Ateş çemberi

Ülkemizde ormanlar bölgemizde ülkeler yanıyor. Ülkemizde insanlar neredeyse açlık sınırında gelirlerle mücadele sürdürüyor. İstikrarlı bir ülkeye dönüşmek niyeti ile getirilen ve koalisyonlardan bizi kurtaracak olan yeni sistemimiz, koalisyonları seçimlerin dışına dahi taşımız olmaktan ibaret kaldı.

Bölgemiz bir ateş çemberi, biz de bu çemberin içine düşmeyelim diye uğraşırken ülkemizin kuruluş ayarlarından, sisteminden ve hatta devlet biçiminden dahi fedakarlık edebilecek duruma geldik. Yeni nesil bir Osmanlıcılık adı altında denemeler yapıyoruz. Elbette bir günde olmayan şeyler bunlar, zamana yayılması nedeni ile kazanma hissini muhafaza eden tarafın da başında bin türlü gaile var açıkçası.

Bütün bunlar olurken bir de karikatür meselesi ekleniyor gündem eksik kalmış gibi, karikatürü çizenler ve yayınlar bunun sonuçlarının olacağını elbette biliyorlar. O sonuçların birilerine yol olacağını, ne kadar yanlış davranırlarsa davransınlar haklı çıkacaklarını bilmiyor olamazlar.

Daha sonra kendilerini savunmak adına yaptıkları açıklamalar da o kadar sığ ve kabul edilemez açıklamalar ki yaptıklarının sonuçlarına da katlanmak istemedikleri ama aslında ne yaptıklarının farkında oldukları anlaşıyor.

Açıkçası Hazreti Muhammed'in bırakınız karikatürünün çizilmesini, normal bir benzetme resminin yapılması bile İslam geleneğinde yoktur. Karikatürize edilmesi ise dünyadaki tüm Müslümanlara hakarettir. Bütün Müslümanlar bunu bilir ve böyle inanır. Böyle inandığı da daha önce defalarca ifade edilmek durumunda kalınmıştır.

Hazreti Peygamber’in karikatürünün çizilmesi daha önce bazı Avrupa ülkeleri dergilerinde denenmiş ve her defasında dünya çapında sonuçları olmuş bir eylemdir. Bu durumun çizerler ve yöneticiler tarafından bilinmemesi düşünülemez.

Elbette bu kabul edilemez durumun sonuçları son derece tehlikeli haller de alabilir. İtirazın şekli rahatsız edici hallerde tezahür edebilir. İnsanların hukuk çerçevesinde yaptıklarının bedelini ödemesi en önemli kıstas olmalıdır. Ancak öyle bir zaman ve konuda bir grubun kışkırtılması fiili işlenmiştir ki, insan “Acaba bilerek mi yapıyorlar.” diye sormadan edemiyor.

Ateşin sıcaklığını, en yakından hissetmek Ortadoğu’nun 200 yıldan fazladır kaderi. Petrol ve doğalgaz keşke burada çıkmasaydı da kendi basit sorunlarımızda debelenseydik diye düşünüyor mudur insanlar bilinmez ama ben bazen öyle düşünüyorum.

Ama bu kaderden kurtulma konusunda en şanslı olan ülke olarak medeniyet mirasımız üzerinden bile kavgaya tutuşmayı marifet sayıyoruz. Düşünsenize ülkemizin akciğerleri dediğimiz ormanlarımız yanıyor yine. Nerede ise her sene yanıyor. Her sene söndürme faaliyetleri açısından eksiklerimizi konuşuyoruz. Her sene bu konuşmaları tekrar etmekten bile utanmalı insan aslında.

O arada dış güçlerin üzerimizde oynadıkları oyunlar nedeni ile ekonomimizin ne kadar kırılgan olduğunu ve bu kırılganlığı bedelini de en alttakilerin ödemesi gerektiğini öğreniyoruz.

Oya o dış güçlerin oyunları konusunda en az sorumluluğu olanlar o bedelin üzerlerine yıkıldığı kesim, yani en alttakiler. Hayır eğer bu böyle bir mücadele ise elbette en altı en üstü olmaz herkes elini taşın altına koyar koymalıdır. Ancak birileri lütfen medya ve sosyal medya da çocuklarının caka satmasını engellesin lütfen.

Zaten öğrendik ki Asıl günah olan milyonlar değerindeki lüks araçlara çakar takıp gezmek değil, yakışıklı olmazmış. Konu nasıl buraya geldi ben de fark etmedim o açıdan kusura bakmayın. Ancak bu ülkede konu ve gündem bitmez, her gün her sabah en basitinden, en can alıcısına onlarca gündeme uyanıyoruz farkında mısınız? Demek ki istikrar denilen büyülü sözcüğün kendisini tamamlayabilmesi açısından daha zaman var. Sistem değişikliği bu istikrarı oluşturmanın ilk adımı idi.

Bu şekilde devam edebilirsek, çok yakında tam olarak istikrara kavuşacağız hiç şüpheniz olmasın. Bu cümle ile ilgili tarafıma sorulacak sorulara ayrıntılı bir yanıt vermeyeceği mi de şimdiden beyan ediyorum.

SON DAKİKA HABERLERİ

İnanç Uysal Diğer Yazıları