Dürüst olmak suç mu?
Bu yazım bireysel bir değerlendirme değil; sokağın, halkın, kamuoyunun son günlerde yüksek sesle dile getirdiği bir tepkinin kaleme dökülmüş hâlidir. Gözlemlediklerimiz, vatandaşın anlattıkları ve milletin vicdanındaki yankılarla şekillendirilmiş bir köşe yazısıdır.
Son günlerde kamuoyunu meşgul eden bir kampanyayı hayretle ve üzüntüyle izliyoruz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yürütülen iftira, linç ve hakaret süreci artık sokağın dilinde de konuşulur oldu. Bu tablo, birçok yurttaş tarafından organize bir kötülüğün ürünü olarak değerlendiriliyor.
CHP Genel Başkanlığı döneminde, bir televizyon programında kendisine yöneltilen dikkat çekici bir soruya açıkça, saklamadan yanıt verdi:
“Evet, ben Aleviyim. Seyyid Mahmut Hayrânî'nin torunuyum.” dedi.
Peki, ne yaptı da bugün bu olumsuz muameleye maruz kalıyor?
Türban sorununu çözen oydu.
“Helalleşelim” diyerek Halil İbrahim Sofrası’nı kuran oydu.
Millet İttifakı’nı oluşturan oydu.
Emekliye bayram ikramiyesini sağlayan oydu.
Toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir siyaset anlayışını CHP’ye kazandıran oydu.
“Ben herkes için adalet istiyorum.” diyerek 450 kilometrelik yürüyüşü başlatıp liderlik eden oydu.
Hak, hukuk, adalet söylemini vicdanlara nakşeden oydu.
2019 yerel seçimlerinde tarihî bir başarıya imza atan oydu.
Bugün “birinci partiyiz” denmesini sağlayan da oydu.
Ve...
Çubuk’ta linç girişimine uğrayan, ölümden dönen oydu.
Artvin Şavşat’ta silahlı terör saldırısına maruz kalan oydu.
Meclis’te yumruklanan, önüne mermi atılan ama her seferinde tüm bunlara rağmen dimdik duran da oydu.
Evet, o “Aleviyim” diyen, “72 milleti bir nazarda gör” anlayışıyla yetişmiş bir liderdi.
İnsanı mezhebiyle değil, niyetiyle değerlendiren bir anlayışın temsilcisiydi.
Bu ülkeye huzur ve birliği getirmeye çalışan, bunun çoğunu başaran bir liderdi.
Ama ne yazık ki…
“Aleviyim” dediği andan itibaren sistemli bir şekilde düğmeye basıldı ve yok sayılma süreci başladı.
Önceleri durum gizliydi, sonra açık bir linç kampanyasına dönüştü.
Bu durumun en çarpıcı örneği ise yakın zaman önce Hacı Bektaş-ı Veli Anma Etkinlikleri’nde yaşandı.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun önüne sehpa konulmadı, üzerine bir bardak su bile bırakılmadı.
Küçük gibi görünen bu detay, aslında çok büyük bir mesaj taşıyordu: Sistemli bir dışlama ve itibarsızlaştırma.
Yaşananları yaklaşık 25 milyon Alevi yurttaş izledi, vicdanları sızladı.
25 milyonla birlikte, Alevi dostu olan toplumun büyük bir kesimi de bu durumdan etkilendi.
Bu yaklaşım yalnızca bir kişiye değil, aynı zamanda toplumsal barışa ve çok kültürlü yapıya yönelmiş bir dışlama olarak değerlendirildi.
Bu noktada bir soruyu da halk adına dile getirmek gerekir:
Sayın Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde görev ve makam sahibi olmuş bazı kişilerin, bugün Sayın Kılıçdaroğlu’na yapılan haksızlığa sessiz kalması nasıl açıklanmalı?
Onun sayesinde siyasette varlık göstermiş, makam ve konum elde etmiş kişilerin vefasızlığı halkın vicdanında kaydediliyor.
Bu sessizlik, aslında derin bir vefasızlık ve kadirbilmezlik olarak yorumlanıyor.
Ve yine soruyoruz:
Memleket sevgisiyle dolu bir lidere karşı bu kin, bu yok sayma neden?
Dürüst kaldığı, halktan yana olduğu için mi?
“Bizden değil” diye dışlandığı için mi?
Yanıt olarak sokak çoktan cevabını verdi:
Ne zaman iyi olmak, dürüst olmak, inancını saklamadan yaşamak suç oldu?
Sayın Kılıçdaroğlu ise tüm bu yaşananlara rağmen;
“Ne yaparlarsa yapsınlar, yel kayadan bir şey koparamaz.” inancıyla, vakarını bozmadan yoluna devam ediyor.
Ne demişti?
“Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak zordur.”
Evet, zoru göze alarak yoldaşlık edenlerle birlikte yoluna devam ediyor.
Bayram Günü Mesajı
Yarın Kurban Bayramı. Bu vesileyle milletimizin Kurban Bayramı’nı en içten dileklerimizle kutluyor, herkese, bütün canlara sağlık, huzur, mutluluk ve güzel bir gelecek diliyorum.