Bayram mı?
Haydi bayram yapalım, çocukluğumuza dönelim desek hep beraber el kaldırırız. Ama adına bayram ya da çocukluk demeyince geçmişe dönmek o kadar da zaman ayıracağımız ve seveceğimiz bir ihtimal değil.
“Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, avunmak istemeyiz böyle bir teselli ile” cümlesindeki gibi, hasretini çektiklerimizin daha iyisine ulaşmak arzusudur fıtratımız. Neticede yine geldi bir bayram, dayanışma dini, İslam’ın en yüksek dayanışmayı göstermemizi emrettiği zamanlardan birisi.
Yurt dışında kesilen kurbanlar sayesinde enflasyonla mücadele ediyor artık hayır yapacak olanlar. Zekat vermeyi de unutmazlar muhakkak. Yoksulluğu yönetmeye talip olanların dini bir ritüelinden ibaret değil oysa bunlar.
Ya da birer tatil vesilesinden ibaret değil, ama artık hayatını kazanmak adına sınırsız çalışarak kendisine sunulan tatil haklarını dahi değerlendirmek durumunda kalanların boş zamanlarına dönüşmüş durumda bayram. Kurbanı da vekalet esasından kestirdik mi tamam.
Neyse bu adı bayram olan ve insanların mutlu olması için vesile kılınan bu günleri herkes istediği gibi yaşar karışacak değiliz. Ama bakın bakalım haberlere mutlu olmak adına elinizde ne kadar malzeme var. Gündeme bakın, televizyonlarda konuşan insanların suratlarına bakın, gazetelere, internet sitelerine bakın oradaki haberlerden sizi mutlu edecek bayramı, bayram edecek kaç habere denk geleceksiniz.
En azından bayram da siyaset de mi tatil yapsa mesela, zaten bütün yıl canla başla sadece bizim için çalışıyor, çabalıyor, bizim için olmadık fedakarlıklara katlanıyorlar. Bence onlar da bu bayramda bir ara versinler, tatil etsinler siyaseti de.
Ya da birbirleri aralarında çözsünler meselelerini, biraz ara versinler konuyu halkla paylaşmasınlar. Bu sefer o donuk ve kimsenin birbirinden hazzetmediği hissini veren bayramlaşmalarını yayınlamasınlar. Zaten hem ekranların karşısında birbirlerine olmadık şeyleri söylüyorlar, sonra da aman yanlış anlaşılmasın diye karşılaştıklarında hürmette kusur etmiyorlar.
O zaman bize ne oluyor ki, bayramı bari bayram gibi yaşasak, kutlasak olmaz mı?
Olmaz eskiden en azından Anadolu’nun haberleşme aygıtları ile bu kadar haşır neşir olmayan yerlerinde bir zerre huzurla yaşanırdı bayramlar. Bayramlık diye bir şey vardı mesela ve çocuk ruhunun heyecanını beslerdi. Alındığı günden bayram namazı sonrasına kadar hayalini kurardı çocuklar o bayramlıkları giymenin.
Herkes alamazdı belki ama o zaman da tamir edilirdi giyilecekler, gücü yeten en güzel yemekleri yapar, tercihen kendi bahçesinde ya da bir yakının bahçesinde keserdi kurbanını. İnsanların ekonomik durumları daha iyi değildi belki ama kestiğimiz kurbanlar yerli idi. Et belki daha bile pahalı idi ama Anadolu insanı için ete ulaşmak ve yemek en azından Kurban Bayramlarında bir ritüel eşliğinde yapılabilirdi.
Kentte pahalı olan şeyler o zamanlar oralarda geçim kaynağı idi hatta. Neyse bırakalım nostaljiyi de biz Kurban Bayramı'nın tadını çıkaralım. Nasıl mı yapalım peki bunu? 3 gün en azından 3 gün haberlerden uzak duralım. Siyasilerin birbirlerine ettikleri sözleri duymayalım. Kazanan ya da kaybedenin kendi arasındaki kavga ile ilgilenmeyelim.
Mesela bayram haftası gazetecilerin alamadıkları hakları nedeni ile yaptıkları eylemleri görmezden gelmeyelim ama... Çünkü dayanışmanın en üst seviyeye çıktığı zamanlar şeklinde bir sürü nutuk dinleyeceğiz, onlar aylardır alamadıkları maaşları için eylem yaparken.
Ya da yoksulluğu yönetebilenlerin, her birinin bu yönetimi tesis ederken yaşadıkları lüks ve şatafatı aklımızdan bir dakika bile çıkarmayalım.
Ama bu bayram özelinde, fikirlerine katılıp katılmamayı önemsemeden ihtiyacı olan olmayan, herkes için yapabileceklerimizi yapalım. Dua edebilen etsin, edemeyecek olan iyi dileklerde bulunsun. En azından birbirimize husumet beslemeye biraz ara verelim. Bayram hiç değilse bu sefer buna vesile olsun.
Fikirlerine katılmak zorunluluğu olmadan bir de her zaman Genç Nihat abi için dua etsin bu yazıyı okuyanlar. Bu da benim bayram hediyem osun.