Picasso’nun kızı olmaya devam…
Bir çocuğun yaşına göre kafasındaki tek meşguliyeti oyun oynamak ya da dersleriyle ilgilenmek olmalı.
Güvende olmak onun ilk hakkıdır. Yaşama hakkı, sağlıklı olma hakkı, eğitim alma hakkı, oyun oynama, şarkı söyleme, güzel rüyalar görme, şeker yemek daha güzel ne varsa onlar için bütün güzellikleri yaşama hakkı olmalı.
İşte bu imkanların sağlandığı çocuklarımızın sayısının azaldığı bir ortama daha hızlı bir şekilde evriliyoruz.
Picasso’nun kızı da bunlardan sadece bir tanesiydi. Kendi evinde kendisini misafir edenlerden utanmadan, uzaktan da olsa akrabasının kızına yaklaşmaktan korkmayan ve daha da kötüsü bir çocuğa dokunabilmeyi aklından geçirebilecek kadar iğrenç biri tarafından örselenmeyi hak etmemişti mesela. Bu kurtarılmış bir durumdu belki, ama bu durumu yaşayan yüzlerce yavrumuz olduğunu bilmek çok sinir bozucu. Üstelik verilere girmeyen gizli kalmış, su yüzüne çıkmamış vakaları saymıyorum bile.
Picasso’nun kızının hiç maddi sıkıntısı olmamıştı. Durumları gerçekten çok iyiydi. Yüzlerce daireleri, çalışanları ve bir o kadar çokta sevgilileri de vardı babasının. Yazık ki bu maddi durumun iyi olması Picasso’nun kızının mutlu olmasını sağlayamadı. O çocukluğundan beri hiç hissetmediği sevgi ilgi ve güvende olma hisselerini tam anlamıyla yaşayamadı çünkü. Evlerinde olan kaybolan para durumunda bile o suçlanmış ama babası tarafından “- tamam önemli değil, az para zaten ama bir daha yapma “ deyip geçiştirilecek bir konu olarak görse de, Picasso’nun kızının ağırına giden şey anlaşılmadan, yargılanması ve yapmadığı bir suç yüzünden suçlu ilan edilmesiydi. Çok geçmeden sınıf öğretmenlerinin veli toplantısında bile, sınıfımızda harçlıklar çalınıyor konusunda yaptığı toplantıda kızını hiç düşünmeden “ - benim kızımdır, evde de yapıyor” diyecek kadar eğitimsiz ve yanlış bir kadındı annesi. Öğretmeni tarafından “senden hiç beklemiyordum, bir daha olmasın,tamam mı? “ cümlesini bir sene sonra öğretmeniyle yaptığı özel bir konuşmada öğrenecekti Picasso’nun kızı. Aylar sonra, o evi çıkarları için orada yaşamayı ve ya sık sık gelip giderek tırtıklamayı hatta çalmayı bile göze alan küçük teyzenin ilk vukuatı ile ortaya çıkmıştı ama anne onu da geçiştirip konuyu saklayıp, kocasına kızının yanlış anlaşıldığını söylemek yerine hırsız kız kardeşini korumayı tercih etmişti.
Bu ve bunun gibi onur kırıcı durumların yaşanması ise Picasso’nun kızı için o evden kurtulmak için çare aramak zorunda bırakıyordu. Ama Nasıl ve ne şekilde onu henüz kestirmiyordu. Çocuklarımızı suçlamadan önce dinlemek ve anlamak, işledikleri bir suç var ise de onun sebeplerini ortadan kaldıracak tarzda çözümler aramalıyız. O suçları görmezden gelmek ya da işlenen bir durumu eşten saklamak her zaman sorunun büyümesinden ve daha çıkılmaz bir hale gelmesinden başka bir şey olamaz.