Yaşlılık ve fitoterapi
Her canlı gibi insan da doğar, büyür, gençlik dönemini yaşar, yaşlanır ve ölür. Bu durum, insanoğlunun ve tüm canlıların kaçınılmaz bir gerçekliğidir. Dünyada ve Ülkemizde yaşlı nüfus hızla artmaktadır. Şu anda 7-8 milyon civarında olan yaşlı nüfusumuzun, 2025 yılında 12-15 milyon olacağı, 65 yaş ve üzerinde yaklaşık 4 milyon kişinin yaşadığı yetkililer tarafından tahmin edilmektedir.
Yaşlanma olgusuna bilimsel açıdan bakacak olursak; Yaşlanmanın sebebiyle ilgili, çok sayıda mekanizma bildirilmiştir ve bu konu ile ilgili 300'den fazla teori bulunmaktadır.
Yaşlanma olgusuna dini açıdan bakacak olursak; “Allah ki sizi güçsüz yarattı, sonra zayıflığın ardından (size) bir kuvvet verdi, sonra kuvvetin ardından da zayıflık ve ihtiyarlık verdi. Allah dilediğini yaratır, O, bilendir, gücü yetendir.” Rûm Sûresi(30) 54. Ayet "Sizleri yaratan O' dur. Yaşlılık dönemine ulaştıracak, ömrünün son demlerindeki düşkünlük haline, bildiği şeyleri bilemeyecek hale geleceği günlere ulaştıran da O'dur" (Nahl, 70)
Dini ve ilmi açıdan baktığımız zaman yaşlanmanın önüne geçilemez, ama fiziksel ihtiyarlamanın olumsuzluklarının önüne geçilebilir. Yaşlanmanın tüm belirtileri yavaşlatılabilir, hatta doğru bir şekilde yapılandırılan beslenme tarzı ile kaliteli yaşam süresi uzatılabilir.
Yaşlanma sürecinde metabolizma yavaşlar ve vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddeleri değişir. Uzun ömürle ilişkili belirli gıdalar veya gıdalardaki besin öğeleri henüz tanımlanmamış olsa da, antioksidanlar açısından nispeten zengin gıdaların tüketiminin, yaşam süresinin uzatılmasına olumlu etki yaptığı birçok araştırma sonucunda tespit edilmiştir.
Dengeli beslenme, yaşlılıkta bu değişen gıda ihtiyaçlarını karşılamak için önemlidir. Protein, vitaminler, mineraller ve lif gibi besin maddeleri, vücudun yaşlanma sürecinde ihtiyaç duyduğu önemli bileşenlerdir. Bu besin maddelerini yeterli miktarda almak, vücudunuzun sağlıklı bir şekilde yaşlanmasını destekler. Hangi besinleri ne kadar, nasıl alacağımız, yaşlılıkta ortaya çıkan hastalıklarla bitkisel tedavi yöntemlerini nasıl kullanacağımız konularında genelde insanlar doktorlardan yardım istemekte ve bilgi almaya çalışmaktadırlar.
Oysa Üniversitelerimizde besinler ve bitkilerle tedavi(fitoterapi) konularında maalesef yeterli bilgi ve eğitim verilmemektedir. Fitoterapi uygulamaları; hastalıkları tedavi etmek, şiddetini hafifletmek, hastalıklardan korunmak, tedaviye yardımcı olmak amacıyla kullanılmaktadır. Bilimsel anlamda Fitoterapi Eğitimi sadece Eczacılık Fakültelerinin Farmakognozi Anabilim dalları tarafından verilmektedir. Yani bu eğitimi sadece Eczacılar almaktadır. Fakat hastaları muayene eden reçete yazan hekimlerdir. Bu eğitimler mutlaka Tıp Fakültelerinde de verilmelidir. Türkiye’de Fitoterapi konusunda uzman çok az sayıda hekim bulunmaktadır. Oysa dünyada bu alanda çok sayıda araştırma yapan uzman hekimler ve uygulamaya aktarılan tedavi yöntemleri var. Örneğin Almanya’da tedavi edilen hastaların yüzde 60’ dan fazlasına bitkisel ürünler reçete ediliyor. Fitoterapi uygulama ve araştırmaları hekimlerin çalışma alanına girmektedir. Ülkemizde hekimler fitoterapi konularla ilgilenmedikleri için bu saha bu alanda uzmanlığı ve bilimsel alt yapısı yeterli olmayan kişilere kalmış durumdadır.
Fitoterapi alanında tıp fakültelerinde dersler verilmeli, hekimlerimiz bu alanda tezler hazırlamalı TÜBİTAK gibi bilimsel projelere destek veren kurumlar bu çalışmalara daha fazla kaynak ayırmalıdırlar.