Bitti mi gerçekten?
Birilerinin ne olacağını bildiği ama bizim bilmediğimiz garip bir savaş başladı ve bitti. Savaşa dahil olan her kesim birbirini tebrik etti, teşekkür falan etti. Sanki hakemin ve her iki takımın dahil olduğu şikeli bir maç izledik. Sonuçta ABD bu işten karlı çıktı. Petrol fiyatları hızlı geriledi ve daha da gerileyecek gibi duruyor.
Peki öyle mi oldu gerçekten şikeli bir maç mı izledik yoksa prova ve tehditlerin içinden yükselen çok ve beyaz saçları olan bir kahraman olaylara el mi koydu. İran’da bir çok kişi öldü mesela, o ölenler başka bir filmde figüran ya da başrol oyuncusu olarak çıkacaklar mı karşımıza. Yoksa savaş gerçek değilse de çoğunluğu İran’da ölenlerden oluşan o insanlar gerçek mi idi?
Zannedersin olay film platosunda geçi. Adı bile konuldu '12 Gün Savaşları.' Adını koyan adını öneri olarak söyledim dese de tarih bunu böyle yazacaktır diye düşünüyorum. 12 Gün Savaşlarını kim kazandı peki? Başta da yazdığım gibi tebrik ve teşekkürler havada uçuştuğu için kazanan sadece petrol fiyatlarını yükseltmek istemeyenler oldu gibi görünüyor.
İsrail ideallerinden vazgeçecek değil elbette ama kendisini korkak bir çocuğun babası olarak konumlayan ve her daim oğlunun en ufak sıkıntısında yanında yer alan sarı saçlı baba tiplemesinin idealleri her zaman daha öncelikli. Zaten gereğinden fazla acele edilmiş ve öne çekilmiş görünüyordu bu senaryo, belki de bir provaydı orasını bize zaman gösterecek.
Bunun gerçekten bir senaryoya dönüşme ihtimalini asla ıskalamamak lazım. “Kutsal Tahta” bence bunun hazırlıklarına şimdiden başlamıştır. Hatta orada acı çeken ve çekme ihtimali olan birçok İsrail vatandaşının İran’ın elinden nasıl tereyağından kıl çeker gibi kurtarıldığına dair yıldız savaşları görüntüleri bile oluşturulmuştur.
ABD’nin kutsal tahtası bunu ilk defa yapmıyor zaten birinci ve ikinci dünya savaşlarında yaptıkları, yapmadıkları ve hatta yapmamaları gerekenleri bile bir kahramanlık hikayesine dönüştürmeyi başarmışlardı. Şimdi elleri daha güçlü çünkü endüstrilerine sosyal medyayı, dijitali ve dahi yapay zekayı bile eklediler.
Böyle bir seçenek olsa da bu idealize edilen özgür dünyanın var kalması için her seferinde bedel ödemesi gerekenlere borçlarını hatırlatan jandarmaların olacağını unutmamak da gerekiyor. Suskunluk ve yıldız savaşları kıvamındaki bu görüntülü harbin sonunda Türkiye açısından değişen tek şey gündemin rehabilite edilmesi olacak gibi.
Yani kendi içimize döneceğiz bir süre ama bu iç cephenin tahkim edilmesinin gerekliliği konusu bu aşamada biraz anlam kaymasına uğrayacak gibi. O zaman cepheyi güçlendirmek yerine alış verişleri ve ‘ben yaptım oldu’ hamlelerini devreye almak gerekebilir. Bu bir rehavet koridoru olmasa da durumun daha aklı selim değerlendirilmesi için devre arası olarak değerlendirilebilir.
Savaş bitti diye yazıyorlar birçok haberde oysa bir savaş mı idi yaşadığımız onu bile tam bilemedik son günlerinde. İran son hamle olarak, ağaç kesim filmlerindeki repliği kullanarak ‘Geliyooorrrr’ diye bağırarak attı füzelerini ve dikkat ederseniz o füzeler kutsal kalkanı epey zayıflamış İsrail’e değil Katar’a yönelikti. Katar semaları ışıl ışıldı Maşallah.
Elbette böyle yazınca sanki insanlar ölmemiş, savaş çıkmamış da ona üzülüyormuş gibi oluyor ama öyle değil. Savaşı bile bir oyun gibi kurgulayıp oynayabilen yeni dünyanın ne olduğunu fark ederek daha fazla endişelenmek gerektiğini ve tedbir alınabilecek ise o tedbirlerin alınması gerektiğini söylemeye çalışıyorum.
Trump, bölge ülkelerine gelir gelmez sattığı silahların karşılığında bölgenin koruyucusu, abisi ve hatta hamisi olma durumunu ortaya koydu. Yaşı yetenler Türk filmlerinden de hatırlar ama bugün bazı başka haberlerde de görüyor ya gençler, kabadayıların mekanları korumak için aldıkları paralar vardır. İşin ilginci o parayı verdiklerinle sana saldırması muhtemel olanlar da aynı kişilerdir. Durum şu an biraz Yeşilçam kıvamında olsa da çok kısa sürede bir Hollywood (Kutsal Tahta) filmine dönüşebilir ve dönüşecektir.
Kısa sürede yaşananlar safi deliliktir aslında ama o deliliğin içinden mantıkla çıkılamaz gibi duruyor. Brehct’in dediği gibi: “Her savaştan geriye üç ordu kalır: ölüler ordusu, yas tutanlar ordusu ve Hırsızlar Ordusu”