Sistem mi kişi mi tartışıyoruz?
Bugünden duyulan endişe ve memnuniyetsizlik, genelde geleceğe dair bir ümitle beslendiği takdirde bugün olanı değiştirme inancını da besler. Ya da tam tersi olabilir yani bugünden duyulan memnuniyet geleceği de muhafaza etmek adına değişime karşı çıkma potansiyelini besler.
Bu iki durumun aynı anda aynı coğrafyada yaşayanlar arasında yaşanması anormal değildir. İçinde bulunulan durumdan memnuniyet duyanların ve duymayanların olması son derece normaldir. Bu durum ne kadar da bilinçli ve bilinçsiz toplum diye ayrılmaya müsait olsa da gerçek pek öyle değildir. Daha çok idealize edilen durum toplumsal değil şahsi olur. Ama bunu dillendirmek gerçek fikrini açık etmek kimsenin pek işine gelmez.
Elbette bu iki taraf arasında ve tarafların kendi içinde, zaten o bilinç düzeyleri arasında da bir eşitlik ya da yaklaşık olma durumu yoktur. O zaman asıl sebepleri gizleyen daha büyük kalabalıkların olduğunu kabul etmek gerekir.
Yani asıl sebep kişiseldir. Kendi taleplerinin, ötekinin taleplerinden daha kutsal ve ideal olduğuna en çok kişiyi inandıran taraf diğerini yener. Bu durum değişimin olup olmayacağını anlatır. Bu yengi yenilgi meselesi de tamamen görecedir. Talepleri besleyen araçlar da zaten tarafların egemenlerince belirlenir. O araçların ne kadar gerçek olduğu kalabalıkların zihnindedir. Kalabalıkların inanmaya hazır oldukları ve inanmayı tercih ettikleri cümleler tespit edilerek bir propaganda dili gelişir.
Şimdi buraya kadar son derece sıkıcı şekilde anlatmaya çalıştığım durumun içinde bulunduğumuz zamanla ne alakası olduğunu anlatmaya çalışayım.
Dünyanın neredeyse tamamında geçerli olduğunu düşündüğüm yukarıdaki bölüm, Batı tarafında insanların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını daha adil karşılayabilmeleri sağlanarak aşılmış gibi duruyor. Bu bir ideal durum değil elbette ama rıza oluşturmak açısından çok daha elverişli ve adil olduğu söylenebilir.
Bizdeki rıza oluşturma durumu ise bunlara bile ihtiyaç duymayacak boyutta ve biz bunu çok uzun zamandır yaşıyoruz. Çözmek egemen tarafların hiçbirinin işine gelmiyor. Beslendikleri kaynakları kurutmak istemiyorlar. Elbette siyaset bu açıdan ilk mesul pozisyonunda ama egemen dediğimizde hem siyaseti besleyen hem de oradan beslenen güçleri de unutmamak gerek.
Zaten neredeyse çözümün tam olarak sağlandığı huzurlu bir zaman dilimi geçirmeyi çok uzun zamandır unutan bu toplum kendi çözümüne ulaşmayı reddediyor olmalı. Başka bir açıklaması varsa dinlemeye hazırım ama bu konforu başından beri besleyen kalıplardan başka bir açıklama rica edeceğim. Benim aklıma gelmiyor ne yazık ki.
O zaman hemen önümüzdeki duruma bakalım yine, nasıl olsa diğer konularla ilgili de hep aynı yerden besleniyoruz. Bizim adımıza bizim için en iyisini düşünen ve bilen siyaset kurumunun içinde bir istisna arıyoruz. Ama bu istisna yine çoğunlukla bir kahraman halinde görünüyor bize. Oysa bizim bir kahramandan çok bizden birine ihtiyacımız var. Zaten o kahraman diye tanımladığımız her siyasi ismin başlangıç noktası bizden biri oluyor ama bunun değiştirilmesi için de tek yol, o bizden birinin kahramanlıktan feragat etmesi gibi duruyor.
Sistemin bir kahramana ihtiyaç duymayacak kadar kurallı bir hale getirilmesinden bahsediyorum. Lakin bu kuralların da çoğunluğa rağmen azınlığın da haklarını koruma yükümlülüğünden. Aklımızdan geçirdiğimiz en mükemmel rejimin adından daha önemli olan tarafı, her insanın haklarının korunduğu bir rejim olması olacaktır.
Bu durumda yapılması gerekeni aslında hepimizin bildiğinden eminim. Ama alışkanlıklarımız bunu dile getirmemizi engelliyor. Toplumsal ve kişisel menfaatlerimin ortak noktalarını bulmak zorundayız ki bu aslında o kadar zor değil. Elbette bunu idealize edilmiş bir şekilde yakalamak neredeyse artık imkânsız. Yine de ona yakın bir toplum sözleşmesi oluşturabiliriz diye umut ediyorum. Bizi kim yönetsin tartışmasından bizi ne yönetsin kararına ulaşacak yolu bulmalıyız.
Onu bulduktan sonra o bizi yönetmesini gerçekten talep ettiğimiz sistemin uygulayıcısını seçmek daha kolay olacaktır. Zaten şuan başta sosyal medya olmak üzere her türlü egemenin de engellemeye çalıştığı durum budur.