Trump’ın şovu çöküyor, herkes artık görüyor
Trump’ın sözde barış planının hayata geçmeyeceği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.
20 maddelik plan, ne Filistin devletini kabul ediyor ne de Hamas’ın silah bırakmasını sağlayabiliyor.
Trump’ın şovu çöküyor, herkes artık görüyor
Trump’ın sözde barış planının hayata geçmeyeceği her geçen gün daha iyi anlaşılıyor.
20 maddelik plan, ne Filistin devletini kabul ediyor ne de Hamas’ın silah bırakmasını sağlayabiliyor.
Sosyal medyada son aylarda dolaşan videoları mutlaka görmüşsünüzdür.
Gökyüzüne telefonunu doğrultup bulutların “birileri tarafından çekildiğini” söyleyenler…
“Bulutlar çalındı”
Terörsüz Türkiye sürecine neden katılmadınız?
Demiyorum elbette.
Bazı şeyleri zaman gösterir.
İmralı heyeti oylamasında komisyon 32 evetle yolu açtı.
CHP “meşruiyet kaygısı” diyerek dışarıda kaldı.
Yine en kritik yerde geri adım atan parti oldu.
Dört kişilik bir aile, geride sadece sorular bırakarak yok oldu.
İstanbul, 9 Kasım 2025’te Almanya’dan gelen dört kişilik Böcek ailesini;
Servet'i, Çiğdem'i, 6 yaşındaki Kadir Muhammed'i ve 3 yaşındaki Masal'ı, misafir etti.
Bir şehir düşünün…
Haberin sadece yayımlanmadığı, yaşandığı bir şehir.
O şehirde, yıllarca haberin kalbi Rüzgarlı Sokak’ta attı.
Oval Ofis'te bir ilk yaşandı.
Bu kez ABD Başkanı Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara Beyaz Saray'da görüştü.
Anlaşılan Trump korkularından bir nebze de olsa arınmış ya da kendini daha güvenli hissettiği evinde olmayı seçmişti.
Bir hapishane hücresinde “intihar” denilerek kapatılan Epstein Dosyası, altı yıldır her defasında yeniden açılıyor.
Jeffrey Epstein’in adı, yalnızca bir cinsel suçlu olarak değil, elitlerin sistematik istismar ağının merkezindeki isim olarak tarihe kazındı.
***
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack geçtiğimiz günlerde şöyle konuştu:
"Türkiye ve İsrail savaşmayacak. Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir işbirliği göreceksiniz."
Kulağa diplomatik, hatta barışçıl bir mesaj gibi geliyor.
Ankara’nın temposu her geçen gün değişiyor. Sosyal yaşam için yapılan planların rotası artık farklı. Neredeyse her sokak kahve kokusuyla dolu.
***
Hiç ummadığımız meskun mahaller, eski yerleşim yerleri ve kendini, cazibe merkezi olarak inşa eden semtler... Bu saydıklarımın hepsi ve daha fazlası Ankara’ya yeni bir kültür, yeni bir ahenk getiriyor.
“Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.” Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ekim 1923
Cumhuriyet bir gecede doğmadı. Cumhuriyet, yıllarca süren milli mücadelenin, savaşların, açlığın, yoksulluğun, gözyaşların ardından geldi.
En önemlisi bitmeyecek bir umudun en güzel hediyesi oldu.
ABD Başkanı Donald Trump, şişirilmiş hayallerine bir yenisini daha ekledi.
Trump, 8 ayda 8 savaş bitirdiği palavrası bahsinde, kendisiyle hemhal olmaya devam ediyor.
Suriye’de dengeler yeniden şekilleniyor.
SDG lideri Mazlum Abdi’nin Şam’la yaptığı “Ön Anlaşma” sahadaki uzun belirsizlik dönemini sona erdiren bir adım olarak görülüyor.
Fakat hala çözülemeyen pek çok başlık masada...
Bizler Ankara’yı dalından düşmeden sevenleriz. Dalında, nazik, kendi halinde salınan haliyle. Oysa ki; gülcemali düştü bu kentin trafik keşmekeşine...
***
Ankara o dingin sonbahar sabahlarını bıraktı artık. Yeni bir yüzüyle tanışıyoruz.
Efendim; bir küçük boy pet şişe su 80 lira olursa; o ülkede mesele sadece ekonomi değildir.
Bu, bazen dönüm noktası olur, bazen de sessizce kabullenilen yeni bir normal.
Belki de mesele, ekonomiden çok "değer" kavramının değişmesidir.
Gazze’de zaman durmuş durumda. Dünyanın geri kalanı güneşli sabahlara uyanırken, Gazze’de her gün, aynı karanlık başlıyor. İki yıl geçti deniyor ama orada takvim işlemiyor. Her bombada bir çocuk, her sessizlikte bir vicdan gömülüyor.
Bir şehrin geleceği toprağa karıştı. Toplamda 67 binden fazla insan, dünyanın gözü önünde yok edildi. Ve hala öldürülüyorlar. Daha fazlası var, eksiği yok. Gazze’de hayat, rakamlarla değil, yitirilmiş nefeslerle ölçülüyor.
Bu planın adı: Cezasızlık Bu planın uygulayıcısı İsrail ve onun gibileri: Terörist ve zalim devletler...
İçimiz, özlediğimiz duygularla doldu taştı. Sanki biz Amerika’da değil, dünya bizim ülkemizdeydi. Uzun zamandır hissetmeyi unuttuğumuz birçok duygu geri döndü.
Görüntüler güzeldi, espriler şahane, nüktedanlık sınırsızdı. Bir de Netanyahu’nun sahnede tuş olması… Tadından yenmezdi.
BM Genel Kurul görüşmelerinden söz ediyorum;
İngiltere, Avustralya, Portekiz ve Kanada’nın ardından Filistin’i resmen devlet olarak tanıyan ülkeler arasına Fransa da katıldı.
BM’de Filistin’i tanıyan ülkelerin sayısı 157'ye çıktı. Sayının daha da artması bekleniyor.
İsrail, kuruluşundan beri kendisini destekleyen batılı devletler nezdinde tarihte ilk kez bu denli refüze edildi. ABD’nin kanatları altındaki Soykırımcı İsrail devleti, ilk defa dünyada yalnız kaldı. İsrail, batılı ve ABD'nin desteğini aldığı ilk günden bu yana böyle bir duruma düşebileceği hayal bile edilemiyordu!
Ekran karşısına oturma zamanı geldi. Yeni sezonla birlikte sadece dizi izlemeyeceğiz, toplumsal algının nasıl yönlendirildiğini de göreceğiz.
Yaz günlerinin sona ermesiyle, diziler akşamlarımızın paydaşı olmak için yeniden bizimle. Diziler, yenileriyle beraber, sadece eğlence sunmakla kalmayacak; toplumun gündelik algısını şekillendiren yenilenmiş bir mecra olmaya devam edecek.
Diziler, sadece hikaye sunmakla kalmıyor, toplumsal davranışları da şekillendiriyor. Bu kurmaca deryaları, toplumsal davranışların, ilişkilerin ve değerlerin öğretildiği bir saha olarak da karşımıza çıkıyor.
İnsanoğlu geleceği planlıyor; Mars'a, yapay zekaya, dijital mucizelere odaklanıyor. Hatta yıldız satın alıyor ama bir kadının evinden sağ çıkıp çıkmayacağı hala güvence altında değil.
İşte modern dünyanın en sarsıcı çelişkisi! İlk insanlı Mars görevini 2030 olarak belirleyen insanlık, maalesef hala kadınların yaşama hakkını korumaktan aciz. Ne yazık ki bu bir tesadüf değil bu bir tercih...
Dünyada yapay zeka, uzay projeleri, dijital dönüşümler konuşuluyor, etkileri hayatımızda giderek geniş yer kaplıyor ama biz hala kadınların yaşama hakkını konuşuyoruz.
Türkiye'de belediyecilik Tanzimat Dönemi’nde başladı.
O dönemdeki ilk amaç, modernleşme ve modern şehir kurma ihtiyacının artık zaruri hale gelmesiydi.
Belediyecilik deyince hala aklımıza ilk gelen "hizmet" kavramını temsil ediyordu.
Ah be... Kırıcı olmadan nasıl dile getiririm bilmiyorum ama içimi rahatlatan bir durum var: "Hayat devam ediyor ve çok şükür ki iyi insanlar hala bizimle."
Son cümle gibi görünse de aslında bu bir başlangıç.
Gökyüzüne bakıp bir buluta anlam yükleyecek kişisel gelişim süreçlerinden çoktan mezun olduk, elimizde belgemiz, toplumda insan olacak yer arayışımız elbette hep devam ediyor. Bulunca konuşlanacağımız bir deniz kenarı; ya da kırsal metropol hayalimiz de baki elbet.