6 Şubat!
Elbette bugün tek konunun 6 Şubat depremleri olması gerekirdi. Orada yapılan çoktan tamamlanmış olan, yeniden kurulan şehirleri konuşmalıydık. Halkla yapılan röportajlarda herkesin yüzü gülmeliydi. Kalan ufak tefek eksiklikler ve aksaklıklar da olabilirdi ama onlar da hani nazar boncuğu derdik.
Cahit Sıtkı’nın "Memleket İsterim" şiirindeki gibi “Olursa bir şikâyet ölümden” olmalı idi ama o da eceli ile ölümden olmalıydı. Medyası da siyaseti de son derece parçalı hale gelmiş bir ülkede fazla ütopik bir talep olsa da en azından iktidar tarafının bir şekilde bunun üzerinde durmasını beklenirdi. Ama olmadı, olamadı.
Önce ülke içinde yeniden siyasetin ateşi yükseldi, medya ayak uydurdu bu duruma, her yerde, her kesimden hainler ve kahramanların adlarını duyduk, okuduk. Elbette sosyal medyada olay tam olarak kamplaşma halinde ve oraya bakmaya bile gerek yoktu.
İç siyasette durum zaten belli aslında, sanki her gün yeni bir gündeme uyanıyormuş gibi hissetsek de kendimizi aslında aynı gündem üzerinden farklı hamleleri tartışıp duruyoruz. Sanki siyaset halkın kafası bir an bile rahat etmesin diye yapılıyor gibi. Hadi siyasetin ağırlıklı kısmı bunu böyle yapıyor da medya buna nasıl aynı hassasiyetle eşlik ediyor, o tarafını anlamak gerçekten oldukça zor.
Bugün 6 Şubat. Yani 2023'te yaşanan tarihin en yıkıcı depremlerinden birinin ikinci senesi. Neler yaptık o arada bölge halkı için bu ülkede yaşayan herkes için, evlerinden, yurtlarından başka şehirlere göçen insanlar için bu iki senede ne yaptık?
Yine bir medya bloğu, yapılabilecek her şeyin yapıldığını, son derece başarılı bir çalışma gerçekleştirildiğini haberleştiriyor. O tarafa göre eğer muhalefet şu an iktidarda olsa imiş hiçbir şey yapamazmış mesela. Belki de doğrudur ama iki gün önce yazdığım şekli ile iktidarın ilk bir sene için verdiği sözlerin 2. senede dahi tamamlanamadığını. Zaten o zaman da yazıp söylemiştim verilen vaatlerin gerçekleştirilmesinin çok ama çok zor olduğunu. Ama neticede verilmişti o vaatler. Şimdi karşı açıklama olarak muhalefet siyasilerinin o kadarını bile yapamayacağı üzerinden bir açıklama yapılıyor. Tamam da konu o değil ve bu sözleri muhalefet vermedi.
Dahası bir sene içinde o evlerin teslim edileceğini bundan 2 sene önce seçim kampanyalarında kullananların da "319 bin sayısına ulaşmasının neredeyse imkânsız olduğunu" ben de yazmış ve kabul etmiştim. Ama siyaset yapmak böyle bir şey olsa gerek ki o rakamları sorunca verilen sözlerden mesul olanlar diğerlerine “Siz onu bile yapamazdınız” diye cevap veriyor.
Olan yine o depremleri yaşayan ve çok büyük acılar çeken, orada mağduriyeti yaşayan insanlara oluyor. Bu bakış açısı ile siyaset yapılmaya devam edilir ise de bir şey değişecek gibi durmuyor.
Peki, bugün medyanın özellikle de iktidar medyasının asıl konusu ne? İşte orada da aslından yine bir unutkanlık yaşıyor iktidar medyası. ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın açıklamalarını gündem yapıyor: "Gazze'yi devralacağız, şehrin imarından ve silahların imhasından sorumlu olacağız."
ABD Başkanı Trump, basın toplantısında "Suudiler Filistin Devleti talep etmiyor" sözlerini sarf etmişti. Uluslararası alandan ilk tepki bu sözlerden sonra Suudi Arabistan'dan geldi.
Suudi Arabistan, "Gazze konusundaki pozisyonumuz son derece net ve açıktır, hiçbir koşulda yoruma açık değildir. İsrail ile ilişkiler Filistin Devleti kurulmadan tesis edilmeyecek. Filistinliler konusundaki duruşumuz müzakere edilemez." dedi.
Filistin'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Riyad Mansur ise, "Dünya liderleri Filistinlilerin Gazze'de kalma isteğine saygı duymalı" açıklamasını yaptı.
Oysa biz konuya çok uzun zamandır başka bir yerden baktığımızı bir anda unuttuk o arada. Hatta mesela Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan bir yazısının başlığını “Trump’ın gelişi, Siyonistlerin gidişi mi?" diye atmıştı mesela. O yazıda da şöyle bir ifade vardı: “Yahudiler, Çine yerleştikçe, Amerika'dan çekilmeye, Amerika özgürlüğüne kavuşmaya başlayacak."
Trump’ın zaferi, Yahudi gücüne, Yahudilerin/küreselcilerin kontrolündeki müesses nizama karşı kazanılmış bir zaferdir.
Şimdi bu ülkede hamasetten daha kuvvetli bir gündem var mı? Bence bir daha düşünmek ve iktidar medyasının bugün attığı başlıklara da bir daha bakmak önemli sanırım.