Çok ulusluluk!

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

Bir kez daha çok ulusluluk konusuna geldik sanırım, Anayasa’nın 66. Maddesi üzerinde tartışmalar bundan sonra en üst perdeden sürecek gibi görünüyor. Zaten yeni bir anayasa çalışması yapılacağı ve bunun için de AKP tarafından bir kurul oluşturduğunu haberlerde gördük hepimiz.

İlginçtir, o kuruldaki isimlerin bir kısmına AKP’lilerin bile eleştirilerine uğramış bazı isimleri de barındırıyor. Sanki biraz “rağmen” mesajı veren bir liste o bakımdan. Ama 66. Madde konusu bu heyetin tek konusu olmayacak elbette, zaten çalışmaların kısa sürmeyeceği de açıklamalarda net şekilde yer aldı.

Baştan sona yepyeni bir anayasadan bahsediyoruz, bunu yaparken de elbette önde DEM Partinin işaret ettiği meseleler çözülecek ki memlekete demokrasi gelsin. Zaten sistem değişikliği dönemlerinde çok acil olarak duyulan ihtiyaç nedeni ile uyum yasaları da yarım kalmıştı, onlar da aradan çıkarılır belki.

Demokrasi, biliyorsunuz ki olmazsa olmaz ön şart ama sonrasında demokrasinin yeniden tanımlanması da gerekebilir. 23 yıl sonunda hâlâ darbe anayasası olarak anılan anayasamızın bundan sonra artık demokratik bir anayasa olacağını bilmek gerçekten çok güzel. Ama, işte hep bir ama var nedense ve bu, insanların gerçekten güven duymalarını oldukça engelliyor.

Şu anda bu yeni anayasa ile ilgili ağırlıklı tartışma 66. Madde üzerinde gibi görünüyor. Yani "Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür." Konu daha çok tartışılacak gibi dursa da DEM Partiden gelen bazı açıklamalar bu konudaki talebin, aslında ön şart şekline geldiği gibi bir fikir de yaratıyor.

Oysa bugün tartışılan o vatandaşlık konusu ile ilgili olarak 2019’dan beri aşağı yukarı aynı örnekleri veriyor DEM siyaseti. Saruhan Oluç bir basın toplantısında kendisine yöneltilen ve Kürt kökenli ifadesini barındıran bir soruya tepki göstermiş ve “Kürt kökenli diye bir şey yoktur. Kürde Kürt denir, Alman’a Alman dendiği gibi” demişti. Tabii o ifadeler ilk çözüm sürecinden epey sonra bugünden de epey önce idi, o sebeple çok da dikkat çekmemişti.

Ama şimdi biraz daha dikkat çekiyor ve "Türkiye halkları ve Kürt halkı" ifadeleri kullanılıyor ama belki de sehven olsa gerek ki bazı metinlerde Türk halkı ifadesi bile kullanılmıyor.

Ulus devletlerle ilgili eleştirilerde de en çok Almanya konu edilip örnek veriliyor. Çünkü sanırım Türkiye açısından Almanya’nın ikinci vatan haline gelmiş olması üzerinden bir yol oluşturulabileceği düşünülüyor.

Elbette ben konuya vakıf değilim ve Almanca bilmiyorum ama bilenler var, o yüzden çevirileri de var bu bahsi geçen hükümlerin:

Alman Anayasası'na göre "Almanya" vatandaşı diye bir şey yoktur. Alman halkı (deutsches Volk), Alman (Deutscher), Alman halkına aidiyet (deutsche Volkszugehörigkeit) kavramları vardır.

Anayasa'da "Kürt kökenli, Türk kökenli, İtalyan kökenli vb. Alman vatandaşı" gibi bir şey de yazmaz. Günlük hayatta böyle kullanabilirsiniz ama Anayasa'da yazmaz.

"Alman Anayasası'na göre, Kanun'da başka türlü bir hüküm bulunmadığı takdirde, Alman vatandaşlığına sahip olan veya Alman halkına aidiyeti bulunan bir mülteci veya sürgün olarak kabul edilen veya böyle bir kişinin eşi veya alt soyundan gelen kişi olarak 31 Aralık 1937 tarihindeki Alman İmparatorluğu topraklarına kabul edilen herkes Alman'dır."

Farkındaysanız alıntıladığım ifadeler Almanca bilen bir Türk tarafından kaleme alınmış. Ama o anayasa maddelerini merak eden herkes zaten tercümesinden de okuyabilir.

Çok hukukluluk, çok dillilik, çok ulusluluk derken sonunda devasa bir imparatorluk olacağız sanırım söylendiği gibi. Burada endişe o imparatorlukta biz de olacak mıyız endişesi aslında, olacaksak nasıl olacağız? Biz derken mesela bir etnisiteden mi bahsetmiş olacağız o zaman da. Neyse asıl önemli olan yeniden o güzel haşmetli günlere dönmek değil mi?