Depresyonda mıyız?

Süreyya Terzioğlu

Süreyya Terzioğlu

Tüm Yazıları

Ben hemen hemen hiçbir açıklamasını güvenilir bulmam ama Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bazı paylaşımlar yapacağım. Bakalım siz bu verilere katılacak mısınız?

Dünya Sağlık Örgütüne göre yetişkin nüfusun %5’i depresyonla mücadele ediyormuş. Bana sorarsanız bu veri gerçek olamayacak kadar mükemmel. Bu kadar düşük bir oran olsaydı şu an dünya güllük gülistanlık olurdu kanaatindeyim. Depresyondan anladığımız nedir? Devam eden mutsuzluk hali, kişinin daha önceleri yapmaktan mutlu olduğu aktivitelerden artık keyif almaması, depresyonun yan etkilerini de sayarsak uyku ve beslenme bozukluğu ile hemen hemen herkesin baş etmeye çalıştığı sıkıntılar. Çeviriniz başınızı bir sağa sola ve sorun en yakınızdaki kişiye bakın hepsi depresyonda.

Nasıl olmasın ki; ekonominin bozulmuş olması ve alım gücünün refah seviyesinin düşmüş olması bile başlı başına bir depresyon sebebidir. Buna her yerde ve giderek artan şiddet vakalarını da eklersek iyi olmamız mucize olurdu. Birilerinin çekmiş olduğu sıkıntı ve benzeri durumlara sevinmek ya da kayıtsız kalmak mümkün olamayacağına göre; tabi insansak! Elbette yaşadığımız her durum hepimizi az ya da çok etkisi altına almış vaziyette.

Uzmanlara bakarsanız kalp yetmezliği ve damar sertliğinden sonra gelen en yaygın hastalık depresyon ancak depresyon sebebiyle kalp yetmezliği ve damar sertliğinin tetiklendiği gerçeği göz ardı ediliyor olsa gerek.

Avrupa Komisyonu’na bağlı bir istatistik kurumu olan Eurostat’a göre 2019 yılında yaptığı araştırmada kronik Depresyon en yoğun görüldüğü oranları ile sıralaması şöyle; %15,6 ile İzlanda, Portekiz (%12,2). İsveç (%11,7) ve Almanya’da (%11,6), İtalya ve İspanya’da kronik depresyonun yaygınlık oranı %6'larda. Ülkemizde ise %9.

Yapılan araştırmalarda tahmin edildiği gibi sosyo-ekonomik statünün varlığı ya da yokluğu depresyon da bağlayıcı bir etken. Gelir düzeyi ne kadar yüksek ve alınan eğitim düzeyi ne kadar yukardaysa depresyon riski de ters orantıyla azalıyor.

Hangi ülkede yer alırsa alsın toplumsal eşitsizlik gibi ya da ekonomik zorluklar, geçim derdi alım gücünün az olması gibi faktörler depresyonun ortaya çıkmasında çok etkili maalesef.

Brezilya’da bir araştırma yapılmış bu konuyla alakalı. Bu araştırma yoksul, alım gücünün zayıf olduğu kent göçmenlerinde ruhsal bozuklukların, depresyon ve şiddet e eğilimlerin yaygınlığının sosyo-kültürel durumun yularda olduğu kentlere göre çok yoğun yaşandığını gözler önüne sermiştir.

Ülkemizde de benzer bir araştırma yapılmış. Doğum sonrasında eşinin işsiz ve geçim derdi yaşayan kadınların maddi sıkıntı yaşamayan insanlara göre çok daha yüksek olduğunu kanıtlamıştır.

Başka bir araştırmaya göre; ABD’de 19-32 yaş aralığında 1787 kişi ile yapılan çalışmada, sosyal medyada çok vakit geçiren insanların depresyona daha yatkın olduklarını ortaya çıkarıyor. Bu sonuç tek başına depresyonla ilişkilendirilmesi de etken olduğu varsayımları da göz ardı edilemez.

Siz de depresyonda olduğunuzu düşünüyorsanız -ki bu çok olağan bir durum- bol su içmek, doğru nefes hareketleri, rutin ve devam arz eden açık hava yürüyüşleri, sevdiklerinizle vakit geçirmek ve olmayan para ile alışveriş yapamayacağınıza göre paradan puldan bahsetmeden vakit geçirmeye çalışın derim…