Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Eceli gelen kıtmir…

Bunların semtine, vicdan ve merhamet hiç uğramamış. Adalet duyguları zaten hiç olmadı. Para edeceğini bilseler, babalarının cesedini de satıp, nakde dönüştürürler.

Frensiz Trump’dan bahsediyoruz. Ama Emperyalist Kapitalizmin diğer kulları da ondan farklı değil.

İnsanlar, toplumlar, ülkeler acı içinde kıvranıyor. Onlara bu acıyı ‘hediye’ (!) eden vandallar ise daha fazla dünyalık çalmak için, o acıları kullanıyor

Yazının Devamı

Bir Trump’lık canları varmış

ABD ve İngiltere’nin dolduruşuyla, Avrupa kaşarlarının; Ukrayna’yı yem yaparak, Rusya’yı ‘ufalama’ kurnazlığı tutmadı. Değirmen taşı dönüyor, lakin arasında buğday kalmadı. Bundan sonrası, taşların birbirini öğütmesidir. Eh, ortaya çıkacak ‘un’ da kaçınılmaz olarak, ‘kum’ olacaktır.

Bir önceki ABD Başkanı Joe Biden’ın (Hızlı Co da diyebilirsiniz.), dünya hâkimiyetini elinde bulunduran küresel finans çetesi adına yürüttüğü Avrupa siyaseti, Donald Trump’ın başa gelmesiyle dumura uğradı.

Doğru dürüst askerî ve siyasî gücü olmayan Avrupa, oluşturduğu ‘Avrupa Birliği’ gözbağcılığıyla, hep olduğundan fazla görünmeyi başarmıştı.

Yazının Devamı

Aslında CHP’ye haksızlık (!) oluyor

AK Parti, 8. Olağan Kongresini yaptı. Hem de birkaç saat içinde… Gün bitmeden de yarıdan fazlası yenilenmiş olan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu toplanarak, partiyi yönetecek A Takımını, yani Merkez Yürütme Kurulu’nu belirledi.

Muhtemelen bugün-yarın da ‘beklenen’ kabine değişikliği gerçekleşir.

Şimdi, ışık hızında gerçekleşen bu büyük değişim ve dönüşümün; CHP Genel Merkezi’nin üst katlarındaki, uzay gemisi siluetli kozmik odadan bakan birisinde uyandırdığı fikir ve duyguları betimlemeye çalışalım. (Not: İroniden anlamayanlar, bu noktadan sonrasını okumasın, lütfen…)

Yazının Devamı

Ya ‘367 Sabih’ ne diyecek?

Ekrem Bey ve Sözcüsü Özgür Bey kararlı: Ya seçilecek ya seçilecek!..

Abes önseçimde ‘Cumhurbaşkanı aday adayının adayını’ önermek üzere hazırlanan matbu dilekçeyi bile; ‘…(falan)’nun adaylığını…’ diyerek, Ekrem Bey’in soyadına uyumlu hazırlamışlar.

Genel Başkan Özgür Özel de ‘kahramanlık mahpusluğu’ peşinde koşan İmamoğlu’nun güya ‘önünün kesilmesi’ girişimlerini, “Bir sonraki Cumhurbaşkanının engellenmesi gayretleri…” filan gibi bir ifadeyle eleştiriyor.

Yazının Devamı

Yörük sırtından kurban kesmek

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yalta’da kurulan paylaşım masasının çağdaş sürümü, ABD ve Rusya tarafından Suudi Arabistan’da kuruldu. Yalta’daki masanın farkı, İngiltere’nin de ekibe dâhil olmasıydı.

Bizdeki komik muhalefetin, ‘6’lı yuvarlak’ veya ‘3’lü kare’ masaları kadar sükseli olmasa da Trump-Putin masası, bizimkilerin boş-beleş masası gibi, sadece yenilip içilen bir masa değil. Suudi Arabistan’daki masada, her ne kadar domuz bifteği yenilip, Rus votkası yudumlansa da orası aslında ülkelerin kurban edildiği bir arenadır.

Doğrusu o masada kaç ülkenin veya milletin kurban edildiğini bilmiyoruz. Yörük sırtından kurban edilmek istenenlerin, şimdilik; Ukrayna, Filistin ve Grönland olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kanada’nın menüye dâhil olup olmadığını bilmiyoruz. Panama ise Trump’a biat edeceğinin sinyallerini verdi bile.

Yazının Devamı

Kabullenin artık; kaybettiniz!..

Şundan kuşkumuz yok: İplerini elinde tutan ‘kudretliler’ öyle istediği için görevlerini yapıyorlar. Yaklaşık 50 yıldır alışmışlar; devlete, siyasete, medyaya, sanata ve bütünüyle Türk Milletine ayar vermeye.

Tabii, kuklacılar 215 senedir bu ülkenin altını oymak için çalışıyorsa, kuklaların 50 senelik mazilerini hafife almamak lazım. 215 sene dedik… Bu ülkede, Boston merkezli misyonerlik faaliyetlerinin geçmişi o kadar uzun.

Sadece, bu ülkenin azınlıklarını kaşımakla yetinmediler. Çoğunluğun da zihnini ele geçirmek için her fırsatı kullandılar. Buna, kutsallarımız da dâhil…

Yazının Devamı

Gazze, ayağınızın altındaki idam taburesidir…

Siyonist Yahudilerle Evanjelik Protestanlar kararlı… İnsanlığın sonunu getirecek ‘Armagedon’ savaşını çıkarmayı kafaya koymuşlar. Olmayan akıllarınca, yeryüzünde zulmü zirveye çıkarıp, Yüce Yaratıcı’yı gazaplandıracaklar. Böylece Allah’ı (hâşâ) ‘kıyamete zorlayacaklar’…

Şaka gibi, lakin gerçek… Koskoca süper devletler, dünyaya yön veren politik ve finansal güç sahipleri… Bilim adamı sıfatını verdiğimiz akademisyenler… Velhasıl maddî dünyaya hükmettiğini sanan ‘kudretliler’… Güya ‘Tanrı’nın Krallığı’nı bir an önce kurabilmek hülyasıyla, dünyayı ve bütün insanlığı ateşe atmaya niyetli.

Musallat olan bela; Joe Biden, Donald Trump, Binyamin Netanyahu veya daha alt düzeydeki muhteris iblislerden ibaret değil.

Yazının Devamı

Sezaryen derken kürtaj olmasın?

Anlaşıldı; Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ikilisi, CHP’yi madara etmeye kararlı. CHP adına, ‘olmayan gebeye sezaryenle doğum yaptırma’ niyeti beyan ediliyor. Yapmaya çalıştıkları; siyasî akıl ve mantık bir yana, mizahı bile zorluyor. Karşımızda komik değil, trajikomik bir vaka bulunuyor.

Nedir bu acelecilikte ısrar? Daha ortada seçim yok. Fol ve yumurtadan geçtik, tavuk bile görünmüyor. O halde nedir bu aculluğun sebebi? Ekrem İmamoğlu’nun kariyer hesapları mı?

Siyasette hesap kitap yapmak, anlaşılabilir bir durumdur. Anlaşılır olabilmesi için de ortalıkta ‘düğün-bayram’ gibi bir şeyler olması lazım. Değilse, “Eniştem beni niye öptü?” sorusu akıllara gelir.

Yazının Devamı

Züccaciye dükkânında bir Trump

Herkese sardırıyor, racon kesiyor. Koskoca Kanada’yı, ABD’nin 51’inci eyaleti yapacağını söylüyor. Grönland’ı, “Parasıyla değil mi kardeşim?” üslubuyla istiyor. Panama Kanalı’nı Çin’in ticaretine tahsis ettiği iddiasıyla, Panama’ya dayılanıyor; kanala çökmeye kalkıyor. Güney ve Kuzey Amerika arasında bir okyanus girintisi olan Meksika Körfezi’nin adına bile tahammül edemiyor.

Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan Antarktika’ya kadar, neredeyse dilini uzatmadığı, bir şeyler talep etmediği kıta ve ülke kalmadı.

İşin tuhafı, bir ülkeyi isterken, sanki bakkaldan sakız istermiş gibi bir tavır sergiliyor; “Orada harika şeyler var. Orada bizim menfaatlerimiz var. Siz zaten oranın kıymetini bilmiyorsunuz.” havalarında konuşuyor.

Yazının Devamı

Bu kadarı CHP için bile fazla

Henüz çiçeği burnunda stajyer bir muhabirken, 1987’de tanıştım, Türkiye’nin ‘CHP sorunu’yla. Tabii o zaman adı SHP idi.

Siyaset elbisesinin, politikacı babasına çekmemiş bir akademisyenin üzerinde nasıl eğreti durduğunu, merhum Erdal İnönü’de temaşa eyledim.

Siyasetin ne kadar içeriksiz olabileceğini, arka arkaya üç düzgün cümle kuramadan nasıl Anamuhalefet Partisi Genel Sekreteri olunabileceğini Fikri Sağlar’ın şahsında gördüm.

Yazının Devamı

Buyurun, ‘Sıfır Komşu’ meselesine -7-

Sıcak gündem fevkalade ayartıcı… Köşe yazısının iştahını zirveye çıkaracak kadar… PKK’nın kendini feshetmesi çağrısı hazırlıkları… Suriye Devrimi’nin lideri ve Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’nın ziyareti… Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen 3.5 saatlik, çok önemli görüşme… PKK’nın Suriye’deki mevcudiyetini sonlandıracak hazırlıkların gözden geçirilmesi…

Ve bitmeyen senfoni: CHP’nin mutat iç kavgaları… 100 yıllık partinin, ‘Anamuhalefet’ olarak en büyük iddiasının, bir belediye başkanının kariyer planlamasına odaklanacak kadar küçültülmesi…

Birbirinden cazip, kalem oynatmayı teşvik eden gündemlere rağmen… Asıl ‘stratejik gündem’ saydığımız konuyu tamamlamamız gerekiyor. Aynı başlık altındaki serinin son yazısı bu…

Yazının Devamı

Buyurun, ‘Sıfır Komşu’ meselesine -6-

Türk Devleti’nin; egemenliği uluslararası kabul görmüş 200’e yakın ülkenin 80 kadarıyla olan diplomatik ilişkilerini değerlendirmeye çalışıyoruz. Haliyle konu uzadı.

Okurların sabrını çok fazla zorlamamak adına; bugün, iyi ilişki içinde bulunduğumuz veya sorunsuz olduğumuz bazı devletleri kısaca özetlemeye çalışacağım. Bir sonraki yazıda, ‘bizimle mercimeği taşlı’ olanları ele alacağım.

Son yıllarda Afrika ülkeleriyle ilişkilerimiz zirve yapmış durumda. Tunus, Cezayir, Fas, Somali, Sudan, Etiyopya, Nijer, Nijerya, Çad, Kamerun, Senegal, Güney Afrika Cumhuriyeti, Moritanya, Mali, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Benin, Tanzanya, Angola, Zambiya ve Namibya başta olmak üzere, Afrika ülkeleriyle bir sorunumuz yok. Mısır’la olan vaziyetimizi daha önce ele almıştık.

Yazının Devamı

Buyurun, ‘Sıfır Komşu’ meselesine -5-

Dış siyasetini, Türk Milleti’nin çıkarlarına göre yeni bir eksene oturtan Türkiye’nin, dışımızdaki ülkelerle olan ilişkilerini özetlemeye devam edelim. İçimizdeki yabancılar ve etki ajanları ‘Değerli Yalnızlık’ ve ‘Sıfır Komşu’ diye çamur sıçratmaya çalışsa da Türk Yüzyılı kervanı yürüyor.

Japonya:

Uzakdoğu’nun kalkınmış ülkesi Japonya ile olan dostane ilişkilerimiz, 19. Yüzyıl sonlarında, Sultan İkinci Abdülhamit Han dönemine uzanmaktadır. 1890’da Japonya’ya dostane bir ziyaret yapan Ertuğrul Firkateynimiz, dönüş yolunda fırtınaya yakalanarak battı ve 532 denizcimiz şehit oldu. Bu elim olay, Japonya ile başlayan dostluğumuzu iyice pekiştirdi.

Yazının Devamı

Buyurun, ‘Sıfır Komşu’ meselesine -4-

Ülke gündeminde çok farklı ve çetin meseleler var. Buna rağmen, başladığımız ‘eksen’ tartışmaları ve Türk Dış Politikasının geldiği noktaya dair görüşlerimizi tamamlamak isabetli olacaktır. Zaten sıcak gündemin mevzularını, çok sayıda yetkin yazarımız irdeliyor.

Serimizin bundan önceki 3 yazısında, Türk Devleti’nin çevresindeki veya uzak coğrafyalardaki ülkelerle ilişkilerini ele almıştık. Sorunlu olduğumuz veya bize düşmanlık besleyen devletleri sona bırakıyoruz. Kaldığımız yerden devam edelim.

Pakistan:

Yazının Devamı

Buyurun, ‘Sıfır Komşu’ meselesine -3-

Türk Devleti’nin, 100 yıllık nadastan ve gücünü kuvvetini topladıktan sonra, dış siyasette başlattığı ‘eksen düzeltme’ hamlesi, dışımızdaki düşmanlar ve içimizdeki uzantıları tarafından, ‘eksen kayması’ diye kötülenmişti. Bununla da yetinmediler; devletimizin ‘Komşularla Sıfır Sorun’ politikasını, ‘Sıfır Komşu’ diye küçümsediler. Uluslararası ilişkilerde her şeye rağmen öncelediğimiz ‘adalet ve mertlik’ duruşunu, ‘değerli yalnızlık’ diye alaya aldılar.

Oysa Türkiye, binlerce yıllık devlet tecrübesi ve aklıyla; ne yaptığını ve ne yapacağını çok iyi biliyordu. Eksen düzeltme ve sıfır sorun siyaseti de bu bilinç içinde yürütüldü. Bugün geldiğimiz noktada Türk Devleti, hem komşularıyla ve hem de kötücül istisnalar dışındaki tüm dünya ülkeleriyle fevkalade iyi ilişkiler geliştirmiştir, geliştirmektedir.

Dışımızdaki ülkelerle olan ilişkilerimizin kısaca değerlendirmesine, bir önceki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim:

Yazının Devamı

Buyurun, ‘Sıfır Komşu’ meselesine -2-

Bir önceki yazımızda, Türkiye’nin takip ettiği ‘Komşularla Sıfır Sorun’ politikasının, dönemin şartlarının zorlamasıyla akamete uğramasından hareketle, bugün gelinen noktayı ele almıştık.

Komşularla Sıfır Sorun eksenli yeni Türk Dış Politikası, Batılılarca çalınan Arap Baharı ve Suriye’deki zulüm düzeninin zıvanadan çıkması yüzünden, en azından dönemsel olarak, kendisinden beklenen işlevi gösterememişti. Neticede, yönetime muhalif partiler ve medya dünyası, ‘Sıfır Komşu’ söylemini geliştirmişti.

Diplomaside kurgulanan politika ve stratejiler, genellikle orta ve uzun vadeli beklentileri içerir. İlaveten, dışarıda yaşanan gelişmeler, mevcut dış siyaset uygulamalarını sürekli revize etmeyi gerektirebilir. Mesela; demokratik yolla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mürsi’ye karşı darbe yapan Abdülfettah Es-Sisi’nin yönetimine el koyduğu Mısır’la ilişkilerin soğuması… Mesela; tam da işleri yoluna koymak üzereyken, Batılıların müdahil olmasıyla bozulan Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri gibi…

Yazının Devamı

Buyurun, ‘Sıfır Komşu’ meselesine -1-

Bolu’daki otel yangınında 76 insanımızı yitirdik. Acımız büyük. Kamu otoritesi, yaşanan feci olaya dair soruşturmayı yürütüyor. İhmali olan varsa, adalet yakasına yapışacaktır. Yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Yüce Yaratıcı’dan rahmet, ailesine ve Türk Milletine başsağlığı dilerim.

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesinde ifadesini bulduğu gibi, her zaman barış ve huzurdan yana olmuştur. Devlet aklımız; çevremiz yangın yeriyken, kendi hanemizde huzur olmayacağı bilinciyle hareket etmiştir.

O bilinç, yakın tarihimizde; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan ve Ahmet Davutoğlu’nun da Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, 2009’dan itibaren, ‘Komşularla Sıfır Sorun’ söyleminde ifadesini bulmuştu.

Yazının Devamı

Gazze: İhtiyatlı iyimseriz

İsrail terör örgütü, nihayet bir çizgiye gelmek zorunda kaldı. HAMAS’la İsrail arasında varılan ateşkes mutabakatının yürürlüğe girmesi bile, başlı başına başarı sayılmalıdır.

İsrail’in, hatta ABD’nin, ‘terör örgütü’ diye nitelendirdiği HAMAS ile masaya oturması ve ateşkes mutabakatına varması, mazlumlar adına büyük bir kazanımdır.

Baksanıza… CHP’nin emanetçi Genel Başkanı Özgür Özel bile, başarıdan pay çıkarmaya çalışıyor. Hepimizi ‘balık hafızalı’ sayarak, ‘Gazze'deki katliamların son bulması için ulusal ve uluslararası her platformda çağrıda ve diplomatik girişimlerde bulunduklarını’ söyleyebildi. Yetinmedi, “Ateşkes önemlidir ancak yeterli değildir. Filistin'de iki devletli çözüme ulaşmak için gereken adımlar da bir an evvel atılmalıdır.” deyiverdi. Yerseniz…

Yazının Devamı

CHP: Tarihin yanlış yerinde durmak

İç politikadaki kısırlık ve kabızlığı, bu yazının konusu değil. Kırmızı kart gibi çocukça sakillikleri de… Hatta Beşiktaş ve Esenyurt belediyeleri eksenindeki yolsuzluk tutuklamaları; dahi parti yöneticileri ile belediye başkanlarının bu mevzudaki hukuk tanımaz çıkışları da…

Sadece dış siyasette nasıl bir basiretsizlik içinde olduğunu, kendisini nasıl yanlış bir yerde konumlandırdığını, dahi tarihin yanlış yerinde durduğunu mesele edineceğiz. Evet, CHP’den söz ediyoruz.

Şöyle geriye doğru baktığımızda; CHP sözcülerinin dile getirdiği dış siyaset söylemlerinin ne kadar yanlış, hatta ne kadar trajik olduğunu görüyoruz.

Yazının Devamı

İç Cephemizin güçlendirilmesi… Azgın İsrail de dizgin tutacak…

Siyonist Yahudiler ile Evangelist Hıristiyanların koçbaşı görevini üstlenen terör örgütü İsrail, nihayet ‘ateşkes türküleri’ çığırmaya başladı. Neden acaba?

Uluslararası ilişkiler veya askerî stratejiler uzmanı değiliz. Değerlendirmelerimiz, açık kaynak bilgilerine dayanan kişisel gözlemlerimizden ibarettir. Paylaşalım…

İsrail terör örgütünü en fazla tırstıran unsur; Suriye’de yaşanan devrim ve Türkiye’nin bu meseledeki üstünlüğüdür.

Yazının Devamı

Saha gerçekliği

Türk Devleti’nin, 40 yıldır devam eden PKK terörünü bitirme kararlılığı, saha gerçeklikleriyle birlikte devam ediyor.

Her ne kadar PKK/YPG tarafı ile Kandil Terör Baronları ve terörün siyasî uzantıları, bir ‘pazarlık’ umuduyla ayak sürümeye çalışsa da akıntı fevkalade güçlü. Yani, eşiğinde olduğumuz ‘Terörsüz Türkiye’ gerçekliğine direnmenin bir faydası yok.

Saha gerçekliğine bir göz atarsak… PKK/YPG/KCK terörüne karşı mücadele eden Türk Devleti, kapsamlı bir politika ve strateji yürütüyor.

Yazının Devamı

Sulandırmayın

Türk Devlet Aklı, millî ilerlemelerin yanı sıra, uluslararası şartların değişmesini de dikkate alarak, ‘Terörsüz Türkiye’ hamlesini yaptı.

Top şimdi, 40 senedir ülkeyi kana boğan PKK terör örgütü ile yancıları ve geri planda onları kışkırtıp destekleyen emperyalistlerin kucağında.

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin ağzından muhataplarına duyurulan devlet kararı çok net: Terör bitecek… Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. PKK ve müzahir unsurlar, Türkiye’nin ve coğrafyamızın ‘Yeni Gerçeklerini’ kabullenecek.

Yazının Devamı

Yıldızı sönenler

Coğrafyamız, İkinci Dünya Savaşı ve onun ‘mütemmim cüzü’ (tamamlayıcı parçası) olan Soğuk Savaş sonrasında, yeni bir tersyüz oluş yaşıyor. Suriye, Irak, Afganistan, Afrika ve Ukrayna başta olmak üzere, çevremizde yaşanan tüm çatışmalar, ‘Yeni Düzen’in doğum sancılarıdır.

Büyük acıları beraberinde getiren bu Yeni Düzen, dünyaya hâkim olan eski güçleri de yeniden hizalıyor. Kimi ‘büyük güçler’ küçülme yolunda hızla ilerlerken, yeni düzenin ‘yükselen güçleri’ de ağırlığını giderek daha fazla hissettiriyor.

Elbette mevcut ‘büyükler’, uzun yıllardır ekmeğini yedikleri, avantajlarını kullandıkları ‘güçlü devlet’ imajını kolay kolay elden kaçırmak istemiyor.

Yazının Devamı

Karar anı geliyor

Amerikan kurulu düzeni, DEAŞ üzerinden kurguladığı oyunu sürdürmek için son çabalarını sergiliyor. Geneli ‘eski ABD askeri’ olan ve ne hikmetse bir kısmı Müslüman adı taşıyan eylemciler, hem de pikaplarının kıç tarafına, sözde ‘DEAŞ Bayrağı’ da takmış halde terör saldırısı yapıyor.

Doğrusu bu ucuz oyundan sadece biz değil, Amerikan kamuoyu da sıkıldı. Bildiğimiz ve artık kimsenin yutmadığı, basit Amerikan kurguları… Akıl ve zekâ belirtisi taşımayan bu kurguların işlevselliği, giderek ortadan kalkıyor. Deyim yerindeyse, artık kimse bu ucuz numaraları yemiyor.

Seçilmiş Başkan Donald Trump yönetimi devralana kadar, bu temcit pilavına muhatap olmaktan kurtulamayacağız. Neticede Trump, DEAŞ soslu ucuz terör eylemleri üzerinden, FBI’ı suçlayan açıklamalarda bulunarak, yönetimi devraldığında ‘gereğini yapacağı’ mesajını verdi.

Yazının Devamı