Bir kez daha yetki ve sorumluluk
Ne kadar trajikomik bir hal aslında bir kez daha bir felaket sonrasında yaşananların kimin sorumluluğunda olduğunu tartışıyoruz. Kimin alması gereken tedbirleri almadığını, kimin yapması gerekenleri yapmadığını tartışıyoruz. İşin daha da kötüsü bunu neredeyse acılarımız daha çok taze iken yapıyoruz.
Öfkemiz acılarımızı bastırıyor. Ama öfkemizi kime yöneltmemiz gerektiğini bize desteklediğimiz ideoloji ya da parti söylüyor. Dün özellikle sosyal medyada istenen istifalar oldu. Bir taraf Bolu Belediye Başkanı'nın diğer taraf ise Kültür ve Turizm Bakanı'nın istifasını istedi. Bundan seneler ve seneler önce olan olaylarda böyle istifalar istenmesi belki daha anlaşılır olabilirdi.
Neticede kesin çizgilerle ayrılmış ve tereddütsüz kendi tarafına inanmış bir toplumuz biz. Ancak artık kendisi de bir Turizmci olan ve teknokrat olarak kabul edilmesi daha mümkün olan, yani siyasetçi olmayan Sayın Bakanın istifası bu sistemde ancak bir ‘pardon’ demek olabilir.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan mesuliyeti olan şeyler varsa istifa etmelidir. Çünkü eğer mesuliyetinde bu felaketin engellenmesi konusunda toplu iğne başı kadar bile ihmal olmuş ise yiten canların hatırına bunu yapmalıdır. Ama eğer yoksa da kendisini ifade ederek ve olup bitenin bir daha yaşanmaması konusunda alınması gereken önlemleri anlatarak bu durumu siyasetin üstünde bir yerde kamuoyuna anlatmalıdır.
Peki ya Sayın Turizm Bakanı istifa etmeli midir? İşte orası biraz karışık. Neden mi? Dikkat ettim de Hükümeti destekleyen birçok sosyal medya hesabı Turizm Bakanı'nın da istifa edebileceğini çok zorlanmadan kabul ediyor. Eskiden de hükümetler böyle durumlarda bakanlarını liderlerine son derece kolay feda edebilirlerdi. Ancak değişen sistem nedeni ile siyasetçi dahi olmayan, iştigal ettikleri ticari konular ile ilgili bakanlık yapan isimler var artık. Bu isimlerin yeni sistemde Bakan olarak mı görev yaptıkları yoksa sadece birer uygulayıcı mı oldukları tartışmalı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde hemen her konuda belli kurullar var ve o kurullar ülke politikası üzerinde bakanlıklar kadar etkili muhtemelen. Kültür ve sanat politikaları kurulu da var ama ne hikmetse bir turizm politikaları kurulu henüz yok. Belki de hiç kurulmaz ama bu şu anki sitemin iş insanı, teknokrat, vasıflı bakanlarının karar alma konusundaki asıl yetkili olmadıkları gerçeğini değiştirmez.
Mesele aslında tam olarak burada daha önce devamlı şekilde tekrarladığım, sorumluluksuz, yetki ve yetkisiz sorumluluk meselesine gelip dayanıyor. Bu sistem o kadar enteresan bir hal almış durumda ki şu anda biz sorumluluğun tam olarak kimde olduğu konusunda her gün başka bir bilgi ile karşılaşıyoruz. Kanun metinleri, alınan karaların metinleri, raporlar medya da sosyal medyada dolaşıp duruyor. Herkes kendi işine yarayanı içinden çekip kullanıyor.
Allah var AKP Eski Milletvekili Şamil Tayyar konu ile ilgili bir televizyon kanalında son derece hakkaniyetli bir yorumda bulundu. TGRT Haber’de konuşan Tayyar, "Bu otel, Bolu Belediyesinin sınırlarında değildir” ifadelerini kullanırken, “İl belediye başkanı kendi sınırları içinde hareket eder. Bu otelin olduğu yer dışarda bir köy içindedir. O köy il özel idaresi sınırları içindedir. Bolu Belediye Başkanı orada bakkal bile mühürleyemez. Böyle bir mühürleme yetkisi yoktur.”
Bu aslında Turizm Bakanlığının mesuliyetini işaret eden muhalif tarafın haklı olduğuna dair bir açıklama gibi duruyor. Sayın Tayyar’ın hakkını teslim ettikten sonra yukarıda bahsettiğim sistem meselesine de bir değinmek gerekiyor her zamanki gibi. Kanunlar ve kanun hükmünde kararnameler, Cumhurbaşkanlığı Kararları şu an ciddi şekilde bir karmaşaya neden oluyor.
Bu kadar acı bir zamanda dahi bunları konuşmak, yazmak zorunda kalıyoruz. Sorumluluk makamında olanlar bu mevzuat karmaşalarının arkasına mı sığınıyorlar diye geliyor aklımıza elbette ama şunu da çok iyi biliyoruz. İktidarda 23. yılını geçiren bir siyasi parti ve onun da bugün Cumhurbaşkanı olan bir lideri var. Sistem teknokrat ya da iş insanı bakanların, devlet memurluğu geleneğinden gelen müsteşarlara da ihtiyacı yok diye düşünerek yerlerine bakan yardımcılıkları ihdas ederek oralardaki kararları da siyasileştirdi.
Bütün bunlar da bize tam anlamıyla siyasi bir devlet sundu. Şimdi o devlet içinde hangi mekanizmanın ve idarecilerin neden, ne kadar mesul olduklarını tartışıyoruz. Ama bu tartışmayı bitiremeyiz