Güvenlik politikaları
Ankara’da metro ve Ankaray birlikte hesaplandığında 57 durak var. Aslında 2017 yılında alınan bir kararla bu duraklardaki toplam 100 girişe x-ray cihazı konulması kararı verilmişti ve süratle de bu karar uygulandı o zamanlar. Bu 100 girişte ne kadar cihaz var kesin olarak bilinmese de hemen her girişte en az iki cihaz olduğunu tahmin etmek zor değil.
Bu uygulamanın o dönemde Ankara’da yaşanan terör saldırıları nedeni ile hayata geçmesi kararı alınmıştı. İlk karar tarihi Şubat 2017 idi.
Sonra cihazlar alındı ve duraklara yerleştirildi. Ankara’da yaşayanlar hatırlayacaklardır, bu cihazlar oldukça uzun bir süre nedense fişe takılı değildi.
Şubat 2017'de bu karar alındıktan sonra nedeni hala tam olarak bilinmeyen bir görev değişimi oldu ve dönemin Belediye Başkanı Melih Gökçek dinlenmeye ikna edilerek yerine yine AKP’li Mustafa Tuna geldi. Tuna Kasım 2017 tarihinde göreve geldi ve 2019 seçimlerine kadar da görevde kaldı.
Yani x-ray cihazlarının alınması kararından 10 ay sonra Mustafa Tuna, başkanlık koltuğuna oturmuş oldu ve bu görevi bir buçuk yıl kadar devam ettirdi. Ama sanki görevini bir nevi kayyım gibi yaptı, Ankaralılar buna rağmen Tuna’nın selefi Gökçek’ten daha başarılı olduğunu da düşünüler.
2017 yılının Ağustos ayında aslında 130 adet x ray cihazının ve 400 kadar da metal direktörünün duraklara kurulduğuna dair haberlere arşivlerde rastlamak mümkün. Mesela konu ile ilgili olarak aktarılan bir haber Mayıs 2018 tarihli ve cihazların 10 aydır fişe takılmadığı ile ilgili şikayetler derlenmiş o haberde.
2019'da yapılan seçimlerin ardından Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığına Mansur Yavaş geldi. Belediyenin yönetimi değişti ve nasıl oldu ise 26 ay atıl durumda bekleyen cihazlar ilk kez 19 Ekim 2019'da fişe takıldı.
Sadece x ray cihazlarının ortalama fiyatının 10 bin dolar civarı olduğunu varsayarsak 26 ay atıl kalan 130 cihazla da çarpmak gerekecek bu rakamı sanırım. O da bir milyon dolardan fazla bir rakama tekabül ediyor elbette. Bu sadece o cihazların maliyeti, muhtemelen iki seneden fazla atıl olarak durmalarının ve durdukları yerde servis bakımı gibi şeyler almış olmalarının da bazı maliyetleri vardır.
İşin enteresan tarafı halkın bu cihazlarla arasının hala çok hoş olmadığı gerçeği, metro duraklarında böyle bir uygulamanın yapılması ne kadar gerekli ise de halkımızın özellikle mesaiye yetişme telaşı yaşadığı zamanlarda bu cihazlara sempati ile bakmadığı da muhakkak. Elbette bazı sağlık sorunları da bu cihazlardan geçişe engel ve iş oradaki güvenlik görevlilerine düşüyor o zamanlarda da. Yani aslında güvenlik amaçlı olarak oralara yerleştirilen ve 2 yıldan fazla bir süre fişe takılamayan oldukça ciddi bir maliyeti de olan bu cihazların hala kullanımlarının sağlıklı şekilde yapıldığını söylemek bile zor.
Her an oluşabilecek olan yeni siyasi iklim belki de bu cihazların ve orada görev yapan güvenlik arkadaşların görevlerine ihtiyaç duymayacağımız bir noktaya ulaşabilir elbette. Böyle yazınca adı çözüm olmayan süreçle ilgili oluşacak bahar ve barış havasından, 'Terörsüz Türkiye’den bahsettiğim düşünülebilir.
Ancak bu ifadeden benim kastım adem-i merkeziyet ve merkeziyet konularının belki de 'Terörsüz Türkiye' ile aynı anda gündemimize gelmiş olması. Ama konu yine bu değil bunların nereye evirileceğini bize zaman gösterecek. Şu an ise elimizdeki bilgiler yukarıda bahsettiğim 26 ay atıl kalan ve ciddi maliyetleri olan 130 cihazın o 26 ay boyunca orada durmasının hesabını yaptığımızda kaç kağıt bardağa karşılık geldiği.
Yine de bu döngülerin içinde Sayıştay raporlarının eski hallerinde neler olduğunu, istifanın bir aklanma müessesi olarak kullanılmaması gerektiği falan hep konuşuyoruz. Lakin hala Ankara Belediyesinde su faturalarını kimin kapımıza getirdiği konusuna gelemedik. Ama adı çözüm olmayan bir başka sürece ulaştık.
Güvenlikçi politikaları düşünürken aklıma geldi sanırım bu x ray meselesi de...