Faiz terörü: Bir söylemin evrimi

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Yeni Şafak gazetesi, “Sıra faiz teröründe” ifadesi ile bildiğiniz gibi devam ediyor. Ekonomi sayfalarında, yüksek faizin üretimi, yatırımı, istihdamı “adeta terör gibi tehdit ettiğini” anlatan uzun haber, yalnızca iktisadi bir eleştiri değildi. Daha derin, daha politik bir anlam taşıyor.

SÖYLEM NEREDEN NEREYE GELDİ?

Yeni Şafak’ın faiz karşıtı dili yeni değil. 2023’te faiz “günah ve haram” olarak tanımlanıyordu. 2024’te söylem daha ekonomik gerekçelere kaydı: “Faiz artışı çözüm değildir” manşetleri atıldı. 2025 başında ise iş dünyasının krediye erişememesi üzerinden “faiz lobisi” eleştirileri yapıldı. Şimdi, Temmuz 2025’te, faiz doğrudan “terör” ile eşleştiriliyor.

Terör kelimesinin çağrışımı aslında oldukça aşikardır ve bu neyin yanında yazılırsa yazılsın yanına yazıldığı ifadeyi tartışılamaz şekilde mahkum eder. Bir gazetede “terör” kelimesini manşete taşımak tesadüf değildir. Bu kelime, okurun zihninde yalnızca bir tehlike değil, bir düşman imajı oluşturur. Faiz artışını savunanları artık “farklı bir iktisadi görüş” değil, adeta “ülkenin geleceğini hedef alan” unsurlar gibi göstermeye yarar.

Bunları bu şekilde yazınca da insanlar okuduklarında faizi savunanlar olarak bizim gibileri işaretler belki ama faizin çok kısa bir zaman önce nasıl ve ne amaçla indirildiğini ve sonuçlarını hemen herkes hatırlar. Hatırlamayanlara da şu cümle sanırım hatırlatır. “Bu operasyonu kimin adına çektiniz”?

Bu manşetten sonra oluşan değişiklikler ile enflasyon değilse de faizin düşürülmesi için yapılan görev değişikliklerini de herkes hatırlar. Dahası bu konuda gazetenin bir kısmı doğru, ama bir kısmı da yanlı olmak üzere bir çok haberle ekonomi yönetimini yönlendirme hamlelerini hatırlıyoruz. Ama bu sefer ilk kullanılan o operasyon ifadesinden bile ilginç bir ifade seçilmiş gibi duruyor.

KİME KARŞI BU SÖYLEM?

Dikkatle bakıldığında bu söylem yalnızca muhalefete değil, iktidar içindeki farklı ekonomik yaklaşım sahiplerine de yöneliyor. Bugün Merkez Bankası’nın ortodoks politikalarını savunan bazı bakanlar, bu “terör” söylemiyle dolaylı olarak hedef alınıyor. Haber dili, faizi artıranları “vatansever olmayan” bir kategoriye yerleştiriyor.

Faiz burada ekonominin bir aracı olarak değil, dinsel ve ideolojik bir yaklaşımla tanımlanıyor. Dinsel olarak azı çoğu bölümünün konuyla ilişkisini bilmiyorum. Bilenler o bölümü izah ederler diye düşünüyorum.

Faiz tartışması Türkiye’de uzun süredir sadece teknik bir karar olmaktan çıktı. Faiz, Yeni Şafak’ın manşetlerinde bir ekonomik araç değil, ahlaki, dini, ideolojik ve artık güvenlik temalı bir kavrama dönüştü. Bu dönüşüm, ekonomik rasyonalite tartışmasını imkânsızlaştırıyor.

Dahası bu sefer tam da, adım çözüm olmayan süreçle bir kez daha bittiği söylenen terörle ilgili ilk görüntülerin geldiği günün akabinde kullanılıyor bu başlık. “Faiz terörü” faiz artışı destekçilerinin ya da makroekonomik denge gözetenlerin, terör gibi lanetli bir kategoride sunulmasına kapı açıyor. Bu dil siyaseten etkili olabilir ama toplumsal kutuplaşmayı, iktisadi akıl yürütme alanını ve yönetimde karar alma çeşitliliğini daha da daraltır.

Ekonomik terimleri “terör” gibi mutlak kötülük sembolleriyle tanımlamak, kamusal akla zarar verir, ötesinde gereklilikler ve çareler üzerinde konuşmayı da imkansız hale getirir. Tartışma yerini korkuya, bilim bir çok sefer olduğu gibi yerini ideolojiye bırakır. Oysa Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, korkmadan tartışabilmek. Mümkünse de faizden önce enflasyonu ve tabi zekatı konuşabilmek ve tartışabilmek.

Ama dediğim gibi bu ilk kez olan bir şey değil. 2023 ve 2024 den birkaç başlık örneği mesela şöyleydi, “ Faiz belası, faiz artışı çözüm değil” . 2025 Mart ve Nisan aylarında “Faiz ekonomiyi boğuyor, Faizle enflasyon düşmez” şekline dönüştü. Haziran 2025 de “Faiz lobisi yine sahnede ve “Faiz kararı esnafı vurdu” ifadeleri kullanılmıştı. Esnaf konusuna katılsam da orada da ‘vurdu’ bölümüne takılmıştım daha çok.

Şimdi de günün anlam ve öneminde binaen son başlıkta geçen terör kelimesinin kullanılmış olması dikkatimi çekse de ben yeniden konuyu ekonomistlere bırakmayı tercih ediyorum.