Picasso’nun kızı evden mi kaçıyor?

Süreyya Terzioğlu

Süreyya Terzioğlu

Tüm Yazıları

Picasso’nun kızı o kadar bunalmıştı ki; babasının sapkın davranışlarından ve annesinin acizliklerinden artık onlarla aynı yuvada, hayır, hayır yuva böyle bir şey olamaz! Artık onlarla aynı evde olmak istemiyordu.

Ama henüz lise birinci sınıftaydı ve nasıl kurtulacaktı bu durumdan bilmiyordu. Kafasında vardı bazı planları ama korkuyordu da. Çünkü babasının parası ve çevresi çoktu, o daha çok uzaklaşmadan hemen emniyet müdürü arkadaşlarının yardımıyla bulunur ve onu kaçtığına pişman eder hatta belki okuldan bile alabilirdi. Hem kaçtığında nerede kalacak, nerede yaşayacak bilemiyordu. Başına bir kötülük gelmesinden de çok korkuyordu ama bu evden nasıl kurtulur onu da bilemiyordu. Üstelik okulunu , derslerini hele öğretmenlerini o kadar çok seviyordu ki onları göremezse hayatında büyük bir boşluk daha oluşabilirdi. Bütün öğretmenleri de Picasso’nun kızını çok seviyordu. O akıllı, çok saygılı ve sosyal etkinliklere yer alan , sporla , sahne sanatları ile ilgili aktivitelere de zevkle katılan bir çocuktu. Çok sevdiği bir felsefe öğretmeni ve coğrafya öğretmeni ile çok daha yakınlardı. Onlar Picasso’nun kızının sıkıntılarından haberdar ve yardımcı olmaya en azından onu dinleyerek yalnız olmadığını hissettirmeye çalışıyorlardı. Şimdi ise ne o kadar kıymetli ve öğrencisine bu kadar özen gösteren öğretmen kaldı ne de öğretmenine böylesine saygılı ve sevgi dolu öğrenci diye düşünüyordu Picasso’nun kızı. O günleri anlatırken büyük bir özlemle ve hem gururla gözleri dolarak anlatıyordu.

Aynı okulda olan erkek kardeşi ve iki kuzeni de Picasso’nun arkasında sanki birer hafiye gibi, babasının ve amcasının korkusundan ablalarının kantinden kaç simit aldığına ve teneffüste kiminle sohbet ettiğine kadar detaylı bilgi veriyorlardı. Ve nihayet felsefe öğretmeni ile bahçede konuşurlarken gören kuzeni ve erkek kardeşi, akşam Picasso’nun kızı için hiç de hoş olmayan bir plan yapıyorlardı. Ve yazık ki bu plandan habersiz, okulda oynayacakları “ Keşanlı Ali destanı” repliklerini ezberlemek için büyük bir gayret gösteriyor ve heyecanla o günü bekliyordu. Akşam odasında ödevlerini bitirip ezberlerini yapmaya çalışan Picasso’nun kızı birden odasının çalınmadan açılmasıyla ve “ babam seni çağırıyor “ diyen kardeşinin güzel, koca, kara gözleriyle karşı karşıya geldi. Picasso’nun kızı salona gittiğinde evin metresi Kezban, kötü anne, iki kuzen ,bir erkek kardeş ve dünyadan bir haber en küçük erkek kardeş öyle kendisine bakıyordu. Baba çocuklara dönerek “- ben size yanında bir erkek gördüğünüzde bu o…..nun kemiklerini ve o yanındakini de iyice benzetmeden eve gelmeyin dememdim mi lan?“ diye kardeşe ve kuzenlere hönkürdü. Ve arkasından .Elindeki çamaşır makinesi hortumunu erkek kardeşinin eline verdi ve”- al bunu kazağını çıkart, atleti kalsın, ablanızı adam edin” dedi. Her ne kadar Picasso’nun kızı torunların en büyüğü olduğu için hepsinin ablası olsa da çocukların baba ve amca müsfettesi olan bu yobaz adamın dediklerinin etkisiyle ve korkuyla harfiyen yerine getiriyorlar. Bu sefer bu dövme işinin kendilerinin üzerine bırakılmasından rahatsız olan çocuklar itiraz etse de, onların çaresiz kaldıklarının farkında olan Picasso’nun kızı tarafından cesaretlendirilip banyoya geçtiler. Bu ne ilkti ne de son ama ilk olan şey felsefe öğretmenini de babasının işçileri tarafından bacakları kırılana kadar dövülmesiydi. Onun babası olacak psikopatın yaptığından emin olan Picasso’nun kızı kaçmak gibi bir fikirle kimlerin başını yakacağını da daha iyi anlamış ve iyice korkmuş ama yeni çareler aramaya başlamıştı bile. Bu böyle devam edemezdi.

Evde mutlu olmayan çocuklar dışarda sevgiyi arayan ve çareyi kaçmakta hata evlenmekte bularak hayatların hatalarını yapabilirler. Çocuklarla aramızda sevgi saygı ve doğru iletişim olmalı.