Fotosentez yoksa yiyecekte yoktur

Dr. Mevlüt Şahin

Dr. Mevlüt Şahin

Tüm Yazıları

Son zamanlarda hiçbir ağaca sarıldınız mı? Baharda yemyeşil çıkan otların arasında çocuklarınızın saçını okşar gibi ellerinizi gezdirdiniz mi? Aslında yaprağı olan bitkiler bu sevgi ve şefkat dolu duygu ve davranışlardan daha fazlasını hak ediyorlar. Yeryüzünde yaşayan canlı türlerinin tamamına yakını varlığını, bitkilere ve ışığı yakalayan diğer organizmalara borçludur.

Dünya üzerindeki yaşamın büyük çoğunluğu, Güneş'in yeryüzüne sürekli gönderdiği enerji sayesinde devam edebiliyor. Enerji, sadece araç ve gereçlerin çalışmasını sağlamaz, canlıların yaşamsal faaliyetlerinin devamı içinde enerjiye ihtiyaç vardır. Canlıların büyüyüp gelişmesinde, sindirim, solunum, boşaltım, olayları, enerjiyle gerçekleşir. Fakat organizmalar güneşten gelen ışık enerjisini yaşamsal ihtiyaçları için doğrudan kullanamazlar. Bu enerjinin kullanılabilmesi için fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye dönüştürülmesi gerekir. Başlıca enerji kaynaklarımız kömür, petrol ve doğal gazdır. Bunların hepsi eskiden yaşamış bitkilerden ve hayvanlardan elde edilir ve içlerinde depolanan enerji, başlangıçta fotosentez yoluyla güneş ışığından gelen kimyasal enerjidir. Dolayısıyla, bugün kullandığımız enerjinin de çoğu başlangıçta güneş enerjisiydi…

ÖYLEYSE FOTOSENTEZ NEDİR?

Fotosentezi, Güneş'ten gelen ışık enerjisinin şeker şeklindeki kimyasal enerjiye dönüştürülme süreci olarak tanımlayabiliriz. Işık enerjisiyle çalışan bu süreçte, yapraklar su ve karbondioksiti kullanarak glikoz molekülleri (veya başka şekerler) üretir ve bir yan ürün olarak oksijen ortaya çıkarır. Ortaya çıkan bu glikoz molekülleri hücreler için yakıt görevi görür. Yani hücrelerin enerji ihtiyacını karşılar.

Bitkiler ve bazı mikroorganizmalar enerji ihtiyaçlarını fotosentez sayesinde karşılarlar. Yani kendi kendilerine ihtiyaç duydukları enerjiyi üretebilirler. Oysa insanların ve hayvanların ihtiyacı olan enerjiyi alabilmeleri için karbonhidrat, protein, yağ ve su tüketmeleri gerekir. Bu besinleri kendileri yapamazlar besinlerle ve ya yemlerle karşılarlar. Yani bitkiler bu enerjiyi fotosentez sayesinde kendileri üretirken geri kalan tüm canlılar hazır yiyicidirler. Bitkilerin ürettikleri enerjiyi kullanırlar.

Fotosentez olayı, atmosfere oksijen bırakarak ve ortamdaki karbondioksiti tüketerek, dünyanın bugün bildiğimiz misafirperver ortama dönüştürülmesine katkı yapmıştır ve bitkiler var olalı yapmaya da devam etmektedir. Fakat günümüzde karbondioksit salınımının artması ile bu misafirperver ortam olumsuz etkilenmeye başlamıştır. Fotosentez atmosferimizin yapısını kontrol etmeye yardımcı olduğundan, fotosentezi anlamak karbondioksit ve diğer "sera gazlarının" küresel iklimi nasıl etkilediğini anlamak için çok önemlidir.

Gerçekten de dinozorların neslinin tükenmesini açıklayan yaygın olarak kabul görmüş bir teoriye göre; bir kuyruklu yıldızın, meteorun veya volkanın atmosfere çok fazla madde püskürttüğünü bu yüzden de dünyaya ulaşan güneş ışığı miktarının ciddi şekilde azaldığını öne sürmektedir. Bitkilerin güneş ışığı olmadığı için fotosentez yapamayıp öldüğünü, enerji üretemediklerini, bunun sonucunda da birçok bitkinin ve enerji için onlara bağımlı olan canlıların ölümüne neden olduğu sonucuna varılmıştır.

Fotosentezin doğası üzerine araştırma yapmak hayati öneme sahiptir çünkü yalnızca fotosentezi anlayarak onu kontrol edebilir ve ilkelerini insanlığın iyileştirilmesi için kullanabiliriz. Bilim insanlarımızı bu alanda daha fazla çalışmalar yapmaya davet ediyorum.