Bu sefer ‘Affını istemek yerine istifa’

İnanç Uysal

İnanç Uysal

Tüm Yazıları

AKP’de il başkanlarının art arda istifası bir tesadüf mü? Barış ve Kardeşlik Komisyonu’ndan kayyımlara, ekonomiden ittifak dengelerine kadar her yeni hamle, sahadaki teşkilatları zorluyor. Affını istemek yerine istifa eden il başkanları, aslında Ankara’ya ne söylüyor?”

AKP’de bir şeyler oluyor ama kimse yüksek sesle konuşmak istemiyor. Elazığ, Muğla, Adıyaman, Niğde, Bitlis, Çanakkale, Ordu derken bugün Tunceli İl Başkanı da istifa etti. Bu sadece birkaç ilin hikâyesi mi, yoksa parti içinde derin bir fay hattının kırılması mı? Peki neden bu kadar kişi “görevden affımı istiyorum” demiyor da “istifa ediyorum” diyor? Bu farkın altını kim çizecek?

Bugün iktidarın tam kalbinde yeni bir süreç başlıyor. “Çözüm süreci” diye yıllardır kulislerde dolaşan kavram artık bir dedikodu değil; TBMM’de kurulan Barış ve Kardeşlik Komisyonu ile resmi bir adım hâline geldi. Üstüne bazı belediyelere kayyımlar atanıyor; yerel yönetim hamleleri Kürt meselesinden yerel demokrasiye kadar pek çok hassas alanı yeniden ısıtıyor. Bu tabloyu sahada kim taşıyacak? Elbette il teşkilatları. Peki onlar ne diyor? Ne hissediyor? Sadece sağlık sorunları mı var, yoksa biriken bir öfke mi var?

Sorunun tam ortasında bir kavram var: Affını istemek.” Türkiye’de siyasetin eski teamüllerinden değil bu; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin doğurduğu bir uygulama. Eskiden insanlar istifa ederdi; yeni sistemde ise hükümet bileşenleri istifa etmiyor, “affını istiyor.” Neden? Çünkü bu sistemde istifa neredeyse bir isyan gibi algılanıyor. Ama şimdi il başkanları tam da bunu yapıyor. Affını istemek yerine istifa etmek… Bu bir uyarı değilse nedir?

Elazığ İl Başkanı Şerafettin Yıldırım, oğlunun videosu sosyal medyada yayılınca “sağlık ve ailevi nedenlerle” istifa etti. Çanakkale İl Başkanı Naim Makas sağlık gerekçesi açıkladı. Niğde İl Başkanı Ömer Kılıç “partinin önünü açmak” için çekildi. Bugün Tunceli İl Başkanı da benzer bir yolla gitti. Ama bir dakika — bu gerekçelerin hiçbirinde “affımı istedim” yok. Hepsi “istifa ettim” diyor. Bu sadece kişisel dramların toplamı mı yoksa bir ortak tepki mi?

Ekonomi ise işin diğer yakıcı tarafı. Enflasyon, hayat pahalılığı, refah dağılımındaki eşitsizlik… Seçmen öfkesi önce kime yöneliyor? Tabii ki il başkanlarına. Çünkü Ankara’da alınan kararların bedelini sahada onlar ödüyor. Peki, bu yükü taşımak istemeyenler istifa ediyorsa, bu sadece bireysel bir kaçış mı yoksa toplu bir mesaj mı?

Bir de ittifak gerçeği var. AKP’nin MHP ile ortaklığı çözüm süreci benzeri adımlar karşısında nasıl davranacak? Barış ve Kardeşlik Komisyonu bir yön değişimi değil mi? Eğer değilse bile neden sahada milliyetçi seçmenin tedirginliği artıyor? Kayyım atamaları “demokratik standart” tartışmasını alevlendirirken bu tartışmanın ön cephesi yine il başkanları değil mi? Bu insanlar iki ateş arasında kalmış hissediyor olamaz mı?

İşte tam da bu yüzden “affını istemek” ile “istifa” arasındaki fark kritik. Yeni sistemde istifa istisna, affını istemek norm. İl başkanları normu bozuyor. Peki bu tercih, Ankara’ya “biz bu yükü tek başımıza taşımayacağız” demenin kibar ama kesin bir yolu değil mi? Bu bir “sabır testi” değil de nedir?

Şimdi soralım: Eğer bu sadece bir yenilenme olsaydı, neden bu kadar hızlı ve eş zamanlı? Neden aynı illerde “sağlık” ya da “önünü açmak” gibi gerekçeler tekrar ediyor? Neden hepsi birden istifa kelimesini seçiyor? Bu sadece tesadüf olabilir mi? Bu tabloyu görüp de hâlâ “her şey normal” diyebilir miyiz?

Asıl mesele şu: AKP teşkilatları sadece isim değişimi istemiyor, yükün paylaşılmasını istiyor. Barış ve Kardeşlik Komisyonu’nun açtığı yeni sayfa, kayyım atamalarının yarattığı tartışmalar ve ekonomideki dar boğaz il başkanlarını tek başına bırakıyor. Bu yükü taşımak istemeyenlerin istifası aslında bir “biz böyle siyaset yapamayız” mesajı. Eğer merkez bunu görmezse, önümüzdeki seçim döneminde çok daha ciddi bir teşkilat kriziyle karşı karşıya kalabilir.

Bu istifaları sadece “isim değişikliği” diye görmek bir hata olur. İl başkanlarının moral kaybı ya da geri çekilişi doğrudan seçmenle kurulan bağı zayıflatır. Çünkü il başkanları sahada partinin vitrinidir. Onlar olmadan seçim makinesi çalışmaz. Bunu kim görmek istemiyor?

Sonuç olarak ortada bir tablo var: AKP’nin il başkanları art arda istifa ediyor; Barış ve Kardeşlik Komisyonu, kayyımlar, ekonomi ve ittifak dinamikleri bu tabloya eşlik ediyor; “affımı istiyorum” yerine “istifa ediyorum” diyen bir profil yükseliyor. Bu bir ayrıntı değil, bir alarmdır. Bunu duymayan Ankara yarın çok daha sert bir çarpışmayla karşılaşabilir.

Şimdi kritik soru şu: Bu tablo AKP için bir yenilenmenin işareti mi yoksa bir çözülmenin başlangıcı mı? Yanıtı önümüzdeki aylarda göreceğiz ama şimdiden net olan şu: Yeni sistemde istifa istisna sayılırken il başkanlarının birbiri ardına istifa etmesi, parti içi dengeleri sarsacak ölçüde anlamlı bir tercihtir. Bu tercihi küçümseyenler yarın bu tablonun altında kalabilir.