Yavaş salınımlı(srf) ve kontrollü salınımlı gübreler(CRF)
Dünyada yıllık 150-200 milyon ton civarında, Türkiye'de ise ortalama 6 milyon ton gübre kullanılmaktadır. Dünya genelinde yaşanan iklim değişikliklerine bağlı olarak abiyotik (kuraklık, soğuk, yüksek ışık şiddeti v.b) ve biyotik (bakteri, mantar, nematod, virüs ve gibi) stres koşullarının artması, topraklarımızın yapısının bozulması gibi sebeplerden dolayı kullanılan gübre miktarı giderek artış göstermektedir.
Geleneksel gübreler, uygulandıktan sonra toprakta çözünerek sadece kısa bir süre bitkilere besin sağlarlar. Bu yüzden, ilerleyen zamanda bitkilerin ihtiyaç duydukları besin maddelerini alabilmeleri için ikinci belki üçüncü defa gübre uygulaması yapılması gerekir. Birden fazla gübre uygulamaları üretim maliyetini arttırır, çevre ve taban suyu kirliliğine ve toprakların çoraklaşmasına ve sıkışmasına sebep olur.
Organik veya inorganik formda, katı veya sıvı yapıda olabilen, klasik gübrelere oranla içerdikleri besin maddelerini suda çözülme, mikrobiyal parçalanma, yetiştirme ortam koşullarına bağlı olarak daha yavaş salan ve bu yolla daha uzun süreli etki sağlayabilen gübrelere kontrollü salınımlı gübreler denilmektedir. Kontrollü Salınımlı Gübre (CRF), 1960 yılında Amerika’da geliştirildi. Kontrollü Salınımlı Gübreler (CRF'ler), yarı geçirgen bir zarla kaplanmış, besinleri toprağa zamanla kademeli olarak salmak ve bitkilere istikrarlı ve öngörülebilir bir temel besin kaynağı sağlamak üzere tasarlanmış özel gübrelerdir. Bu gübreler birbirinden farklı iki ayrı yapıda üretilmektedir.
Yavaş salınımlı gübreler (SRF), geleneksel suda çözünür gübrelere göre daha yavaş bir besin salınım hızına sahiptir. Ancak gübrelerin salınım hızı, şekli ve süresi kontrol edilmez. Bunun nedeni SRF'lerin etkinliğinin; toprak sıcaklığına, toprak pH’sına nem koşullarına ve mikrobiyal organizmaların etkinliğine bağımlı olmasından kaynaklanmaktadır.
Kontrollü Salınımlı Gübreler (CRF), özel kaplamaları sayesinde, besin maddelerini uzun bir süre boyunca ve kademeli olarak salarlar. Bir CRF ürününün kullanım ömrüne bağlı olarak, besin salınımı birkaç haftadan aylara kadar uzanabilir. CRF'lerin besin salınımı toprak sıcaklığına bağlıdır.
Yapılan araştırmalara göre; CRF'lerin geleneksel üre gübresi ile karşılaştırıldığında, sızıntı yoluyla azot kayıplarının yüzde 54-61, buharlaşma yoluyla yüzde 32-54 ve denitrifikasyon yoluyla yüzde 11 oranında azaldığını göstermiştir. Bu gübreler üretilirken, kaplama malzemesi olarak son zamanlarda kükürt ve polimer kullanılmaktadır.
Yavaş ya da kontrollü salınımlı gübrelerin maliyetlerinin klasik gübrelere göre fazla olması olumsuzluk olarak görülebilir. Fakat bir defa uygulanmaları, minimum gübre kaybı olması, gübrelerin toprak tarafından tutunmaması, dır. CRF’ler gerekli gübre uygulama sayısını azaltır. İş gücü maliyetlerinin yüksek olduğu bölgelerde, dik eğimler veya zayıf altyapı nedeniyle mekanizasyon ve gübre nakliyesinin zor olduğu bölgelerde önemli bir avantaj sağlar. Azot kayıplarını azaltır. Fosforun toprak tarafından bağlanmasını engeller. Bitkiler fosforu daha kolay bünyelerine alabilir. Yani bitkilerin gübre kullanım etkinliği arttırılmış olur. Bu gübrelerin kullanımının yaygınlaştırılması gübre tasarrufu, işçilik toprak ve çevre sağlığı, karbon ayak izinin azaltılması gibi faydaları açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum.