Bu yazı tamamen hayal ürünüdür
“Bir aptalla tartışmak, bir güvercinle satranç oynamaya benzer; güvercin taşları devirir, satranç tahtasına pisler ve oyunu nasıl kazandığını anlatmak için sürüsüne geri döner."
Kötülüğü tanımlamak ve kötülüğe karşı mücadele etmek nispeten kolaydır. Karşınızdakinin kötü olduğunu bilmeyen taraftarları mücadelenizin asıl kaynağı olmalıdır.
Alman Teolog Dietrich Bonhoeffer, tarafından yazılan “Ahmaklık teorisi” adlı kitaptan alıntılanmış bir cümle yukarıdaki ilk ifade.
Bonoffer, ahmaklığın güç tutkusuyla birleştiği durumlarda insanın öz eleştiri yetilerinin de ortadan kalktığını savunur. İşin kötüsü ahmaklık ile güç duygusu çoğunlukla birleşmez, burada Bonoffer’e ne yazık ki katılmıyorum. Daha çok kendisini yönlendiren kötü tarafından gücün kullanılmasının yolunu açmak üzere manipüle edilir ahmak. Bu durumda da sanırım gücü kullananlar tarafından manipüle edildiğini fark etmeyerek bir bölünmenin tarafında yer alma arzusu beslenebilir.
Kötü, ahmağı yönetebilir, bazen iyi de ahmak üzerinde etkili olabilir pekala ama asıl sebep iyinin iyi olması değildir. Yani tercih edilme sebebi bu olmaz diyelim. Sadece kötüler arasındaki tercihin kazanmasına yetmeyeceğini düşünerek hareket edebilir.
Ahmaklık aslında kötülükten tamamen farklı bir meseledir. İki nedenden ötürü ahmaklıkla mücadele etmek kötülükle mücadele etmekten daha güçtür. Bunlardan ilki, ahmaklığın toplumda kötü bir karşılığının olmaması ve genel kabullerle suç olmamasından kaynaklanır. Kötülüğün aksine, ahmaklık çoğumuzun ciddiye aldığı bir kusur değildir. Ama kullanım alanları açısından bakıldığında kötülüğe açtığı hareket alanı nedeni ile asıl kusurların ve hatta suçların rahat hareket etmesini sağlayan bir zemin olarak sorunludur.
Ahmaklık aslında zararsız da olabilir. Eğer köşeye sıkıştırılmaz ve yüzüne vurulmaz ise dışarıdan eğlenceli olarak da tanımlanması mümkündür. Ahmaklığın bir sitem içinde eritilebilmesi, birlikte ve aynı hedefe yönlendirilmesi kolaydır. Burada asıl kavga ahmakla akıllı arasında değil iyi ve kötü arasındadır. Ancak doğru bir sistem içinde değilseniz, ahmaklık kötülüğün aparatı olarak kullanılır. O mücadelede iyi kesinlikle kaybeder ve kötüler arasında bir rekabet gelişir.
Kötülük burada bir kukla ustası olarak tanımlanmış, lakin sadece bir kukla ustası yok gerçek hayatta ya da o gerçek hayat diye tanımladığımız alanın sistemli bir hale dönüşemediği yerlerde. Çünkü sadece kukla ustaları değil aynı ustaların farklı zamanlarda farklı sahneler kurarak farklı gölge oyunları oynatmasına da aynı seyircinin alkış tutmasıdır ahmaklığın kullanışlı tarafı.
O nedenle her zaman ve zeminde çalışabilecek bir sistem kurmak kötülüğün işine gelmez, ahmaklık ise buna çok kolay ikna olur. Ahmaklık yanıltılamaz ya da yanıltıldığını kabul edemez. İspat edildiğinde ise sinirlenir ve diğer ahmağın tarafını işaret ederek olay yerini terk eder.
İyi ile kötünün mücadelesinde belirleyici olan ahmaklık olduğu sürece, iyinin kaybı kaçınılmazdır. İstisnai olarak ahmaklık kendi küçük menfaatleri içinde kötülerin çatışmasından farklı bir alana hareket etmeyi tercih edebilir.
Böyle bir durum istisna olsa da yaşanması mümkündür. Eğer böyle bir istisna gerçekleşirse, iyinin yeniden kötüye yenilmemesi için çok büyük bir mücadeleye girmesi gerekir.
O mücadele de asla iyi ve kötü arasında olmaz, olamaz. Önce ahmaklık ile bir mücadele gerekir. Ortadan kaldırılması belki çok uzun süre bilir ama onun adına onun gerçek menfaati üzerine bir sistem oluşturmak o kadar uzun sürmez.
Farkındaysanız, yine memleket meseleleri ve yaşadığımız gerçeklerle hiç ilgisi olmayan bir konu ile ilgili olarak yazdım bu yazıyı. Tamamen bir kitap tanıtımı ya da eleştirisi gibi bir şey. Çünkü artık günlük eleştirilerle bir tarafın içinde yer alarak ülkenin içinde bulunduğu duruma ve hatta belki de daha da kötüye gitmesine engel olmak olası değil gibi.
Bir istisnaya ihtiyacımız var. Ancak yukarıda yazdıklarımdan da anlaşılacağı üzere bizim istisnadan anladığımız genelde kuralların dışında kalabilmek oluyor. Bu sefer ki istisna gerçekle yüzleşmek olmalı.