Hukuk “Haklar” demektir

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Alman Hukuk Felsefecisi Carl Schmitt, olağan ve olağan üstü halin ne olduğuna egemenin karar verdiğinden bahseder. Buradaki egemen tanımlaması sadece bir kişiyi, bir partiyi ya da bir yargı erkini işaret etmeyebilir. Çok daha geniş anlamda düşünülebilir, mesela hâkim ideoloji bir egemen olabilir.

Ancak Schmitt‘in bu tespitleri yaptığı zamanlarda değiliz ve bu durum yeni egemenlerin de oluştuğu gerçeğini de düşünmemizi gerektiriyor. Eskiden de var olan egemenlerden medya üzerine, sosyal medya da eklenerek çok güçlü bir egemen haline geldi. Zaten var olan sermaye egemenliği başından beri diğer egemenlerle de dirsek temasını sürdürüyor.

Ama asıl konumuz egemenin kim ve ne olduğundan çok olağan halin ve olağan üstü halin zamana ve zamanın ruhuna göre değişmesi. Yani zamanın ruhu diye tanımlanan ve aynı eylem, söz ve davranışların o anki egemen düşünce yapısına göre değişim göstermesi durumu.

Bu uzun ve özne barındırmayan giriş cümlelerinin varacağı bir yer var elbette. Türkiye bir kez daha sabah neye uyanacağı konusunda net bir fikre yabancılaştığı bir döneme doğru gidiyor. Bir tarafta düşünceler ve söylemler üzerine uygulanan yaptırımlar, diğer taraftan belediyelerin yolsuzluk yaptıklarına dair iddiaların sadece muhalefet tarafında iken ciddiye alındığı görüntüsü.

Bunun karşısında acilen konuyu Cumhurbaşkanlığı adaylığının açıklanması konusu üzerinden değerlendirmeye çalışan muhalefet. Halbuki bana kalırsa iktidar tarafının da bugün en çok konuşulmasını istediği konu bu. Cumhurbaşkanı adayı olarak bir an önce Sayın İmamoğlu’nun gösterilmesini salık veren muhalif medyadaki bazı isimler de bence asıl amacın bu konu açılarak muhalefette bir parçalanma yaratmaya yönelik bir hamle yapmak olduğunu atlıyor nedense.

Hatta bu konuda hemen CHP üyeleri içinde bir oylama yapılarak karar verilmesini talep edenler dahi var ama ne enteresandır ki o üyelerin toplam sayısı sadece 1.5 milyona tekabül ediyor. Yani bir büyükşehir seçmeni kadar bile değil. Ama nedense yaşanan bir panik ile şu anda bu yola gidilmesini talep edenler kendilerini destekleme ihtimali olan ve ihtiyaç duydukları birçok başka parti seçmenini kendilerinden uzaklaştırabileceklerini dahi düşünmüyorlar. Oysa yaptıkları çıkarımların Erdoğan tarafından daha önce de başarı ile uygulanmış, rakibini kendi belirleme ve panik oluşturma hamlesi olabileceğini varsaymak gerekir.

Ama asıl konunun bu olmaması gerektiği kesin bence. Şu anda yaşananlar konusunda en sessiz kalan siyasi partinin DEM Parti olması mesela çok daha dikkat çekici. Ama asıl konu o da olmamalı diye düşünüyorum

Burada yukarıda adından bahsettiğim Carl Schmitt’e geri dönmek istiyorum. Schmitt, "Siyasi İlahiyat" adlı kitabında bu olağan ve olağan üstü hal konularını incelerken bir de anayasa konusuna değiniyor ve orada da şöyle diyor: “Ne acil bir durumun ne zaman söz konusu olduğu kesin olarak belirlenebilir, ne de böyle bir durumda nelerin meydana gelebileceği içeriksel olarak tek tek sayılabilir. Hele gerçekten son derece acil bir durum ve bunun bertaraf edilme gerekliliği söz konusu olur ise. Burada yargılama yetkisinin ön şartı kadar içeriğinin de sınırlandırılmaması zorunludur. O nedenle de olağan üstü hallerde hukuk devleti anlayışına uygun bir yetkiye yer yoktur. Böylesi durumlarda anayasa olsa olsa kimin müdahale yetkisi olduğunu belirleyebilir”

Bugün ülkede yaşanması muhtemel hukuk açısından tartışmalı kararlar aslında bugün o kararları alkışlayacak olanlar için dahi endişe kaynağı olmalıdır. Olağan üstü hali belirleme konusunda zamanın, şartların ve egemenin değişebileceğini tarih defalarca göstermiştir.

Burada önemli olan hukukun yazılı kurallarından çok ruhunun korunmasıdır. Suçu olanın cezalandırıldığı olmayanın da asla cezalandırılmadığı konusunda toplumda oluşacak bir iç huzuru bugün ihtiyaç duyulan en önemli şeydir. Yani Schmitt yanılmaktadır. Eğer toplumsal iç barış ve huzur tesis edilmiş olursa olağan üstü şartlar oluşmaz.

Ama kurallara ve kurumlara bir türlü inanması sağlanamamış, hep bir endişe içinde yaşaması sağlanmış toplumlarda zihniyet egemenliği kurmuş her kesim kendi olağanüstü şartlarını ve bundan duyulması gereken endişeyi vazedebilir.

Buradan başlığa geri dönelim. Hukuk kelimesi, Arapça hak kelimesinin çoğuludur.