Bahar, bu bahar da aramızda yok sayenizde

Süreyya Terzioğlu

Süreyya Terzioğlu

Tüm Yazıları

Bu seneki bahar, bir Bahar’sız eksik başladı.

Şehir eşkıyası eşinden kaçarak İstanbul’a gelen, yeni bir hayat umudunu taşıyan Bahar, dün sabah saatlerinde vahşice katledildi.

Bir can daha 34’ünde hayattan koparıldı ve yazık ki yine etrafındakiler korku içerisinde sadece kaçabildi. Kızamıyorum da artık korkup kaçanlara, çünkü o gözü dönmüş şehir eşkıyaları, ellerinde ya satır, bıçak ya pompalı ya da tabanca ile planlı bir şekilde cinayet işlemeye geliyorlar. O kadar planlı ve istikrarlı yani.

Dört eşkıyanın arabaya zorla bindirmeye çalıştığı Bahar Aksu, bir fırsatla ellerinden birkaç saniyeliğine kaçıyor ancak yazık ki, o gözü dönmüş eşkıya kocası arkadan ensesine tek el ateşle onu kanlar içinde yere seriyor. Yetiyor mu hayır? Sonra silahını tekrar üzerine doğrultup o aciz, yalnız bırakılmış, anlaşılmamış, anlaşılmak istenmemiş, tükenmiş, yok olmuş bedenine tekrar ateş açmak istiyor ve silah tutukluk yapıyor.

Hayır, hayır vazgeçmiyor, tekrar tetiği düzeltip yine ateş ediyor, yine tutukluk yapıyor silah, yine ısrarla ateş ediyor. Ve delik deşik ettiği o bahar gibi güzel Bahar’ı hayattan acımazsızca koparıyor. Çok sevdiğimiz, ne kadar iyi bir sanatçı olduğunu bildiğimiz, bir o kadar da ince ruhlu sanatçımız Nur Sürer, oturduğu mahallede duyduğu sesleri anlatırken yüreği kan ağlayarak tepkisini dile getiriyor. Duymuş olduğu derin üzüntüyü biz de bütün Türkiye yaşadık da ne oldu? Bugün bir anma yapılır, yarın kabre konulduktan sonra yine bir can da toprak olmuş olacak. Katil ise üç beş sene yattıktan sonra saçma sapan bir af ile bir de bakmışsınız sokaklarda.

Gerçi tek çözüm onu da içeriye atmak mı? Sadece ceza mı yoksa bunu ortadan kaldıracak gerçekten caydırıcı cezaların olduğu bir ceza hukuku yenilenmesi ve uygulanmasına mı gidilmeli? Yoksa bununla beraber bu eşkıyaların bunu yapmaya cüret ettiren, onlara bu hakları olduğuna inandıran kişileri, durumları da mı konuşmak ve onlarla mı mücadele etmek lazım? Sorunları ele alıp sorunu baştan mı çözmek daha iyi olur acaba? Bir adamdan ayrılmak isteyen kadının sonunun öldürülmek olduğu yanılgısını acaba bu cahil, eğitimsiz, kompleksli, cani kocalara nasıl anlatmalıyız?

Biz anneler bu eşkıya çocukları nasıl dünyaya getiriyoruz? Onlara nasıl terbiye ediyoruz? Babalar çocuklarına nasıl örnek oluyor? Bizler nasıl öğretmenlik yapıyoruz branş dersi dışında hiç mi insan olmaktan bahsetmiyoruz? Barış Manço öldü diye mi artık ADAM OLACAK ÇOCUKlar eşkıyaya dönüşüyor, can alıyor? Nerde hata yapıyoruz acaba? Bizleri yönetsin diye seçtiğimiz yöneticiler acaba konuya yeterince değinmiyor mu?

Ne kadar çok soru cevapsız… Aslında cevabını bildiğimiz ama kendiliğinden düzelecek diye beklediğimiz sorunlar. Öyle boş beleş, çaresiz, aciz, bilisiz, gayretsiz, amaçsız, hedefsiz, umutsuz bir insana yaraşmayacak kadar umutsuzca bekleyelim. Bakalım nasıl ve ne zaman düzelecek?