Gündüz kuşağı programları

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin’in gündüz kuşağı programları ile ilgili birincisi eylül ayında, ikincisi de kasım ayında yapılmış açıklamaları ve onların medyaya yansıması aşağıda. Yaşananlardan kendilerinin de oldukça endişeli olduğunu söylemiş Sayın Başkan, hatta o zaman konu ile ilgili şikayetlerin çokluğunu da rakam vererek anlatmış. 26 binden fazla şikayetten bahsetmiş. Yasakçı bir izlenim vermek istemediklerini de söylemiş.

"Artık kantarın topuzu iyice kaçtı. Yapıcı ikazlarımız görmezden gelindi," diyen Şahin, "Artık son aşamaya geçiyoruz. 'Yasakçı RTÜK' eleştirilerine aldırmadan bu programlarla ilgili sert ilke kararları belirledik" diye konuştu. Şahin ayrıca, söz konusu programları yayınlayan kanalların üst düzey yöneticileriyle Ankara'da toplantı yaptıklarını ama sonuç alamadıklarını ifade etti.

Narin cinayeti ile ilgili haberler konusunda da Ebubekir Şahin: "Söz konusu aile üzerinden genel olarak aile ve akrabalık ilişkileri zedelendi. İzleyicide travma oluştu."

Şahin, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) yaptığı konuşmada sıklıkla tartışmalara konu olan programlarla ilgili 2021'den bu yana 26.998 şikayet aldıklarını bildirdi. "Bu, bizim toplam şikayet oranımızın yüzde 13,4’ü," dedi.

"Gündüz kuşağı programını ‘muhalif’ veya ‘muhalif olmayan’ bütün kanallar yapıyor. Gündüz kuşağı programları en çok reyting alan programlar, en çok para getiren programlar, en çok izlenen programlar, en çok da şikayet edilen programlar."

"Bundan sonraki süreç artık son noktadır. ‘Değişen bir şey olmuyor’ denirse, nihayetinde bir kanuni düzenlemeyle birlikte bunun tamamen kalkacağını arkadaşlarımız da biliyorlar ve bunun bilincindeler."

Şimdi bunları okuyunca iki konu ile ilgili olarak benim kafam biraz karıştı açıkçası . Mesela bu yasakçı olmama hassasiyeti konusunda RTÜK açısından tam olarak kastedilen, ne olabilir mesela. Bir de bu muhalif ve muhalif olmayan kanallar şeklindeki ifade ile tam olarak ne demek istenmiş olabilir.

Aslında o iki ifade birlikte değerlendirilmeli gibi. Yani muhalif kanallar tek başına yaptıkları fiillerden dolayı ceza alıyorlar ama bu fiil ortak olduğu için biraz sıkıtı oluyor mu demek bu acaba?

En son yaşadığımız Zahide Yetiş’in programında yaşanan olaylar mesela, bu açıklamalardan sonra oldu. Daha önce de benzerleri genelde Sayın Başkan’ın muhalif olmayan kanallar diye tanımladığı kanallarda oluyordu.

Mesela Müge Anlı tarafından yapılan programlar gündemde idi bir dönemde. Orada yayınlanan programlarda ortaya çıkan suçlular, daha sonra tutuklanıyordu.

Bir kere kolluk ve Adalet kurumlarının haberi bile olmayan bir sürü olayı(suçu) deşifre ediyor gibi görünüyor bu tarz programlar . Bu şekilde birçok suçlu insan, o programlar sayesinde cezaevine girmeden önce kısa süreli de olsa şöhreti tadıyor. Bir çok mağdur da yan komşusuna söylemeye çekindiği şeyleri milyonların gözü önünde dile getirip gündemi işgal etmenin keyfini sürüyor.

Sonra ilgili Devlet güçleri programı takip ederek memleketin derin yaralarına parmak basma fırsatı buluyorlar.

Mesela orada da bir Palu ailesi olayı ile Anlı görev bilinci ile hepimize örnek olmuştu. Bütün ülke gündüz kuşağında canlı canlı rezilliğin son noktasına şahit olmuştuk. Konu uzadıkça dizi film tadında bir hal almıştı.

Savcı tarafından sorgulanması gereken insanlar günlerce tv ekranlarında. Patlamış mısır eşliğinde Brezilya dizisi izleyen bir memleket ahlakçı bir ülkede bütün bunların nasıl ve neden yaşandığını hiç düşünmeyi denemedi.

Her seferinde daha ne olabilir ki diye düşünen insanlar için yeni versiyonlarla karşılaşacağız gibi. Sayın Başkan tarafından ifade edilen yandaş ya da muhalif meselesi ise bambaşka bir konu. Muhalif kanallar da bunları yapsa aynı müsamahayı görecektir kimse merak etmesin. Bu ahlakçı bakış açısının bu tarz çürümeleri ekranlara yansıtarak kendisini haklı çıkarmak gibi bir tercihi var çünkü.