87 liralık hayat: 3 domates

Durak Karabulut

Durak Karabulut

Tüm Yazıları

Gerçekler yine unutuldu. Gündem yine başka yerlere çekiliyor…

Sabah oluyor, televizyonu açıyorsunuz.
Ekranlarda kayyum tartışmaları, valiz görüntüleri, otel lobileri, bantlanmış kameralar...
Vatandaşı ilgilendirmeyen her şey var. Bir tek gerçekler yok!

Saatlerce sürüyor bu yayınlar…
“Trump ne dedi, Almanya’da neler oluyor, Fransa’da eylem varmış, Papa ölmüş yerine kim gelecekmiş…”
Bize ne?

Gerçek gündem burada!
Bu topraklarda, bu şehirlerde, bu evlerde…
Ama nedense kimse buraya dönüp bakmıyor.

Birinci gündem: Deprem.
Daha önce defalarca yazdım:
Türkiye’de, Ankara dahil, deprem riski olmayan tek bir şehir yok.
İstanbul’daki son sarsıntı eğer bir öncüydü ise, Allah muhafaza, ardından gelecek olanın etkisi ağır olur.
Ne yıkar, kimi götürür bilinmez ama bir gerçek var: Ya bu deprem olursa?

Peki, biz ne yapıyoruz?
Hâlâ televizyonlarda ilgisiz başlıklarla oyalanıyoruz.
Depreme dair ne bir önlem, ne bir hazırlık…

İkinci mesele: Ekonomi.
Bir belediye başkanının gözaltına alınmasıyla yerle bir olacak bir ekonomi olur mu?
Emekli artık kendine çay alamıyor.
Torununa harçlık vermeyi geçtik, etikete bakıyor, ucuzsa alıyor, değilse geçiyor.
Market alışverişi listeden değil, raftaki etiketten yapılıyor: “Ucuz ne varsa…”
Bu sadece emeklinin değil, dar gelirlinin de hali.

Ama ne gazeteci konuşuyor bu yoksulluğu,
Ne tartışmacı, ne iktidar, ne de muhalefet!
Yoksulların sesi yok.

Enflasyon, emeklinin sırtından, cebinden telafi edilmeye çalışılıyor.
Ama o cepler artık delik!

Üçüncü mesele: Dış politika.
Sınırlarımızda hareket var. Orta Doğu kaynıyor.
“Yeni bir savaş kapıda” diyen uzmanlar var.

Ama biz neyle meşgulüz?
“Kim otele girdi, kim çıktı, kim uçağa bindi?” sorularıyla…

Dördüncü mesele: Adalet.
Kimseden çekinmeden söyleyelim:
Mesele belli kişi ya da olaylar değildir; mesele, adaletin toplum nezdindeki güvenilirliğidir.

Çünkü adalet mülkün temelidir.
Adalet olmazsa, sadece mülk değil; huzur da güven de toplumsal bağ da zedelenir.

Yargıya güvenimiz tam olmalıdır.
Zira adaletin olmadığı yerde hiçbir kurum ayakta kalamaz, hiçbir topluluk bir arada yaşayamaz.
Bu güveni sarsacak en küçük işaret bile, milletin vicdanında derin izler bırakır.

Adalet, kişilere göre değil, ilkelere göre işlemelidir.
Korunması gereken yalnızca güçlülerin değil, sesi duyulmayanların da hakkıdır.

Unutulmamalı ki, adalet herkes için eşit olmadıkça, hiç kimse için güvenli değildir.

Ve o güven duygusu çökerse,
Ne emekli ayakta kalır,
Ne genç, ne kadın, ne işçi, ne esnaf…
Geride sadece sessizlik kalır.

Ve son söz:
Gerçek gündem mi dediniz?
Bir emeklinin cebinde kalan son 87 liradır.
Market arabasında alınamayacak kadar pahalı duran üç domatestir.
Kirayı mı ödesin, ilacını mı alsın diye düşünen ninedir, dededir…

Ama siz yine de izlemeye devam edin…
Az sonra valiz görüntüleriyle, bantlı kameralarla, Trump haberleriyle devam ediyoruz!

Ve evet, Trump’a “Papa olmak ister miydiniz?” diye sordular.
O ise gülerek cevapladı:
“Papa olmak bir tercihim olurdu.”
Geçmiş olsun… Biz bunlarla uğraşıyoruz.