Birleşik Devletler teorisi
Bileşik kaplar teorisi aklına gelenler teorinin bir taraf dolarken diğer tarafın boşaldığı şeklindeki basit izahını da hatırlarlar sanırım.
Son günlerde hem iş dünyasında hem siyasi analizlerde ilginç bir kavram dolaşıyor: Türkiye Birleşik Devletleri. İlk duyulduğunda kulağa iddialı geliyor. Kimine göre bu söylem, Türkiye’nin bölgesel liderliğini federal ya da konfederal yapılar üzerinden genişletmesi anlamına geliyor. Kimine göre ise ABD benzeri bir eyalet sistemi kurulmasının ön adımı. Bu tartışmalar durduk yere çıkmıyor. Son yıllarda, ABD’de Türkiye üzerine konuşan isimlerin açıklamaları dikkat çekici:
Thomas Barrack, Ortadoğu yatırım piyasalarının en etkili isimlerinden biri. Trump’ın yakın dostu ve Ortadoğu gayrimenkul yatırımlarının önemli kanallarından. Barrack, Türkiye’nin “Bölgesel finansal ve lojistik merkez olma” potansiyeline sık sık vurgu yapıyor ancak bu potansiyeli tarif ederken kullandığı ifade genellikle “Türkiye’nin birleşik yapısı ve bölge devletleri üzerindeki entegrasyon gücü” oluyor. Bu, hem içeride eyaletleşme, hem dışarıda federatif bir bölgesel birlik anlamına gelebilecek, iki ucu açık bir tanım.
Gaye Erkan, Wall Street’teki deneyimlerini Merkez Bankası başkanlığı sırasında “kurumsal akıl” olarak aktarmaya çalıştı. Onun Türkiye’ye dair temel vurgusu, “Küresel yatırımcı güveni için öngörülebilir ve sürdürülebilir bir yönetişim modeli” oldu. Bu da teknik olarak, federal ya da birleşik sistemlerin yatırımcı nezdinde daha kestirilebilir olmasıyla ilişkilendirilir. Kendisinin Türkiye’deki görevi esnasında bu ifadeleri doğrular şekilde verdiği bir mülakat dahi var zaten.
Belki de bu konuda yaptığı açıklamaların zamanından erken şekilde gündeme gelmesi nedeni ile Hafize Gaye Erkan’ın Türkiye’deki görev süresi o kadar da uzun olamamıştı. Bu açıklamaları şimdi yapsa ne olurdu o da ayrı bir konu tabi.
Burada farklı iddialar üzerinden konuyu değerlendirmek mümkün olsa da bu tip durumlarda rıza oluşturmanın iki yolundan birisi gelecek tasavvuru diğeri ise reel ekonomik güç. Zaten ikincisine ulaştığınızda aradaki çimento yönetim biçimlerine karşı rıza oluşturma meselesine gerek bırakmıyor. Burada sorun bu ekonomik güçle oluşacak olan sistemin Avrupa ve Ortadoğu'daki örneklerini doğru analiz etmeye kalıyor.
Peki Türkiye Birleşik Devletleri hangi anlamlara gelebilir?
FEDERAL YAPI İDDİALARI
Bazı siyaset bilimciler, Türkiye’nin merkeziyetçi yönetiminin, büyük ekonomik ve sosyal farklılıkları yönetmede zorlandığını, dolayısıyla eyalet benzeri yapılanmaların uzun vadede gündeme gelebileceğini savunuyor ancak Türkiye’nin siyasi kültüründe “eyalet” kelimesi bölünme, özerklik, kopuş gibi korkularla özdeşleştiği için, bu model her zaman tepki çekiyor.
BÖLGESEL KONFEDERASYON PROJELERİ
Birleşik Devletler kavramı, Pan-Türkizm ve Pan-İslamcılık projeleriyle de örtüşüyor. Azerbaycan’dan Orta Asya’ya, Kuzey Irak’tan Katar’a kadar bir ekonomik ve askeri konfederasyon fikri, hem stratejik hem ideolojik çevrelerde konuşuluyor. Burada da sorun; hangi ülkenin hangi egemenlik haklarından vazgeçeceği ve Türkiye’nin liderliği kabul ettirip ettiremeyeceği.
ULUSLARARASI SERMAYE VE JEOPOLİTİK MOTİVASYON
Küresel yatırımcılar, siyasi istikrarsızlığa karşı federal ya da konfederal sistemleri daha öngörülebilir bulur. Çünkü eyaletleşme, yerel yönetimleri güçlendirir, karar alma süreçlerini yataylaştırır, dış yatırımın önündeki bürokratik engelleri azaltır ancak Türkiye örneğinde, bu durum siyasi açıdan oldukça riskli ve toplumsal uzlaşı gerektiren bir dönüşümdür.
Hayal mi, zorunluluk mu, tehdit mi diye soracak olursanız da bunların hepsi olabilir olsa da toplumsal motivasyon Türkiye Birleşik Devletleri kavramı, şu an için somut bir devlet politikası değil. Fakat küresel finans dünyası ve bazı jeopolitik aktörlerin diline girmesi, kavramı ciddiye almayı gerektiriyor.
Çünkü; bir yandan Türkiye’nin, Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar genişleme hedefinde olan ekonomik bağlarını resmileştirme fikri var.
Diğer yandan, içerde merkezi otoriteyi dağıtacak bir federal yapının milli güvenlik açısından doğuracağı riskler var.
Barrack gibi isimler yatırım penceresinden, Gaye Erkan gibi finans teknokratları ise öngörülebilirlik penceresinden bakıyor ama halk açısından bakıldığında, mesele basit.
Birleşik Devletler olsun ya da olmasın… Önemli olan bu yapının adalet, özgürlük, fırsat eşitliği ve refah üretip üretmeyeceği.
Halk için yeni bir tabela, küresel aktörler içinse yeni bir piyasa belki de arzu edilen ama o kadar basit olmayacağı ve halk tarafından o kadar da kolay kabul edilemeyeceğini öngörmek çok daha makul