Her yerde aynı döngü

Süreyya Terzioğlu

Süreyya Terzioğlu

Tüm Yazıları

Gün geçmiyor ki kötü haber almayalım. İyice kötü haber çığırtkanı gibi hissetmeye başladım kendimi. Bu nedir böyle her yer bir zorbalık, her yer de bir eşkıyalıktır gidiyor. Yine okullardan gelen akran zorbalığı can sıkıcı boyutlara ulaşmış vaziyette. "Neden?" diye soran da "hadi şu sorunu çözelim" diyen de yok! Kimsenin umurunda değil!

Ben 15 Mayıs 1973 doğumluyum ve üç beş gün sonra bir yaş daha alacağım. Şöyle öğrencilik yıllarımı hatırladığımda, kendimle ve arkadaşlarımla hele hele o birbirinden kıymetli öğretmenlerimle gurur duyduğum, en mutlu olduğum anlar ve yerler aklıma geliyor. Birbirini hırpalamak, dayak atmak, rencide etmek bir tarafa dursun, birbirimiz olmadan kantine inmez, birimizin bakışından derdini anlar derman olmaya çalışırdık. Hâlâ görüştüğüm öğretmenlerim var ve onlarla telefonla konuşurken bile gayriihtiyari ayağa kalktığımı ve öyle konuştuğumu fark ettim. Bugün ne biliyorsam, neye nasıl inanıyorsam, nasıl bir düşünce ve davranış sergiliyorsam o birbirinden kıymetli öğretmenlerim sayesindedir.

Bugüne baktığımızda, bu zamanın öğretmenlerine de kızıyorum biraz. Aralarında görevini hakkıyla yapmaya çalışan ve o saçma sapan maaşla, çocukları gibi gördüğü o yavrulara canla başla bir şeyler öğretmeye, onları adam etmeye kendini adayan, baş taçlarımızı tenzih ediyorum tabi. Ancak bazı öğretmenlerimizin hak ettikleri sevgi ve saygıyı görmemelerinin karşılığı gibi öğrencilerden elini eteğini çekmesini, asrımızın felaketi fulbriht anlaşması ile zaten yok edilmiş eğitim sistemini, bir de bu hemen pes eden öğretmenlerimizin geleceğe balta vurmasını da doğru bulmuyorum.

Öğretmen arkadaşlarımdan tepki mi? buyursunlar… “Evde anası babası çocuğuyla ilgilenmiyor üç kuruşa ben mi onları adam edeceğim, üstelik saygı bile yokken” dediklerini duyar gibiyim. Haklısın canım öğretmenim, başımın tacı öğretmenim… Ama evde zaten eğitim verebilecek kadar yeterliliği olan anne babanın çocuğundan bahsetmiyorum ki, onlar öyle ya da böyle azimle, hiç durmadan ve dümdüz aydınlık bir yol için yürüyorlar. Amaç da tam da burada başlıyor.

Televizyon başından kalmayan, iki çeşit yemek ve bir bulaşık yıkayarak o çocukları doğurup kendi kaderine bırakarak kendini kadın ve anne zanneden, bir şey üretmeyen, üretmek niyetinde olmayan, boş gelmiş boşa giden anneler için söylüyorum. Biz o anneleri, kendisinin ne kadar önemli bir konumda olduğunu, geleceği aydınlatan yavrularımızı şekillendirenlerin kendileri olduğunu öğretene kadar öğretmenlere çok iş düşüyor.

Annesi babası kim olursa olsun onlar bizim yavrularımız, bu ilkenin evlatları. O yüzden, kırgınlıklarınızı bir kenara bırakın LÜTFEN… Siz öğretmenler bizim en kıymetlilerimizdensiniz. Sizin daha çabalı, daha umutlu olmanız şart. Birlikte çocuklarımıza adam olmayı öğreteceğiz… Adamdan kastım İNSAN olmayı birlikte öğretelim. Siz onlara göz kulak olun. Akran zorbalığıyla da narkotikle mücadelede de branş derslerdeki bilgilendirilmeleriyle de sizler yakından alakadar olun ki “ÖĞRETMENLER YENİ NESİL SİZLERİN ESEİ OLACAKTIR” atasözü yerde kalmasın. Bu vesile ile işini hakkıyla yapan bütün öğretmenlerime kucak dolusu sevgilerimi, saygımı ve minnetimi iletmek istiyorum, iyi ki varsınız!