Konut da bir güvenlik sorunu değil mi?

Aslında adı net olarak konulmuş ama bir türlü gündemimizin baş köşesine kurulamamış sorunlarımız var. Bu sorunların ertelenmesi ya da pek de önemli sorunlar değilmiş gibi davranılması ile ilgili siyasetin hemen her alanında zımni bir anlaşma da varmış gibi hissediyorum bazen ve bu beni umutsuzluğa sürüklüyor açıkçası.

Siz de isterseniz bir düşünün bakalım ne kadar zamandır çok daha büyük ölçekli meselelerle meşgul zihniniz? Haklısınız aslında ama sanki bu gün geldiğimiz noktada önümüze çıkan o büyük meseleleri daha öncesinde çözsek iyiydi.

Düşünsenize ya ekonomimizin lokomotifi inşaat sektörü olmadaydı maazallah kiralar, ve konut fiyatları nelere tırmanırdı değil mi

KONUT KRİZİ: BÜYÜKŞEHİRLERİN BOĞUCU GERÇEĞİ

Türkiye’de konut meselesi uzun süredir bir “barınma sorunu” olmaktan çıktı, bir “manipülasyon alanına” dönüştü. İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerde konut fiyatları ve kiralar, vatandaşın cebine sığmayacak ölçüde şişmiş durumda. Bugün İstanbul’da boş bırakılan rezidans daireleri, öğrencilerin karton kutularda sabahladığı barınma eylemleri ya da her seçim döneminde vitrine çıkarılan ama sonuçsuz kalan sosyal konut projeleri, bu krizin en çarpıcı örnekleri.

KRİZİ GÖRÜNÜR KILAN OLAYLAR

İstanbul’daki boş rezidanslar: 2023 ve 2024’te yapılan araştırmalar, lüks semtlerde inşa edilen rezidans bloklarının ciddi bir kısmının boş olduğunu ortaya koydu. Sahipleri kiraya vermek yerine, fiyat artsın diye evleri bekletmeyi tercih ediyor. Yani bir yanda “barınamıyoruz” diyen insanlar var, öte yanda ışıkları bile yanmayan yüzlerce daire.

Öğrencilerin barınma eylemleri: 2021’de üniversite öğrencileri, “Barınamıyoruz Hareketi” adıyla parklarda sabahlayarak eylemler yaptı. Çünkü KYK yurtları yetersizdi, özel yurtlar ateş pahasıydı, kiralık ev bulmak ise imkânsız hale gelmişti. Bu eylemler sadece öğrencilerin değil, genç kuşağın geleceksizlik hissinin sembolüne dönüştü.

TOKİ’nin vaatleri ve sonuçsuz projeler: Her seçim öncesi “yüz binlerce sosyal konut yapılacak” deniyor. Ancak şantiyeler ya yıllarca sürüyor ya da teslim edilen evlerin fiyatı “sosyal konut” kavramını aşacak seviyelere çıkıyor. Bu vaatler, kriz çözülsün diye değil, seçmen oyunu motive etmek için gündeme geliyor.

DİĞER ŞEHİRLER NİÇİN DAHA AZ HİSSEDİYOR?

Anadolu’nun pek çok ilinde hâlâ kira fiyatları büyükşehirlerin üçte biri seviyesinde. Evet, artışlar oralarda da var ama İstanbul’daki gibi bir dar boğaz yok. Bunun iki nedeni var:

Gelir-kira makası Anadolu’da henüz kopmadı.

Talep baskısı özellikle göç, iş ve üniversite merkezlerinde olduğu kadar yoğun değil.

Yani Türkiye’nin temel ihtiyaç krizi şimdilik büyükşehirlerde patlamış durumda. Ama tam da bu yüzden, “bakın ülke genelinde tablo o kadar kötü değil” söylemi ile gündem çarpıtılıyor.

BİR ELDE BEŞ EV, DİĞERİNDE HİÇ YOK

Türkiye’de kişi başına malik oranı dengesiz. Bir grup onlarca ev sahibi olurken, milyonlarca kişi kiralık ev bulmakta zorlanıyor. Resmî veriler boş konut oranını yüzde 30’un üzerinde gösteriyor. Yani her üç evden biri boş. Bunun sebebi çok açık: Evler artık barınma için değil, yatırım aracı olarak tutuluyor.

ENFLASYON VE GEÇİNME ENDEKSLERİ: GERÇEĞİ SAKLAYAN RAKAMLAR

TÜİK’in açıkladığı kira ve gelir ortalamaları, büyükşehirlerde yaşayanlar için hayatın gerçeğiyle örtüşmüyor. İstanbul’da bir kiracının ödediği 20 bin liralık kira, Anadolu’daki 7-8 bin liralık kira ile aynı sepete konuyor. Sonuçta ortaya çıkan ortalamalar, krizin şiddetini gizleyen, vatandaşın yaşadığı sıkıntıyı hafifleten bir perdeye dönüşüyor.

SİYASETİN KAÇIŞ YOLU

İktidar, konut sektörünü ekonomiyi ayakta tutan ana damarlardan biri olarak gördüğü için çoklu mülkiyet ve boş konut sorununa göz yumuyor. Muhalefet ise meseleyi çoğu zaman sadece “yüksek kiralar” söylemine indiriyor. Böylece kriz, yalnızca büyükşehirlerde hissedilen “günlük sıkıntılar” seviyesine indirgeniyor.

Bu tablo siyasetin işine geliyor. Çünkü asıl tartışılması gereken gelir dağılımı adaletsizliği, barınma hakkı, enflasyonun gerçek boyutları gündemden kaçırılıyor. Halk ise geçici öfke patlamalarıyla yetinmeye zorlanıyor.

KRİZİN ADINI KOYALIM

Bugün Türkiye’de konut krizi, yalnızca büyükşehirlerdeki kira artışları değil; boş konutlar, çoklu mülkiyet manipülasyonu, enflasyon rakamlarının gerçeği perdelemesi ve siyasetin kolay kaçışlarıyla büyüyen bir hal aldı

Bu tablo şimdilik daha çok İstanbul, Ankara, İzmir gibi merkezlerde yakıcı olsa da, yarın Anadolu’nun tamamına yayılmayacağının garantisi yok. O gün geldiğinde gündem saptırma taktikleri de yetmeyecek.

Sorunun adını koyalım: Konut, vatandaşın barınma hakkı olmaktan çıktı. Tekrar hakka dönüşmediği sürece de bu ülkede ne gelir adaletinden ne de gerçek bir demokrasiden söz edebiliriz.

SON DAKİKA HABERLERİ

İnanç Uysal Diğer Yazıları