Gerçekler gölgede kaldı, milletin yükü ağırlaştı
Ülke içinde yoğun bir şekilde gündem değiştirme çabaları sürerken, ne yazık ki gerçekler unutturulmakta, adeta sis perdesinin ardına itilmektedir.
Her geçen gün biraz daha göz ardı edilen emekliler, gençler, dar gelirli yurttaşlar derin bir umutsuzluğun içinde kendi kaderlerine terk edilmiş durumdalar.
Zor şartlar altında yaşamaya tutunmaya çalışıyorlar artık.
En temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hâle gelmiş milyonlarca insanın yaşam mücadelesi, ne televizyon tartışmalarında ne de siyasi demeçlerde hak ettiği yeri bulabiliyor.
Gündem her zaman bir başka tarafa kayıyor; milletin aklıyla adeta alay edilmeye devam ediliyor.
Ülkemizde iç siyasette bu trajikomik tablo yaşanırken, dış dünyada da durum pek iç açıcı değil.
Hindistan ile Pakistan arasında savaşın eşiğine gelinmiş, sınırda çatışmalar artmış, gerginlik tırmanıyor.
Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş, şiddetini artırarak devam ediyor.
Suriye’de rejim değişti, "refah" beklenirken, belirsizlik ve kaos daha da derinleşti.
Yurtlarından edilen milyonlarca insan hâlâ geri dönemiyor; ne evleri kaldı ne umutları.
Orta Doğu’da ise İsrail, saldırılarına devam ediyor; Suriye’de bazı grupları destekleme gerekçesiyle, ülkenin içindeki stratejik bölgelere hava saldırıları düzenliyor, hem de aralıksız biçimde.
Bölgede barış mı? O çoktan rafa kalktı.
Çatışma hâkim, çözüm değil tahribat politikası sahada.
İran ve ABD arasında da nükleer silah üretimi konusunda gerilim tırmanıyor. Her yeni gün yeni bir krizle uyanıyoruz.
Ve bu krizler... Üç gün konuşuluyor, sonra unutuluyor. Ertesi gün başka bir felaketle uyanıyoruz.
Ama bu olağanüstü gelişmelerin gölgesinde, bizim asıl odaklanmamız gereken yer hâlâ belli: kendi ülkemiz, kendi insanımız.
Çünkü içeride çözülemeyen her sorun, dış tehditler karşısında bizi daha da kırılgan hale getiriyor.
Muhalefetin de, iktidarın da önceliği artık belli olmalı: Çokça konuşulup bir türlü çözülemeyen ekonomik kriz ve halkın gerçek sorunları.
Gençlerin umutsuzluğu, emeklinin geçim derdi, dar gelirlinin çaresizliği, işçinin ve çiftçinin yaşadığı buhran...
Bunlar bu ülkenin acil çözüm bekleyen başlıca meseleleridir.
Bu yazı yalnızca bir durum tespiti değil; aynı zamanda bir çağrıdır:
Gündem dışı oyunlara değil, halkın gerçek sorunlarına odaklanalım.
Krizleri değil, çözümleri konuşalım.