Zahmet çok, sonuç yok
Geçtiğimiz günlerde tanık olduğum bir olay, bana hayatın ince dengelerini ve öğrenmenin kıymetini yeniden hatırlattı. Genç bir hevesli, arıcılığa gönül vermiş. Ancak meseleye öyle bir bakış açısı varmış ki sabrın yerini acele, tecrübenin yerini kibir almış.
Kovandan aldığı yüzlerce arıyı tek tek cımbızla çiçeklerin üzerine bırakıyor. Maksat, bir an evvel polen toplansın, bal üretimi başlasın. Onun bu çabası, dışarıdan bakınca gayret gibi görünse de aslında doğanın işleyişine müdahale etmenin trajikomik bir örneğiydi. Usta arıcılar bu manzarayı izlerken tebessüm ettiler; çünkü onlar bilir ki, arı ne zaman, hangi çiçeğe, nasıl konacağını zaten doğuştan bilir.
Biz insanlar bazen bilgiyi, birkaç okuma ve izlemeyle elde ettiğimizi sanırız. Oysa asıl bilgi, zamanla yoğrulan, hata ve gözlemle pekişen bir süreçtir. Cımbızla arı taşımak, bir işi zorla hızlandırmak isteyenlerin halini simgeler. Oysa bazı şeylerin ritmi vardır; ona uymazsanız sonuç alamazsınız, sadece kendinizi yorarsınız.
Her işin bir ustası, her doğrunun bir zamanı vardır. Bilgiye ulaşmak kolay olabilir ama bilgelik; sabır, tevazu ve tecrübe ister. Hırsla değil, anlayışla yaklaşmak gerek hayata.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, emeği boşa çıkarır. Tecrübenin ve sabrın yerine aceleyle ve kibirle hareket eden, hem kendini yorar hem komik duruma düşer. Her işin bir usulü, her ustalığın bir yolu vardır.
Öğrenmeden öğüt vermeye kalkarsan, cımbızla arı taşımaya benzer: Zahmet çok, sonuç yok.
Eğer siz de hayatınızda bir şeyleri cımbızla hızlandırmaya çalışıyorsanız, belki biraz durup izlemeyi denemelisiniz. Belki de o işin ustaları, çoktan sizi izleyip hafifçe gülümsüyordur.