Siyasi medya!
Ben bu köşeden her fırsatta Türkiye’nin konuştuğu konulardan bile, halk açısından çok daha yakıcı olan ve direk onları ilgilendiren bir sürü sorunu var ama onlara bir türlü sıra gelmiyor diye yazıyorum. O sorunların da birçoğunun birbiri ile bağlantılı olduğunu aslında hemen herkes biliyor ama insanlar daha çok kendilerini direk etkileyenlerle ilgililer. Çoğunluk ihtiyaçlarını karşılayabilmek dışında bir konu ile ilgilenmiyor. Ama azınlık bu ilgiyi ya çok ilkel buluyor ya da kullanıyor.
İlkel bulan taraf uzun zamandır siyaseten kaybediyor olsa da kendisi açısından önceki kazanımları ile yaşamını sürdürmeyi başarıyor. Kullanan taraf ise hem son dönemin hem de ondan öncesinin nimetlerinden sonuna kadar yararlananlardan oluşuyor.
Böyle anlatınca bunun gerçekten bir siyasi anlayış tabanı varmış gibi durabilir ama aslında orası çok açık değil. Evet başlangıçtan beri bu topraklarda bir siyaset üzerinden ayrıştırma düzeni söz konusudur. Ancak bu ideolojik bir ayrıştırma sayılmaz. En çok küçük grup menfaatleri ile ilişkilidir.
Yine konunun etrafında çok dolaştım farkındayım, kastım herkesin meseleleri kendi tarafından ve kendi küçük dünyasından değerlendirip, onlara çok büyük anlamlar yüklemesinin sonuçlarını anlatmak aslında.
Zaten bugün bu konuyu yazmaya da çok açıklayıcı bir örnekle karşılaşmam vesile oldu. Bir televizyon kanalında üst kasttan alt kasta yaşanan mobbinge dair telefon mesajları dün akşam saatlerinden biri gündemde.
Şaşırmış gibi yapmak gereksiz aslında, bu durumun sadece bir medya kuruluşu tarafından yapıldığını falan da düşünmemek gerekir. Ama bu kadar net şekilde olunca dikkat çekiyor tabi ki.
İktidar tarafında çok daha yüksek şekilde ülkenin güllük gülistanlık olduğu algısını oluşturmaya çalışan bir medya var. Ancak muhalefet tarafının medyasında da durum çok da farklı değil. Orada da muhalefete muhalefet etmek yasak. Elbette istisnalar var, elbette mesleğinin hakkını vermek adına risk alanlar, bildiklerini ve gördüklerini doğruca aktarmaya çalışanlar var. Mesleğin doğası gereği muhalefet tarafında bu işler daha kolay tabi ki.
Ancak medyanın denetleme mekanizması gibi çalışması prensibi, sosyal medyaya ve bu işi yapan insanların da ekonomik ihtiyaçlarına çoktan yenildi. Bu konuyu açmama sebep olan haberin sebebi olan gençler, zaten kendi yaşadıkları zorlukların ulaştığı seviye nedeni ile artık içine düştükleri ve düşecekleri durumu önemsemiyor bile olabilirler.
Kendilerini son derece büyük ve akıllı adamlar olarak kamuoyuna tanıtan ve her olayı tevil etme yeteneklerinden başka bir yeteneklerini bizlerle paylaşmayan, birçok meslek büyüğü ve duayen kişilik, zaman ve mekân farklılıklarına dikkat ederek hayatta kalma becerisi oluşturmuş durumdalar. Oysa insanların fikirlerinin değişmesinden daha normal hiçbir şey olamaz.
Kendilerini geliştirerek bu değişimi sağlamaları yaşadıkları toplum açısından da oldukça faydalı olabilir. Ancak bizde bu durum kendilerini geliştirerek değil bulundukları yere uyum sağlayarak olur genelde.
Bazıları ise bulundukları yeri o kadar doğru tespit etmişlerdir ki gençlik yıllarının heyecanlı hallerinden olgun zamanlarının zenginlik hallerine ulaşırken, fikirlerinde en ufak bir farklılaşma oluşmamış olabilir. Haksızlık etmeyeyim, bunda da istisnalar olabiliyor. Fikirleri de kendileri de statü ve ekonomik durumları da değişmeyenleri de tanıyorum.
Bütün bu anlattıklarım medya ile de sınırlı değil elbette, siyasetin kendi içindeki dinamikleri iş adamlarından bürokratlara ve hatta akademisyenlere kadar birçok kişiyi etkiliyor. Sonra da bütün bu kendisini aydın diye tanımlayan insanların yönlendirdikleri toplumdan, düşünmelerini, fikirlerini ve kendilerini geliştirmelerini ve hatta değiştirmelerini bekliyoruz.
Oysa bu kadar sabit fikrin, ekonomik imkanlarla ve o ekonomik imkanların sağlayıcılarının menfaatleri ile ilgili olduğu gerçeği oldukça can acıtıcı bir gerçeklik. Her seferinde işte o sebeple "Bizi kim yönetsin?" sorusunun değil "Bizi ne yönetsin?" sorusunun sorulması gerektiğinin altını çiziyorum.
İçinde yaşadığımız bu halin başındaki isimlerin değişmesi yukarıda anlattığım konunun kahramanlarının yer değiştirmesinden ibaret olacaktır en fazla. Dahası buradaki en fazla ifadesi bugün eleştirdiklerinizin sizin yanınıza gelip hatta sizin önünüze geçip sizden daha fazla bulunduğunuz yerin sahibi gibi davranmaları riskine de işaret eder.
O sebeple en azından bir miktar da olsa prensipli olmak fena olmaz...