Picasso’nun kızı anlatmaya devam ediyor

Süreyya Terzioğlu

Süreyya Terzioğlu

Tüm Yazıları

Anne-çocuk arasında farkında olmadan bir bağ gelişir ve bu bağ giderek artarak güçlenir ve büyür.

Sağlıklı olan anne-çocuk ilişkileri bu şekildedir. Tabii bu ve bunun gibi aile bağlarının olması gerektiği gibi olabilmesi için sevgi bağından başka öğelerin de olması şart. Annenin de babanın da söz ve davranışlarının çocuklarına karşı doğru ve uyumlu olmalıdır. Güven aşılamalı, sözleri ve davranışları birbirlerini destekler ve aynı konularda farklı düşüncelerde çocukları karşısında tutarlı davranışlar sergilemeleri de çok önemlidir.

Picasso’nun kızının anlattıklarına bakılırsa bu maddi anlamda çok zengin olmalarına rağmen duygusal anlamda aynı şeyleri söylemek pek de mümkün görünmüyordu. Picasso’nun babası çocukken çıkıp gelmiş Ankara’ya çeşitli işlerde çalışmış ve deneyimlemiş. Çalışkan ve yorulmak bilmeyen bir çocukmuş ve yanında çalıştıklarının desteği ve ticari zekasıyla hatırı sayılır bir servete ulaşmış. Yazık ki çok para huzur değil bazen sıkıntı da getirebiliyor, kullanmayı ya da idare etmeyi bilmeyince. Lafın neresinden başlamalı bilmiyorum emin olun ben duyduğumda da rahatsız olmuştum, yazarken de rahatsız oluyorum. Çünkü Ankara'nın merkezinde tanınmış, hatırı sayılır bir servete ve çevreye sahip olan bu adam boşanmayı kabul etmeyen ya da öbür tarafından da hatırlatma yapayım; şiddet, hakaret ve ihanetle iç içe yaşamayı kabul edip boşanmak için bir hamle yapmayan eşin boşanma talebiyle gelmesine rağmen kocasının yakasından da düşmeyen gurursuz eş varken eve bir KUMA getiriliyor.

Evet, Başkent'in göbeğine, Güney Doğu ya da Doğu Anadolu’da değil. Yazık ki nerede yaşadığınız yer değil, kafanızdaki ve yüreğinizdeki şeylerdir sizi insan eden. Eşinin çocuklarının olduğu eve elinden tutup bir kadın getirip “artık Kezban burada kalacak, gelin elini öpün hoş geldin deyin“ diyecek kadar onursuz, aşağılık bir durum yaşattı eşine ve çocuklarına. Eş ve anne olan kadın gidip çay suyu koydu ve ortalıkta geziniyor, belli ki rahatsız ama tepki yok. Aslında tepkisizlik de bir tepkidir tabii ama beklenen tepki bu olmamalıydı. Büyük çocuk Picasso’nun kızı ise kardeşlerini alıp odasına götürüp onları kilitleyip babasının sıkça kendisine yaptığından öğrenmiş olsa gerek, gizlice yan komşudan dedelerinin evini aramıştı. Hâlâ hatırladığını söylüyor telefon numarasını 0312 352 21… Küçük çok sevdiği amcası açmıştı telefonu ve olanı biteni anlatmasına rağmen amca inanmamakta inat edip babanın salak şakalarından biridir diye de cevap vermişti.

Amca ağlamaya başlayan yeğeninin söylediklerinin gerçek olmasa da ağabeyine dozu iyice kaçırdığını söylemek üzere babasını ve annesini alarak gelmişlerdi. Yazık ki ne baba müsfettesine laf değdi ne o gurursuz metrese… Babaanne beddualar etti, oğlunu tokatladı, “hakkımı helal etmem“ dedi ama nafile. Onlar artık eve döndüler.

Picasso'nun kızı ise onları çağırdığı anlaşılınca nefret duyduğu babasının yanına gelip, babasının yüzüne tükürüp kadına dönüp “defol git pis şey” demiş ve babasından tanık olduğu sopayı bu sefer kan işeyene kadar denemişti. Bu sefer şiddetin dozu artmış ve iki hafta okula gidemeyecek kadar kötü durumdaydı ama anne yine tepkisiz ve sesiz kalmış, onlar yatak odalarına, anne diğer misafir odasına gidip uyumuşlardı. "Off yüreğim daralıyor. Ne kadar sinir bozucu bir durum ve bunu çocukların yaşamış olması ise başlı başına bir facia…"

Picasso’nun anlattıkları devam ettikçe ben de size aktarmaya devam edeceğim.

Ama lütfen anlaşamıyorsanız sevilmiyor, horlanıyor ya da mutsuzsanız istenmediğiniz yerde durmayın. Hiçbir şey için çocuklarınızın tanık olduğu kötü olayları yaşaması kadar kötü olamaz.