verdiği bu vatanın nasıl yönetileceğiyle ilgilidir.
Vicdan, adalet, liyakat ve huzur için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Şehitlerimizin huzurunda saygıyla eğiliyoruz.
Vatan sağ olsun.