Tam olarak ne oluyor gerçekten?

Mesele ‘al silahı ver sistemi’ gibi bir yerden algılanabilir elbette ama, için işine ‘Arap’ ifadesinin de dahil edilerek ‘Yeni Osmanlıcılık’ tanımının yaşaması ve bir neslin mefkuresinin okşanması son derece verimli bir alan açma denemesi olarak yapıldı sanki.

Bence buradaki Arap ifadesi beklenen etkiyi göstermedi ve gösterme ihtimali de yoktu. Sanırım bu konu da bir süre beklemeye alınacaktır bu yüzden. Sonrasında yeniden gündeme gelebilir ama şu aşamada bu ifadeden memnun olabilecek olanlar sadece yeniden Osmanlıcılar olacaktır.

Aslında Osmanlıcılık da denenmiş bir hamle 150 yıl öncesinde bu da denendi ve tutmadı, ayrılıkları bir yapmak adına kullanılan bir tanımdı ama olmadı. Hatta daha çok yıllar öncesinde, Osmanlı’nın hakimiyetinin en güçlü dönemlerinde batıda bile buna örnekler vardı ama yine Osmanlı değil, Türk denerek bütün Müslümanlara işaret ediliyordu. Merak edenler Spinoza’nın konu ile ilgili tanımlarına bakabilir.

Biz yeniden konumuza dönersek, ortada feci bir ezberler dizgesi var, İmparatorluğun parçalanması esnasında Skyse-Picot olarak tanımlanan bir plandan bahsediyor birçok gazeteci yine diyorlar ki işte o 'İngiliz Oyunu'nu bozduk. Zaten o birlikteliğin bir tarafı olan İngilizler bozmuştu o oyunu çok zaman önce, birlikteliğin diğer tarafındaki Fransızları çırak çıkararak.

Neyse, bir türlü günümüze gelemiyorum farkındayım ama zaten bugünlerin destekçileri olan arkadaşlar da gelemiyor sorun yok o bakımdan. O konuşmada Arap ifadesinin yer alması aslında Araplara bir mesaj değildi. Muhalif taraf da sanırım bunu ıskalamamalı. Bu ifade ile yeni ve güçlü bir Osmanlı'nın haberciliği konusunda bir deneme yapıldı bence.

Ama bunu ne DEM tarafı ne de coğrafyadaki Araplar çok kolay kabul etmezler diye düşünüyorum. Zaten Arapları da buraya dahil etmek açısından konuyu onlarla da bir konuşmak gerekecektir öncelikle.

Hatırlarsanız bundan bir 5-10 yıl öncesine kadar böyle bir dil kullanılıyordu. Dahası bu dilin belli destekçileri de oluyordu Arap coğrafyasında ama son derece sert şekilde karşı çıkanlar da oluyordu. Destekçilerinin bir kısmı da artık nasıl oldu ise saf değiştirdi galiba ama mesela BAE ya da Suudi Arabistan, gibi yönetimler bu söylemlere hiç sıcak bakmadı, o gün bir biçimde destekleyenler de bu aralar oldukça sessiz sanki

Dahası bir çok Arap ülkesi bize bu konuda son derece sert şekilde uyarılarda da bulunmuşlardı, yeniden böyle bir birlikteliğin içine girmeyi bırakın bu söylemleri egemenlik haklarına müdahale şeklinde değerlendirenler de olmuştu.

Ümmet vurgusu üzerinden böyle bir birliktelik ihdas etmeyi denemek belki özellikle bizim coğrafyamızdaki Müslümanlar açısından çekici olabilir ama ne bugün birlikte görüşmeler yapılarak bir yeni anayasa ittifakı oluşturulmaya çalışılan DEM Parti ve seçmenleri ne de şu an çok büyük bir ekonomik gücün üstünde oturan Araplar bu tarz bir hülyaya sıcak bakmıyorlar orası kesin.

Ancak buradan yürünürse bir mefkure üzerinden bir söylem dizini oluşturulursa ulaşılabilecek bir hedef konur ise karşılıklı olarak bu ittifak bileşenlerini de kırmadan bir sonuç üretilebilir gibi duruyor. Belki de bu söylemlerin asıl sebepleri bunlar.

Bu paylaşımlı bir birliktelik olabilir mi DEM ve Öcalan tarafı için göreceğiz. Onların da söylemlerinde tamamen farklı bir yol tutturmaları gerekiyordu ve onlar da bunu yapıyorlar. Mesela “Öcalan’ın serbest kalmak gibi bir şartı yok ama örgüt böyle bir talepte bulunuyor elimizden bir şey gelse keşke, sizi mi kırarız ama durum bu” biçiminde pazarlıksız, şartsız şurtsuz bir sürecin devam ettiğinin onlar da altını çiziyorlar.

Lakin bütün bunlara rağmen birbirlerinin ne dediği ile de pek ilgilenmiyor gibiler, onlar ilgilenmiyor ama medya ilgileniyor ve herkes içinden istediğini seçerek halka sunuyor. Medya demişken aslında o kimler kimlerle beraber şeklinde yeni fotoğraflar da düşüyor önümüze ama zaten o fotoğrafları görenlerin bu kesin inanmış halleri olmasa o fotoğraflar da verilemez değil mi.

SON DAKİKA HABERLERİ

İnanç Uysal Diğer Yazıları