Bir ağaç gölgesi
2020 yılında başlayan pandemi, bize yaşamla ilgili unuttuğumuz pek çok gerçeği hatırlattı. İnsan, temel ihtiyaçlarının ne kadar sınırlı olduğunu, özgürlük sandığı bağımlılıklarını ve doğayla kurduğu bağın aslında ne kadar kopuk olduğunu fark etti.
Bir süreliğine de olsa doğaya döndü gözlerimiz. Bahçeler, balkonlar, saksılar, toprak… O unutulmuş bağlantıyı yeniden kurar gibi olduk ama ne yazık ki bu farkındalık da, çoğu şey gibi kısa sürdü. Çünkü insanın en büyük yeteneği, ne yazık ki unutmaktır.
Ormanlar yanıyor, seller kasabaları yutuyor, hayvan türleri birer birer yok oluyor. İnsanlık, doğayla savaş haline geçmiş durumda. Sadece beton dökerek, sadece mangal dumanıyla doğayla yaşanmaz. Oysa yaşanırdı… Çünkü bir zamanlar öyle yapanlar vardı. Unutmayanlar vardı. Bir ağacı kesmemek için köşk yerini değiştiren bir lider vardı bu topraklarda. Kim mi? Elbette Mustafa Kemal Atatürk.
Atatürk, Marmara Denizi kıyısındaki Yalova’yı çok severdi. Bir gün kıyıya yaklaşan yatından büyük bir çınar ağacını gördü. Gölgesine hayran kaldı ve hemen o ağacın gölgesine küçük bir köşk yaptırdı. Ancak rüzgarla birlikte çınarın dalları köşkün çatısına zarar verince bahçıvan dalları kesmek için izin istedi. Atatürk’ün cevabı tarihe geçti:
"Ağaca dokunulmayacak, gerekirse köşk yer değiştirecek."
Emir verildi. Uzun uğraşlar sonucunda köşk, raylar üzerinde 5 metre ileri taşındı. O günden beri adı “Yürüyen Köşk” oldu. Sadece yer değiştiren bir yapı değil, yerinde duran bir vicdandı aslında. Doğaya duyulan saygının, yöneticilik bilincinin, insani duyarlılığın bir sembolüydü.
Bugün ise yöneticiler, orman alanlarını betonlaştırıyor, dere yataklarına binalar dikiyor, deprem bölgelerini rantla dönüştürüyor. Ülkeler çevre anlaşmalarına uymuyor, sürdürülebilir kalkınma hedefleri sadece metinlerde kalıyor. Sanki doğa sonsuzmuş gibi, sanki bu dünya yalnızca bugünün insanına aitmiş gibi…
Oysa bizi kurtaracak olan ne lüks hobi bahçeleri ne de birkaç sembolik fidan dikimi. Bizi kurtaracak olan; vicdan, öngörü ve uygulama. Tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi.
Bir ağacı kesmemek için köşk taşıyan bir anlayışa, doğayı kutsal bilen bir liderliğe, geleceği gözeten bir akla bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Çünkü artık yalnızca köşkler değil, dünya yürütülmeyi bekliyor. Ama biz, onu betonun altında bırakmakla meşgulüz.