Züccaciye dükkânında bir Trump

Nihat Kaşıkcı

Nihat Kaşıkcı

Tüm Yazıları

Herkese sardırıyor, racon kesiyor. Koskoca Kanada’yı, ABD’nin 51’inci eyaleti yapacağını söylüyor. Grönland’ı, “Parasıyla değil mi kardeşim?” üslubuyla istiyor. Panama Kanalı’nı Çin’in ticaretine tahsis ettiği iddiasıyla, Panama’ya dayılanıyor; kanala çökmeye kalkıyor. Güney ve Kuzey Amerika arasında bir okyanus girintisi olan Meksika Körfezi’nin adına bile tahammül edemiyor.

Avrupa’dan Asya’ya, Afrika’dan Antarktika’ya kadar, neredeyse dilini uzatmadığı, bir şeyler talep etmediği kıta ve ülke kalmadı.

İşin tuhafı, bir ülkeyi isterken, sanki bakkaldan sakız istermiş gibi bir tavır sergiliyor; “Orada harika şeyler var. Orada bizim menfaatlerimiz var. Siz zaten oranın kıymetini bilmiyorsunuz.” havalarında konuşuyor.

Ve nihayet, baltayı getirip Gazze’de taşa vuruyor. Mübarek, sanki emlak komisyonculuğuna veya devremülk pazarlamacılığına soyunmuş. Eh, yanlış da sayılmaz; ne de olsa inşaat yapsatçısı.

GAZZE DEDİĞİN, SADECE BİR TOPRAK MI?

ABD Başkanı Donald Trump’ı güdüleyen mantığın, Protestan-Kapitalist temelli olduğunu söylemeye gerek bile yok. İlaveten, ABD Başkanı’nın ‘vatan’ kavramını idrakte de ciddi bir sorunu olduğu anlaşılıyor.

Gazze’yi isterken… Senelerdir buranın, İsrail adlı terör örgütü tarafından kuşatma ve ambargo altında tutulduğunu… Geride kalan birbuçuk yıl boyunca da onlarca atom bombasına denk bombalarla harabeye çevrildiğini… Gazze’yi yerle bir eden bombaların büyük çoğunluğunu bizzat ABD’nin verdiğini… Enkaz altından henüz çıkarılamayanlarla birlikte, Gazze’nin yiğit insanlarının en az 100 bin şehit pahasına… Yüzbinlerce yaralı pahasına… Açlık, hastalık, soğuk, bomba, mermi, velhasıl her türlü kahredici baskıya rağmen, ‘vatan topraklarını’ asla terk etmeye niyetli olmadıklarını… Bombalar altında yer değiştirmek zorunda kalanların da, ateşkesle birlikte kimi yayan, kimisi de eşek arabasıyla, harabe bile olsa vatan topraklarına döndüğünü anlamlandıramıyor, züccaciye dükkânına girmiş olan Trump.

Ona kalırsa, vatan dediğin basit bir topraktır. Üzerine görkemli binalar dikilir. Denizinden yararlanmak için bir şeyler yapılır. Eh, biraz da etrafa peyzaj yapıldı mı, al sana para edecek bir emlak… Öyle zannediyor Trump.

Fakat insanların, bilhassa da Müslümanların, ‘vatan’ diye bir ‘kutsalı’ var. Evet, bizler için vatan, sadece bir toprak parçası değil, aynı zamanda bir ‘kutsal’dır. O yüzden şehit kanlarıyla sularız. Dünyanın en müreffeh ülkelerinde yaşamak zorunda kalsak bile, bizim için, köyümüzün tezek kokulu baca dumanı bir özlemi ifade eder. O özlemin kaynağı da vatan sevgisidir.

ÖTEKİLER NE YAPAR, BİLEMEYİZ AMA…

Şimdi… Trump Efendi, evin hizmetçi kızını, müştemilattaki bahçıvanın oğluna istermişçesine Gazze’yi talep etti diye, muradına erebilecek mi? Elbette kazın ayağı o kadar değil. Onlarca yıldır yaşanan her türlü zulme ve soykırıma rağmen, küçücük bir coğrafya olan Gazze’yi terk etmeyen imanlı yürekler, Trump höykürdü diye yerlerini yurtlarını bırakıp kaçacak mı? Elbette hayır!..

Kanada’nın, Grönland’ın, Panama Kanalı’nın filan sahipleri ne yapar, o bizim işimiz değil. Avrupa Birliği’nin pısırık ve kısık sesli itirazları, İngiliz Krallığı’nın bir parçası olan Kanada’nın ABD’ye verilmesi talebine direnebilir mi? Ya da Danimarka gibi minik ve uyduruk bir devletin, kendisinden kat kat büyük bir ada olan Grönland’ı, nereye kadar ‘uhdesinde’ tutabileceği de onların sorunu. Panama Kanalı’nın, Çin ticaret gemilerine sağladığı ulaşım kolaylığına darbe vurmak istiyorsa Trump, o da Çin’le devam eden ‘satranç savaşı’nın bir parçası olabilir.

Fakat iş Gazze’ye gelince, orada bir durup bin düşünmek lazım. Öyle hot-zot tavırlarla, üstenci bakışlarla, ‘basıp alırım’ dayılığıyla Gazze’ye çökemez, Trump Efendi. Ki, o işin öyle ucuz olmadığını da fazla sürmeden anlayacaktır.

ÖLÜMÜ ÖLDÜRENLERE ÖLÜM NEYLER?

Bir kere… Gazzelileri neyle tehdit edeceksin ki, vatan toprağını bırakıp Sina Çölü’ne veya başka bir yere sürgünü kabul etsinler. Ne yapacaksınız? Gazze’yi bombalayıp, yerle bir mi edeceksiniz? Zaten ettiniz. Geriye ne kaldı? Atom bombası mı? Eğer o kadar yüreğiniz varsa, hiç durmayın, onu da deneyin. Göreceksiniz, atom bombası da atsanız, Gazze’yi boşaltamazsınız.

Kendisinden önceki ‘siyaset fırıldaklarının’ aksine, dobra dobra konuşan ve gücünü abartılı şekilde sergilemekten zevk alan Trump, aslında ABD’nin tükenmişliğini de faş ediyor, bu tavırlarıyla. Eskiden ABD kaşını belertince, tüm dünya hizaya giderdi. Tek yapması gereken, Sovyetler Birliği ile uygun bir paylaşımdı. Dünyanın geri kalanının esamisi olmazdı.

Artık öyle değil. Vietnam’ın acısını dindirememişken, Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldılar. Irak’tan büyük ölçüde çekilip, işi etnik bölücülükle idare etmeye çalışıyorlar. Suriye’den de kaçıp gitmeleri an meselesi…

Çünkü karşılarındaki dünya epeyce güçlendiği gibi, ABD de çaptan düşmüş durumda. Yani artık öyle eski mesut günlerdeki gibi, bir muhtırayla ülkelere çökme kudretleri yok artık. Şimdilik sinik ve kısık sesli itirazlarla, meselenin nereye varacağını anlamaya çalışan Avrupa’nın siyaset simsarları bile Trump’a kolay kolay teslim olmayacaktır.

BİR KEZ DAHA: CHP ULUSAL GÜVENLİK SORUNUDUR

Mevzu buralara gelmişken, iç siyasetimizdeki Gazze merkezli beyanlara da değinmek lazım.

Suriye diktatörü Esat ülkeyi terk edip, Rus askerî uçağıyla Rusya’ya kaçtığı sıralarda, Türk Hakanı’na, “Esat’la pazarlık edin…” çağrısı yapan… Gazze’nin yiğit direnişçilerini ‘terörist’ diye yaftalayan… CHP Genel Başkanı Özgür Özel… Partisindeki evcilik oyunlarından fırsat bulmuş da, “Trump’ın Gazze’yi istemesi karşısında Erdoğan sesini çıkaramıyor…” gibi, hadsiz ve bir o kadar da yakışıksız laflar etti.

Aslında Özel’in pişmemiş ve akıl süzgecinden geçmemiş laflarına cevap vermek bile kelam israfıdır. Lakin ‘yalanın nasıl pazarlanacağı’ konusunda bilimsel araştırmalara ve literatüre sahip bir partinin Genel Başkanlık koltuğunda oturuyorsa, o şahsın en pespaye laflarına bile yanıt vermek kaçınılmaz oluyor.

Özgür Bey… Sen Gazze’nin ‘Kuvvayi Milliyesi’ olan HAMAS’ı, ABD-İsrail ağzıyla ‘terör örgütü’ diye yaftalarken…

Başkan Erdoğan, İsrail kölesi tüm dünya liderlerinin nasırına basmak pahasına; “HAMAS, Gazze’nin Kuvvayi Milliyesidir. İsrail ve destekçileri, başkenti Kudüs olan, 1967 sınırlarını esas alan, bağımsız ve toprak bütünlüğüne sahip Filistin Devleti’ni kabul etmelidir…” diye haykırıyordu.

Hakikatin buncasına kör olan birine ne anlatılabilir ki? Çok görmüyoruz; “Suriye bizim neyimize? YPG bize mi saldıracak? Libya’da ne işimiz var? Türkiye Karabağ’da maalesef Azerbaycan’a yardım ediyor. Doğu Akdeniz’de barışı Türkiye bozuyor…” gibi saçma sapan laflar eden bir siyasî kadronun başındaki zattan, daha çaplı ve işe yarar fikirler beklemek abestir.