Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Demek siz de isyan edeceksiniz!..

CHP’nin ‘gafleti’, geldiğimiz noktada ‘dalalet’ sınırlarını da zorluyor. Bir adım sonrasının ne olduğunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabe’sinde söylemiş. Tekrarına gerek yok.

Yazık ki, Cumhuriyeti kurma iddiasındaki… Büyük Türk Milliyetçisi Atatürk’ün mirasını sahiplenen… Sembolü olan 6 oktan birisinin ‘Milliyetçilik’ olduğu, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bile reddedilemeyen CHP, gele gele geldi, ülkeyi bölme amacını saklamayan terör yancılarıyla hizalandı.

Evet, yazık!... Cumhuriyetin kurucusu partinin Genel Başkanı, Cumhuriyeti yıkma niyetini saklama gereği bile duymayan, terör örgütü uzantısı bir siyasî yapının kürsüsüne çıkıyor; terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetleri sebebiyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanları için şefaatçiliğe soyunuyor.

Yazının Devamı

Devlet Aklı ve kararı

MHP Genel Başkanı, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli ilk defa partisinin TBMM Grup Toplantısında çağrı yaptığında, teröre müzahir siyasetçiler şaşkınlık yaşarken; bizim mahallenin sakinleri de meseleyi nereye oturtacağını bilememişti.

Evet, açıklayan ve açıklananın niteliği zaten çok önemliydi. Dr. Devlet Bahçeli gibi, ‘taviz vermez bir Ülkücü’, ülkemizin 40 yıldır maruz bırakıldığı terörün bir numaralı sorumlusunun, hem de TBMM çatısı altında konuşmasını ve PKK’nın lağvedildiğini açıklamasını teklif ediyordu.

PKK’nın siyasî uzantısı DEM Partisi, ilk anda yaşadığı şaşkınlığın ardından, dağdan gelen kaş-göz belertmenin de korkusuyla, Dr. Bahçeli’nin çağrısına karşı cephe alır bir görüntü vermeye başladı. Zaten aksini de beklemezdik.

Yazının Devamı

CHP nasıl kurtulur?

Lafı dolandırmadan, düz soralım: PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı hangi partiye mensup?

Kâğıt üzerinde CHP üyesi olabilir. Hakiki mensubiyetini de bilmesi gereken tüm vatandaşlar biliyor. Yüzlerce PKK yöneticisi ve militanıyla telefon görüşmeleri, irtibatları tespit edilmiş. Terör örgütünün Avrupa temsilcilerinden birisiyle kanka vaziyetlerinde… Belediyeye yakın akrabalardan başlamak üzere, kendi mensubiyetine uygun şahısları doldurmuş. Dahası, bugüne kadar ağzından “Ben PKK’lı değilim. Teröre ve şiddete karşıyım. Geçmişte HDP’li filan olsam da bugün CHP’liyim…” manasına gelecek bir sözü, en azından şahsen duymadım. Hatta konuşurken, kelimeleri kurnazca seçerek, ‘PKK’yı baş tacı edercesine’ cümleler kurduğu da sır değil.

Güvenlik birimleri bu zatı takibe almış. Terör örgütüyle bir yığın bağlantı ve ilişki tespit etmiş. Bunları fizikî ve teknik takiple belgelendirmiş. Konu savcılığa intikal etmiş. Savcılık toplanan deliller ışığında, tutuklama talebiyle dava açmış. Mahkeme de davayı hukuka uygun bulmuş; kabul ederek, şahsın tutuklanmasına karar vermiş.

Yazının Devamı

En zayıf halka: CHP

Türk Devleti, kapıya dayanan büyük savaş öncesinde iç cepheyi güçlendirmek için olağanüstü bir çaba gösteriyor. Zaman daraldı. Tüm dünya diken üstünde. ABD-Çin eksenindeki gerilim, neredeyse dünyayı ortasından çatlatacak.

Kimsenin kuşkusu olmasın; yaklaşan savaşın önemli bir hedefi de bizim ülkemizdir. Mesele sadece Hilal-Haçlı kavgası değildir. Aynı zamanda dünya ekonomisi ve paylaşım düzenini değiştirme, yönlendirme gayretleri de kavganın ana sebeplerindendir. Türkiye, Asya-Avrupa ekonomi ve ticaret koridorunun en önemli geçiş kapısıdır. Tarih boyunca Çin-Avrupa ticaret yolunun önemli bir durağı olan Anadolu, bugün de Çin ile Avrupa’yı tekrar karadan bağlayacak olan Kuşak Yol Projesi’nin en tercih edilir geçiş güzergâhıdır.

Hal böyle olunca, ABD ve yancılarından gelen şer dalgasının ana hedefi de bizim ülkemizdir. Dolayısıyla “Aman savaştan uzak duralım, etliye sütlüye karışmayalım…” mızırtılarının bir kıymeti yoktur. Zira ufuktaki savaş, Türkiye’nin de başına çorap örmek için tezgâhlanmaktadır. Yapılması gereken, bu savaşa iyi hazırlanmak ve iç bünyemizi güçlendirmek; cepheyi iyi tahkim etmektir.

Yazının Devamı

‘Açılım 2.0’ değil, ‘Tasfiye’…

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin, ‘terör örgütü elebaşı Öcalan’ın PKK’nın lağvedildiğini açıklaması’ yolundaki çağrısı, mevzuyu kavrayamayanları şaşırtmaya devam ediyor.

Sırasıyla gidelim… Mevzunun birinci derecede muhatabı olan DEM Partisi, önce derin bir şaşkınlık yaşadı. Ne diyeceğini bilemedi. Yarım ağızla da olsa, çağrıya olumlu cevap verir gibi oldu. Sonra Kandil Terör Baronları ile onların tasmasını elinde tutan emperyalistlerin homurtuları üzerine, DEM’ciler de olumsuz bir dil kullanmaya başladı. Oysa DEM’in terör boyunduruğundan kurtulup, özgür siyaset yapabilmesi de anılan çağrıya bağlı bir durumdur.

Daha düne kadar MHP içinde yer alıp da ihtiyaç gidermek için dahi Devlet Bahçeli’den izin alan Müsavat Dervişoğlu, kendince ‘farklı pozisyon alma’ kolaycılığıyla, tarihî çağrıyı anlamamış gibi davranıyor. Sanki geride kalan Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinde, masanın altında yatan PKK/HDP ile aynı tastan çorba içmemişler… Sanki Cumhur İttifakı’nı yenilgiye uğratmak, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasetten tasfiye etmek uğruna, bol bol yiyip içtikleri masanın altındaki PKK ile iş birliği yapmamışlar… Dahası, üç-beş oy uğruna Pensilvanya’da geçen hafta kuyulanan İblisi incitmekten kaçınan bir dil kullanmamışlar…

Yazının Devamı

Haymatlosun akıbeti

Kimse sorumluluğunu başka yerlere paslamaya çalışmasın. Düz konuşalım: Hain, hepimizi aldattı.

Acaba aldanmamak mümkün müydü? Şahsen cevabını veremediğim bir soru. Kendisini henüz çocuk yaştayken keşfeden ABD/CIA, 1962’den itibaren o haini hepimize damardan zerk etmiş. ‘Türk Milleti’ ve ‘Müslümanlık’ gibi iki temel değeri kendisine sıçrama tahtası yapmış.

Türkiye’de açtıkları okulları önemsemesek bile, dünyanın birçok ülkesinde açtıkları okulları, göğsümüz kabararak karşıladık. Afrika’nın kara çocuklarına okuttukları İstiklal Marşımız ve her yıl düzenlenen ‘Türkçe Olimpiyatları’ sırasında, Türkiye ve Türk Milleti adına sergilenen gösteriler hepimizin gözlerini yaşarttı.

Yazının Devamı

Artık açık oynuyorlar… Lütfen sakin olalım…

Türk Devlet Aklının, PKK’yı sadece eylem yeteneği bakımından değil; aynı zamanda sosyolojik açıdan da bitirmek üzere hamle yaptığı bir süreçte yapıldı, TUSAŞ saldırısı. Saldırının aylar öncesinden planlandığı, yeri ve zamanı geldiğinde gerçekleştirmek üzere ‘uykuda tutulduğu’ değerlendirmesi hiç de yanlış değil.

Terör saldırısını yapan iki mayın eşeği belli; PKK/HDP mensubu ucuz itler… Dahası bu alçaklıkta, PKK bile başat aktör değil; sadece bir kiralık katil. Türk Devleti, kendisine yönelik asimetrik saldırıda kullanılan kuklanın arkasındaki kuklacının peşinde. Açık kaynaklara ve coğrafyamızda yaşanan çekişme ve çatışmalara dayalı değerlendirmemiz, PKK’yı kiralık katil olarak kullananların; ABD, İsrail, Almanya, İngiltere, Fransa ve diğer ıvır-zıvır emperyalistler olduğu sonucuna götürüyor bizi. Daha özet söylemek gerekirse, karşımızda NATO’nun ‘illegal yapılanması’ yer alıyor.

Emperyalistler artık bize karşı hamle ve saldırılarını örtülü yapmıyor; deyim yerindeyse ‘oyunu açık oynuyorlar’.

Yazının Devamı

Tahkimat tam gaz… Ve tünelden önceki son çıkış…

MHP Genel Başkanı, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin, PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın DEM Parti grup toplantısında konuşup, terör örgütünün tasfiye edildiğini açıklaması yönündeki çağrısı, deyim yerindeyse gündeme bomba gibi düştü.

DEM’ciler dâhil, herkes şaşkın durumda. Hatta AK Parti’nin ‘Türk Milliyetçiliğine mesafeli duran’ kesimleri dahi, Dr. Bahçeli’nin açıklamalarını tam idrak edememiş gibi görünüyor.

Aktif siyasetin dışında olmakla birlikte, AK Parti’ye müzahir bazı STK temsilcileri ve kanaat kurucuları da Dr. Bahçeli’nin çağrısını, terörün mağdur ettikleri ve şehitlerimiz üzerinden kışkırtma yaparak karşılıyor.

Yazının Devamı

Kahramanlar ve yüreksizler

Tarih, sadece kahramanları değil, yüreksizleri, tabansızları, kalleşleri ve vatan hainlerini de yazıyor. Elbette ‘nitelik farklarını’ da ekliyor.

Türk tarihi, saymakla bitiremeyeceğimiz kahramanlarla ve onların fedakâr öyküleriyle dolu. Hainimiz, yüreksizimiz yok mu? Elbette onlar da var.

Her toplumun içinde, kendisini o topluluğa ait hissetmeyen soyubozuklar çıkar. Bunların sayısı aşırı şekilde çoğalmadıkça ve bu alçaklar ülke yönetimini, ekonomisini, medyasını, yargısını ve sanat dünyasını ele geçirmedikleri sürece, millete büyük zararlar veremez. 15 Temmuz 2016’da ABD’nin, tasmalı köpeği FETÖ eliyle yapmaya kalkıştığı darbeyi ve oraya giden taşların nasıl döşendiğini hatırlayalım.

Yazının Devamı

Siyasî ikbal hevesleri ve ihanetler

İsrail terör örgütünün Gazze’den sonra Lübnan ve Suriye’ye yönelik saldırıları, yaklaşan büyük savaşın ayak sesleridir.

Türk Devleti, gelen tehlike ve tehdidin farkında olarak, gereken siyasî, askerî ve iktisadî tedbirleri almak için çaba gösteriyor. Bu çabaların önemli bir unsuru; savunma sanayimizin, dolayısıyla da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güçlendirilmesi ve tüm donanın ihtiyaçlarının en üst düzeyde karşılanmasına yöneliktir.

Hal böyleyken, mevzuya vatan meselesi yerine siyasî ikbal penceresinden bakan bazı siyasî basiretsizler, sanki önümüzde bir savaş tehlikesi yokmuş gibi davranıyor. Diline hâkim olamayan bazı müptezeller de “İsrail’in bize saldıracağı iddiası deli saçmasıdır…” tarzında zırvalıyorlar. Daha öncekiler de “YPG bize mi saldıracak?” diye saçmalamıştı. Saki YPG, Türkiye’den başka bir ülkeye saldırtmak için kurulmuş gibi… Türkiye, paçalarına zorlatan mahlûkları dikkate almadan, kervanı yürütmelidir.

Yazının Devamı

MHP sırtından CHP’yi kuyudan çıkarmak

Yeni Anayasa yapım süreci konusunda daha önce bazı görüşlerimizi paylaşmıştık. Türkiye’nin, yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacı kesin. Hatta sivil bir Anayasa yapmak, Türk Demokratik Siyasetinin bir namus borcudur.

Maalesef, 150 yıllık Anayasa maceramızda, yüzümüzü ağartacak bir noktaya henüz ulaşamadık. Elbette bunun tek sorumlusu siyaset kurumu değil. Türkiye, düşman cephe tarafından, ‘kendi haline bırakılamayacak ülke’ sınıfında değerlendiriliyor. Buna göre de tam saha kuşatma ve baskı altında tutuluyor.

Henüz içimizdeki ayrık otlarını tam olarak temizleyebilmiş değiliz. Vatanımızdaki etki ajanları, halen güçlü ve işlevsel. 15 Temmuz’un üzerinden 8 yıl geçmiş olmasına rağmen, içimizdeki FETÖ teröristlerini bile tamamen temizleyebilmiş değiliz. Ne zaman Türk Milleti ve Türk Devleti için hayırlı bir siyasî adım atılsa, içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlar hep birlikte çullanıyor. Anayasa konusundaki başarısızlığımızda, bu durumun da etkili olduğunu unutmayalım.

Yazının Devamı

‘İzahat isterük!...’ Ya da utanç kayıtları…

Gücünün yettiğine üst perdeden höykürüyor. Tehdit kokan cümleler kuruyor. Yaptırım uygulamaktan, hatta askerî müdahaleden dem vuruyor.

İş Siyonazilere gelince, deyim yerindeyse, yatak odasına kadar girmiş mütecavize, neredeyse rica ederek, güya tavır alıyor.

‘Birleşememiş Acizler Cemiyeti’nden söz ediyoruz. Hani şu 193 ülkenin üye olduğu… Güvenlik Konseyi gibi bir domuzlar diktatörlüğünün hâkimiyeti altında, ‘dünya barışını koruma’ gibi bir kılıfla, tüm dünyanın barış ve huzurunu katleden, zavallı bir örgütten bahsediyoruz.

Yazının Devamı

Sivil Anayasa… İnşallah…

AK Parti ve MHP, Türkiye’yi yeni ve sivil bir anayasaya kavuşturmak üzere bir kez daha harekete geçti.

Hatırlayalım… Bir önceki ‘Cemil Çiçek Anayasa Hazırlama Komisyonu’ birkaç yıl boyunca havanda su dövmüştü. O komisyondan başkaca da bir şey beklenemezdi. Sebebi gayet net: Partilerin vekil sayılarına bakmaksızın, her birine eşit üyelik verdiğin ve kararlarını ‘ittifak şartına’ bağladığın bir komisyondan, çıksa çıksa ‘komisyona havale’ kararı çıkar. Bunun ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur herhalde. Geçelim…

Muhtemelen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başat rol oynayacağı bu yeni Anayasa hazırlama süreci, daha bir ciddiyetle ele alınıyor. Ki, bunun başka türlü olması da düşünülemez.

Yazının Devamı

Kapalı oturum!..

Maalesef CHP, Özgür Özel yönetimine rağmen, ciddi bir ‘ulusal güvenlik’ sorunu olarak karşımızda duruyor.

Genel Başkanı, Türkiye’nin devlet politikasına aykırı olarak, “HAMAS bir terör örgütüdür…” diyebiliyor.

Parti sözcüsü olan zat, “İsrail, Türkiye için yakın bir tehdit oluşturmuyor…” diye saçmalayabiliyor.

Yazının Devamı

Utanmazlar!..

Utanmak, ‘insan’ olana özgü bir erdemdir. Kişide ‘vicdan’ melekesi olduğunun da delilidir.

Dünyanın en utanmaz, en namussuz, en alçak, en şerefsiz mahluku, düne kadar sırtını sıvazlayan diğer utanmazlara, azıcık surat ekşittiler diye, “Utanın!...” diye seslendi.

Savaş değil… Katliam ve soykırım, birinci yılını doldurdu. 50 binden fazla Gazzeli Filistinli, tarihin görmediği bir katliamla yok edildi.

Yazının Devamı

Bilge Lider Bahçeli… Kitabın ortasından…

Türk Hakanı, yaklaşık 10 yıldır, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yapısını eleştiriyor. “Dünya 5’ten büyüktür!...” diyor. Tabir caizse, irikıyım emperyalistlerin BM çatısı altında oluşturduğu ‘Domuzlar Diktatörlüğü’nü silkeliyor. Ve netice almaya da başladı.

Biz de zaman zaman bu sütunda, BM’nin mevcut haliyle dünya barışına değil, adaletsizlikler ve zulümlere hizmet ettiğini vurguluyoruz.

Evet… “Söylediniz de ne oldu?” tarzındaki sığlıkları dikkate almıyoruz. Türk Devleti ve Hakanı söyledikçe, kurulu düzen sallanıyor. Düzenin kaymağını yiyen ABD gibi irikıyım domuzlar da artık bu durumun sürdürülebilir olmadığını anladılar. ABD sözcüleri, Güvenlik Konseyi’nde yenileme yapılabileceğini dillendirmeye başladılar. Fakat yine de namussuzluğu elden bırakmıyorlar. Düzenleme adı altında, Afrika’dan bir kuklayı da aralarına alma niyetini açık ediyorlar.

Yazının Devamı

İntikam alındı… Dağılabilirsiniz…

Çadır tiyatrosunun yeni sahneleri devam ediyor. Hepimizin aklıyla alay edilen bir tuluat seyrediyoruz. İsmail Dümbüllü, bugünkü günleri ve İran denilen tuhaf ülkenin yaptıklarını görseydi, herhalde kavuğunu oracıkta bırakır ve mesleğe veda ederdi.

Evet… Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah’ın, terör örgütü İsrail’in kalleşçe saldırısıyla öldürülmesinin ardından, bilmem kaçıncı kez intikam yeminleri eden İran, nihayet kendince ‘hamamın namusunu kurtaracak kadar’ eylem gerçekleştirdi.

İran, İsrail’e 500 kadar roket gönderdiğini, bunlardan bazısının kıtalararası balistik füze olduğunu söylüyor. ABD ise, İran’ın, 14 Nisan’daki koftiden füze saldırısının 2 katı füze fırlattığını, ama etkili bir vuruş yapamadığını iddia ediyor.

Yazının Devamı

Bekleyin onursuz akıbetinizi

Terör örgütü İsrail, sonunda yapacağını yine yaptı. Lübnan Hizbullahının Lideri Hasan Nasrallah’ı da katletti. Yetinmedi, Hizbullah’ın başkaca komutanlarını ve yöneticilerini de suikastla öldürdü.

Hemen şunu belirtelim: İsrail, tarihin gördüğü en alçak, en namussuz, en acımasız, en ahlâksız, en kural tanımaz terör örgütüdür. Ve bu terör örgütü, Türk Hakanı’nın da dediği gibi, insanlık tarafından bir an önce durdurulmalıdır.

İşin pis tarafı, ABD ve yancıları, mazlumun elini kolunu tutuyor, zalimin eline sopa veriyor. Zalim, eli-kolu Batılı alçaklar tarafından tutulmakta olan mazluma habire sopa vuruyor. Mazluma yardım edebilecek durumdaki seyircilerden bazısı, arada bir ses edip, hoşnutsuzluk gösterecek olsa, bu kez mazlumu zapturapt altında tutan alçaklar, onu da tehdit ediyor.

Yazının Devamı

Ne oldu intikam yeminleri?

Diş göstermekle, hırlamakla olmuyor. Silahla şala olmaz. Silah çekildiyse, tetik düşer. Türk töresi, tetiğe basma noktasına gelmedikçe, silah çekmeyi çiğlik sayar.

Savaşlar da böyledir. Silah sahibi olduğunu herkes bilir, ama bunu kimsenin gözüne sokmazsın. Aksini yaparsan, kimse ciddiye almaz.

İsrail terör örgütü, kucağına oturduğu irikıyım domuzlardan yüz bularak, kuduz köpek gibi sağa sola saldırıyor. Alçakça, namussuzca, teröristçe saldırıları durmak bilmiyor.

Yazının Devamı

Dünya Lideri dediğin böyle olur

Herkesi şucu-bucu diye etiketlemeyi sevenler için baştan hatırlatayım: Ben, kimseci değilim. Kendimi Müslüman ve Türk Milliyetçisi olarak tanımlarım. Hazreti Muhammet (SAV) dışında hiçbir kula hayranlığım yoktur. Dolayısıyla, Türk Hakanı Recep Tayyip Erdoğan ve ‘Bilge Kağan’ Devlet Bahçeli için yazdığım olumlu cümleler, sadece ve sadece, yaptıkları hayırlı hizmetlere dönüktür.

Önce bir durum tespiti yapalım: Ekonomik sıkıntılar, enflasyon, faiz, döviz vs… Eğer bunlara takılır da kendimizi ‘geçim sıkıntısı derbederliğine’ verirsek, ne millete ne de ümmete bir hayrımız dokunur. Sayılı nefeslerimizi tüketir ve öbür tarafa elimiz boş gideriz. Kaldı ki, bugün şikâyet edilen ekonomik meseleler, kârdan kayıp mesabesindedir. Yoksa, herkes 10-20 yıl öncesine göre çok daha rahat ve müreffeh bir hayat sürmektedir. Tabi bunu Z kuşağı diye tabir edilen yeni nesle anlatmanın imkânı yok.

Türk Devleti; 300 küsur senelik duraklama, 200 senelik çöküş ve 100 senelik nadas döneminin ardından, yeniden ayağa kalkıyor. Kimsenin kuşkusu olmasın; yeryüzüne yeni bir Türk Barışı geliyor. Türk Asrı çoktan başladı bile.

Yazının Devamı

Çan çalmaktan başka…

Birleşmiş Milletler binasındaki ‘Barış Çanı’, Genel Kurul açılışı öncesi 21 Eylül günü bir kez daha çalındı.

İyi de güya dünyada barış, adalet ve istikrarı sağlama iddiasıyla kurulmuş BM, hangi yüzle ‘barış’ kavramının etrafında geziniyor?

Başa dönelim… BM kurulurken, acaba gerçekten dünyaya barış ve huzur getirmek mi gaye edinildi? Yoksa ‘iri domuzların’, tüm dünya nimetlerini aralarında paylaşıp, itiraz edenlerin de ümüğüne çökmek mi amaçlandı?

Yazının Devamı

Turan Yolu dil birliğinden geçer

Bir zamanlar yasak olan uzak erimli ülküler, ne mutlu ki bugün Türk Devleti’nin temel politikalarından biri haline geldi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, daha 1930’larda, gün gelip esir Türklerin özgürlüğüne kavuşacağını muştulayıp, Türk Devleti’nin o günler için hazırlıklı olmasını işaretlemişti.

Tabi araya ‘Kökten Batıcılar’ girip, 1948’deki anlaşmalarla devletimiz ABD’ye kuyruk yapılınca, Türk Birliği Ülküsü de devlet politikası olmaktan çıkarıldı. Lakin ocaktaki ateşin üzeri külle örtülse de içindeki kor tükenmiyor.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında, kendisini bir süreliğine nadasa çeken devletimiz, gücünü kuvvetini toparladıktan sonra, yeniden genetik kodlarını harekete geçirdi. İşte Türk Devletleri Teşkilatı’nın hayat bulması, bu kodların uygulamaya aktarılmasının bir sonucudur.

Yazının Devamı

İşte bu yüzden yerli ve millî olmalı

Bu topraklara yabancılaşmış, Batılı yaşam tarzını içselleştirmiş bir kitle devşirildi içimizden. Genellikle iyi bir gelire sahip, büyük şehirlerin seçkin muhitlerini mesken tutmuş, pahalı markaları tercih eden, gezinti yeri olarak da AVM ve lüks kafelere doluşan bir kitle bu.

Sağda solda temas ettikleri bu ülkenin has evlatlarını tanımayan, karşılaştıklarında da tepeden bakmayı kendi hesabına bir üstünlük sayan bir kitle…

Yazık ki, kamu bankalarının kredi kartı reklamları bile, bu kitlenin mantığına göre ayarlanmış; ‘ayrıcalık sağlamayı vaat eden’ bir anlayışla kurgulanıyor. Evet, sihirli sözcük ‘ayrıcalık’…

Yazının Devamı

İşte bu yüzden yerli ve millî olmalı

Bu topraklara yabancılaşmış, Batılı yaşam tarzını içselleştirmiş bir kitle devşirildi içimizden. Genellikle iyi bir gelire sahip, büyük şehirlerin seçkin muhitlerini mesken tutmuş, pahalı markaları tercih eden, gezinti yeri olarak da AVM ve lüks kafelere doluşan bir kitle bu.

Sağda solda temas ettikleri bu ülkenin has evlatlarını tanımayan, karşılaştıklarında da tepeden bakmayı kendi hesabına bir üstünlük sayan bir kitle…

Yazık ki, kamu bankalarının kredi kartı reklamları bile, bu kitlenin mantığına göre ayarlanmış; ‘ayrıcalık sağlamayı vaat eden’ bir anlayışla kurgulanıyor. Evet, sihirli sözcük ‘ayrıcalık’…

Yazının Devamı