Ailem anlamıyor ama ben anlıyorum
Bazen akşam yemeğinde sessizlik olur ya, sadece çatalın tabağa değdiği duyulur…
İşte o anlarda fark ediyorum: Ailem beni anlamıyor.
Ama artık bunun için onlara kızmıyorum. Çünkü ben de kendimi yeni yeni anlıyorum.
Onlar için okul, sadece “okumak.”
Sınavdan yüksek not almak, dersine girmek, mezun olmak…
Ama benim için bu yol biraz daha karışık.
Çünkü ben sadece diploma değil, kim olduğumu bulmaya çalışıyorum.
“Ne var ki, okuluna gidiyorsun işte” diyorlar bazen.
Oysa ben, her sabah kalabalık bir otobüste hem uykusuzlukla hem kaygıyla savaşıyorum.
Bazen bir ödev için sabahlıyorum, bazen ne yaparsam yapayım yeterli hissetmiyorum.
Ama anlatmaya kalksam, “abartma” diyorlar.
Belki de kuşak farkı sadece teknolojide değil, duygularda da var.
Onlar “bizim zamanımızda daha zordu” diyor.
Ama o zamanlarda “gelecek kaygısı” diye bir kelime bu kadar ağır değildi.
Şimdi herkes yarışta, herkes koşturuyor.
Ben bile bazen kiminle yarıştığımı unutur oldum.
Yine de içten içe biliyorum, niyetleri kötü değil.
Sadece anlamıyorlar.
Onların sevgisi, bizim dilimizde başka bir kelimeyle ifade ediliyor belki de: baskı.
“Şöyle yap, böyle ol, şu işi bul.”
Hepsi endişeden, ama biz bazen sadece “nasılsın?” duymak istiyoruz.
Bazen sessiz kalıyorum, çünkü açıklamaktan yoruldum.
Ama içimden geçen tek şey şu:
“Bir gün beni anlayacaksınız, ama ben o gün çoktan kendi yolumu bulmuş olacağım.”
Belki o zaman fark ederler; ben tembel değilim, kaybolmadım, sadece kendi yönümü arıyorum.
Ve inanıyorum, bulacağım da.
Çünkü ben, en az onlar kadar inatçıyım.