“Depremle siyaset olmaz”

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

“Eski Türkiye olsaydı bunlar olabilir miydi? Şöyle bir düşünelim. 1999 Marmara depreminde devlet ortada yoktu. Bizim bakanlarımız depremden sonra üç ay evlerine gitmediler. Ankara'yı görmediler. Hepsi saç sakal karışmış. Günde yirmi saat ayakta deprem bölgelerinde koordinasyon görevlerini yaptılar. Devlet ilk andan itibaren, hükümetimiz bütün seferberlik ruhu ile devlet mekanizmasını sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirdi”

Bu sözler birkaç gün önce Ticaret Bakanı Ömer Bolat tarafından Malatyalı iş adamları derneği toplantısında söylenmişti.

O sözlere en net yanıtı da 1999 depreminin hemen ertesinde orada olan ve o dönemde TRT’de görev yapan Devrim Gürkan verdi. Aslında yaklaşık aynı ifadeleri kullanan ve gazetecilikten siyaset tarafına transfer olmuş bir başkasına vermişti ilk olarak o cevabı sanırım. 2023 tarihi itibari ile 1999'da yaşanan depremin ardından devletin ortada olmadığı konusu açılmıştı yine çünkü.

Oysa bu üzerinden propaganda yapılabilecek en son şey olmalıydı. Ama yapıldı ve Devrim Gürkan da o zaman tanıklığını belirtti. İlginç şekilde o tanıklık yok sayıldı ve Bakan seviyesinde aynı ifadeler tekrarlandı.

Oysa 1999 depremindeki durum ile bir kıyas ve yarış yapılmadan da savunabilirdi Bakan Bey hükümetini, ama nedense zamanda geri gitmemiz ve 2002 yılından önce, buz dolabı bile olmayan evlerde taş devrini yaşadığımıza inanmamız gerektiği konusunda ısrarlılar. Kötü haber şu ki hala 2002’den öncesini de hatırlayan nesiller yaşıyor.

Konumuza dönersek, Devrim Gürkan kendisinin başlatmadığı bu tartışmada o dönem hedef olmuştu, bir grup meslektaşı ve çoğunlukla da sosyal ‘medyacı’ Devrim Gürkan’a yalan söylüyorsun diye de tepki göstermişlerdi. Anadolu Ajansı’nın fotoğrafları, iktidar medyasının o dönemdeki haberleri bu trol gazetecileri susturdu ama bazılarına yetmemiş demek ki.

Ne garip değil mi Devrim Gürkan’ın paylaşımından önce ise konu 1999 depreminde kim neredeydi meselesi zaten aynı kişiler tarafından gündeme getirilmişti. Çünkü "Asrın felaketi" olarak da nitelendirilen ve gerçekten son derece yıkıcı olan 6 Şubat 2023 depremleri konusundaki eleştirilerin ağırlığı ilk müdahalelerdeki gecikmelere dayanıyordu. Böyle bir savunma yapılacağı da o zaman kimsenin aklına gelmemişti galiba.

Ben de Bakan Bey'in son açıklamalarından sonra kendi kendime düşünmüştüm, ‘Bakan Bey tamamen haklı olsa dahi, o konuyu açmanın olayı 30 yıl öncesinden değerlendirmenin ne gereği var diye.

Böyle bir kıyasın yapılması her şeyden önce 23 yıldır tek başına iktidarda olan, dünyada yaşanan bütün teknolojik gelişmelerin her zaman en az bir adım önünde yer alan, ekonomi dahil her konuda dünyanın en önemli gelişmelerine imza atan iktidara büyük bir haksızlık olmaz mı?

Teknolojik değişimlerin ötesinde, 23 yıldır tek başına iktidar olan bir partinin, o dönemde henüz 4 ay önce, büyük zorluklarla kurulmuş bir koalisyonla kendini karşılaştırması da bir başka haksızlık. Üstelik de bu 23 yıllık iktidar, sadece 99 depreminin değil, son yaşadığımız Hatay depremi de dahil çok sayıda tecrübenin sahibiyken.

Sayın Bakan’ın yukarıdaki açıklamalarından birkaç gün sonrası yani daha dün de İstanbul bir uyarı aldı bu sefer, konunun uzmanlarına kulak vermek ve en fazla soru sorabilmek dışında bir yetkinliğim yok benim. Sadece hatırlatmalar yapabiliyorum ben de kendimce, belki bu sayede en azından böyle bir konu üzerinden siyasi tartışma ve kazanım devşirmekten vaz geçilir de insanlar işlerini yapmaya odaklanırlar diye umarak

23 yıllık iktidarın, kendisine 30 yıl öncesinden bir ölçü seçmesi kabul edilebilir değil. Açıkça o ölçülerde iddia edilen şeylerde önemli yanlışlar varken hem de. Dahası 23 yılda geldiğimiz noktayı o günlerle kıyaslayarak en çok kendi hükümetine karşı yanlış yapan bir kısım iktidar yanlıları için bugün İstanbul’un yönetimini geri almaktan başka bir mesele yokken hem de.

Konunun bir diğer can alıcı boyutu, AKP iktidarının ortağı MHP’nin 1999 depreminde koalisyon ortağı olması ve sağlık başta çok sayıda kritik Bakanlıktan sorumlu olması. Hükümet üyeleri, bu sözleriyle ortaklarını da beceriksizlikle suçladıklarının farkında değil gibi görünüyorlar.

Diyelim ki haklılar ve aslında 1999 depreminde hiçbir şey yapılmadı devlet yoktu, 2023 de ise devlet bütün yaraları sardı. Diyelim ki kanal İstanbul’un falan konuyla hiçbir ilgisi yok. O zaman İstanbul depremi diye bir korkuya gerek de yok, tamam da Allah korusun ya yanılıyorsak?