Çok "havalı" bir haftaydı

Sima Güleser Polat

Sima Güleser Polat

Tüm Yazıları

İçimiz, özlediğimiz duygularla doldu taştı. Sanki biz Amerika’da değil, dünya bizim ülkemizdeydi. Uzun zamandır hissetmeyi unuttuğumuz birçok duygu geri döndü.

Görüntüler güzeldi, espriler şahane, nüktedanlık sınırsızdı. Bir de Netanyahu’nun sahnede tuş olması… Tadından yenmezdi.

BM Genel Kurul görüşmelerinden söz ediyorum;

-Zirvedeydik.

-Biz konuşulduk.

-Havalıydık.

Alınan güzel kararlar, varılan uzlaşmalar ve elbette barışa ermesi için iyi olan tüm kalplerin birleştiği Filistin meselesi en kıymetli başlıklarındandı.

Beyaz Saray’daki Erdoğan-Trump görüşmesi ise ülkemiz için adeta bir gövde gösterisiydi. Washington’da en iyi şekilde ağırlandık. Trump çocuklar gibi şendi. Davranışları, bir şey isteyen bir çocuğun, bunun mümkün olması için her türlü sempatikliği göstermesine benziyordu.

Bir masal karakteri gibiydi:

Bir yandan sert, zalim bir Rumpelstiltskin

Bir yandan da şarkı söyleyen, avuçlarını ovuşturarak dans eden yine zalim bir Rumpelstiltskin

Asla sempatik değil ama kesinlikle sempatik!

Yakasına taktığı rozet ne kadar ciddi görünürse görünsün, sanki bize “Ben size F-35’lerinizi vereceğim” diyordu. Masada duran Boeing maketi de aynı gösterinin parçasıydı.

Ve o sandalye jesti…

İzlerken kendimi bir anlığına “lady” gibi hissettim.

Diplomasinin bu haftaki dekoru bir tiyatro sahnesini andırıyordu.

Ama bu kez biz hem sahnedeydik hem de sahneyi yönetenler arasındaydık.

Tabii kuliste de çok tuhaf anlar da yaşandı. Mesela Trump’ın yakın dostu Tom Barrack’ın “Erdoğan’a meşruiyet verelim” sözleri…

Sanırsınız Meşruiyet Amerikan pazarında satılan bir mal!

DJ Trump’ın dublajcısı olarak küstah bir sözle Türkiye’mize nizam vermeye çalışmış…

Hadi oradan Washington madrabazı!

Sonradan “Ben aslında saygıdan bahsettim” diye açıklasa da; Barrack da haftanın “Çevir kazı yanmasın Oscar”ını aldı.

Ve gelelim Netanyahu’ya

İsmini anınca aklıma yahu ile biten bir sürü söz geliyor o ayrı!

BM kürsüsünde konuşurken salonun boşalması yetmedi, bir de kendi mezun olduğu lisenin öğrencileri dilekçe verip “Onun gibi olmak istemiyoruz” dedi. Yani adam hem uluslararası arenada "tuş" oldu, hem de okul panosundan silinmek üzere. Bir lider için “çifte tuş” diyebiliriz.

Geber yahu!

Kısacası bu hafta, biz hem sahnedeydik, hem kulisteydik, hem de seyirci salonunun en önünde yerimizi aldık. Ve itiraf edelim…

Çok havalıydık!