Bu sefer, o sefer…

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Muhalefeti daha önce de bundan çok daha bir arada ve güçlü görmüş olabiliriz aslında, hatta o zamanlarda bir yüzde 51 şartı bile yoktu. Defalarca bir araya gelerek bu iktidara karşı birleşen muhalif halkın arkasına takılarak "bu sefer tamam" dediler.

Azımsanmayacak, hatta gerçekten önemsenecek kalabalıklar topladılar. O zamanlarda da bu söylemlerine itiraz ettim yine edeceğim ve yine birileri bana "kripto AKP'li" diyecek ama sanırım birilerinin bunları yazması, söylemesi gerekiyor.

Yüzde 50 artı bir kişi sisteminde, belki karşıtlık üzerinden konsolide oluşturmak daha kolay olabilir ama bunun tam tersi de doğrudur. Dahası kalabalıkların alışkanlıkları önemlidir. Genç neslin a-politik tavrını bir umursamazlık olarak değerlendirmekteki ısrar onları gerçekten umursamaz bir hale de çok çabuk getirebilir.

Zaten şu aralar idealist tavırları ülkeyi terk edecek birikime sahip olmak gibi bir yöne evirilmiş gibi duruyor. Kişilere bağımlı siyaset üretimi gençleri o kişiler için çabalıyor gibi gösterebilir belki ama ne yazık ki aslında durum öyle değildir. Genç nesiller bizden farklı olarak ezberlerinden çıkmayı tercih ediyor görünüyorlar olsa da bunu yapanlara dikkat ederseniz, çoğunluğu iyi eğitim alanlar ya da iyi eğitim almaya devam edenlerden oluşuyor.

İtiraz kültürümüz bile 1980 öncesinin söylemlerini içeriyor. İtiraz edenlere karşı duranlar da aynı söylemleri kullanıyor ve bu en çok onların işlerini kolaylaştırıyor. Bir dil revizyonuna ihtiyacımız var, bunu o gençler yapamaz, iktidar ise yapmaz.

Bu dilin her versiyonu ile uzun zamandır iktidarda kalmayı başarmış durumda. Şu aralar daha önce iktidar içinde yer almış AKP’nin kurucusu olmuş, bakanlık, vekillik yapmış bir kısmı şimdi dışarıda kalmış, bir kısmı hâlâ sistemin içinde olanların itirazlarına denk geliyoruz. Bunlar muhaliflerce çok önemseniyor ve medya da kullanılıyor.

Ama, bir hükmü var mı seçmende bir karşılığı var mı işte onu aslında bizim gibi konuyu analiz edenler dahi biliyor. Mesele sistem değişse de değişmese de her seferinde, her türlü koalisyonu açık ya da zımni olarak oluşturabilen ve bu sayede koalisyonsuz gibi görünen bir partinin en azından dışarıdan bir destek almadan seçime girmesini sağlamak ama bir türlü olmuyor.

23 yıla bir bakın isterseniz, ne demek istediğimi daha kolay anlayacaksınız. Başlangıçtan bugüne kendisi dahi çok büyük bir koalisyon olan iktidar yeni sistemle de açık ittifaklarla yoluna devam ediyor. Bu yolu yürürken bileşenleri defalarca değişmiş bir iktidar bu, en büyük yeteneği de bu.

Artık bunları yazıp konuşmanın da bir anlamı kalmadı, çünkü ilk çözüm sürecinin ardından en ağır ifadelerle karşı çıkanlarla, o gün çözüm sürecinin parçası olanlar ve onları destekleyenler dahi bugün bir arada yer alıyor.

Bu sefer öyle bir noktaya evirildi ki durum oy verenlerin dağılımı ne şekilde olursa olsun oy alanların sandalye sayıları ile oy verenlerin emanetleri her an yeni bir Türkiye’ye uyanmamıza neden olabilecek gibi görünüyor.

Ortada bazı çekinceler olsa da yeni sisteme uyum sağlayabilecek bir uzlaşma versiyonu her an meclis aritmetiği tarafından bize dikte edilebilir. Şimdi yine birçok sefer olduğu gibi itirazlar yükselecektir. Buna asla izin vermeyeceklerini söyleyenler hem meclis içinden hem de meclisin dışında bırakılanlardan duyulacaktır.

Ama birçokları bu “Barışa” engel olan kişi olarak anılmak riskini göze almak yerine bazı düzenlemelerin altını çizerek itiraz etmeyi yeteri buluyor farkındaysanız. "Şurasını düzeltelim ama burası olmaz" şeklinde bir yaz geçireceğiz. O arada elbette enflasyonu, işsizliği, eğitimi, sağlığı falan biraz ihmal etmek de mümkün.

Ama asıl önemli olan daha düne kadar ittifak halinde olanların bu kadar kolay dağılarak bir kısmının diğer tarafa geçmiş olması bence. Farkındaysanız o konuda ne konuşan ne de yazan çizen var ana akım medyada. Kendilerinin de söylediği gibi çok daha önemli işleri var bir kısmının. Bakalım bu sefer kimi başkan yaptırmayacaklar?