Zamanın ruhu!
Yirmi yıl ve daha fazla hapis cezası uygulanacak suçlarda; olağan zamanaşımı süresi 10 yıldır. Olağanüstü zamanaşımı süresi ise 15 yıl olarak belirlenmiştir. Müebbet hapis cezasının uygulanacağı suçlarda; olağan zamanaşımı süresi 12 yıl 6 ay olarak düzenlenmiştir. Olağanüstü zamanaşımı süresi ise 18 yıl 9 aydır.
Bu durumun nasıl ve ne şekilde uygulanacağına elbette mahkemeler karar veriyor. Yani suçun niteliği burada oldukça önemli. Buradan bakınca gezi davası ile ilgili başlatılan soruşturmalarda uygulanması gereken cezalar ve isnat edilmesi muhtemel suçların nitelikleri açısından gezi protestoları bir çeşit kalkışma olarak sınıflandırılacağı gibi bir sonuç çıkıyor.
Neticede üzerinden geçen süre bugün itibari ile 11 yıl civarı.
Öyle olunca da kamuoyu doğal olarak bazı sorular soruyor. Neden bu zamana kadar gezi olaylarında yer alan isimler hakkında herhangi bir şey yapılmadı diye. Zaten o günlerde kendilerini protestoların içinde oldukça net şekilde gösterip ifade eden insanların bir kısmı da kandırılmış olarak kabul ediliyor anlaşılan.
Çünkü o isimlerin bir kısmı şu anda hükümetle oldukça yakın durumdalar. Buradan isimlerini yazarak başka bir polemiğe girmek gerekmez. Ancak o fotoğraflarda adı çözüm süreci olmayan yeni sürecin en etkili isimlerinden Sırrı Süreyya Önder de orada gayet net şekilde görünüyor.
Bütün bu durum içinde bundan çok kısa süre önce son derece büyük rakamlarla hükümet tarafının son derece destek verdiği dizilerde yer alan isimlerin de fotoğraflarda olduğu açık. Bu durumda ne olacak göreceğiz. Adalet konusunda birçok kafasında oluşmaya başlayan istifamlar bu gün bambaşka boyutlara doğru gidiyor. O isimlerin bir kısmı bir kalkışmayı organize etti, bir kısmı da içinde yer aldı ise, diğer bir kısmı yani bugün muteber olanlar da onların arasına sızmış ajanlar mıydı mesela. Ya da onlar da kandırılmışlar mıydı.
İnsanların akıllarında bu tarz şüpheler oluşturan sistem sorunu duruma itiraz edenlerin ellerini oldukça güçlendiriyor. Çünkü olayların ortaya çıktığı zamanlarda da henüz bu sistem, bu koalisyonlar yoktu. FETÖ o zaman bu tip organizasyonları yönetebilecek bir güce kesinlikle sahipti. Çünkü muteberdi.
Şimdi de o olayların içinde fotoğraf verenlerden bir kısmı hala muteber, bir kısmı ise ağır suçlu olarak algılanıyor. İşin hukuki tarafı konunun uzmanlarına bırakılmalı. O bakımdan oraya girmek istemiyorum ama ‘zamanın ruhu’ konusunda burada da çok önemli belirleyiciler oluşuyor.
Benim sosyal medya mücahitleri şeklinde tanımladığım bir çok isim 15 Temmuz sürecine kadar yazıp çizdiklerini unutmuş görünüyorlar. Çözüm süreci denen şeye ihanet süreci diyenlerle o gün çözüm sürecini sonuna kadar destekleyenler de aynı yerde duruyor mesela.
Bütün bunlar bize gösteriyor ki istisnalar hariç nerede ise çok büyük bir kalabalık olarak zamanın ruhuna uyum sağlamak konusunda son derece başarılı bir toplum olmuş durumdayız.
Artık bu olup bitene son derece çabuk uyum sağlayabilme ve hemen gereken şekilde tepki verme yeteneğine sahip hale gelen kalabalığın gördüğü itibarı yazıp çizip durmanın da anlamı kalmadı zaten.
Türkiye’de siyasete yön verenlerin bu tip sosyal medya bukalemunları olması, her seferinde gücün yanında konumlanmaları konusunda bir şeyler yapmak gerekiyor diye düşünüyorum bazen ama o bir şeyler yapmak cümlesini yazarken bile şunun farkındayım Eğer bir gün bu olup bitenlerden dolayı da pişman olunması ve bu günlere karşı çıkılması bu günlerin yanlış olduğunun söylenmesi gerekirse o zaman da en önde onlar olacaktır.
Ülkede yapılması gereken en önemli şey sırf bu sebeple zamanın ruhunun değil, kesin ve net kuralların olması bu kuralların istisnası olmamasıdır. Eninde sonunda istisnası olmaya çalıştığınız kurallara ihtiyaç duyabiliyorsunuz çünkü.